23 Aralık 2014 Salı

Evlat edinen de evlatlık veren de borçlanma yapabilecek

 Evlat edinen de evlatlık veren de borçlanma yapabilecek
SGK'dan evlat edinenlere müjde... Yeni düzenlemeyle hem evlat edinen hem de çocuğunu evlatlık verenler doğum borçlanması yapabilecek. Böylece yaşı doldurduklarında erken emekli olabilecekler.
SGK, torba kanun sonrası yayımladığı genelge ile evlatlık edinilen çocuklar için de doğum borçlanması hakkı tanıyınca, evlatlık edinen ailelerdeki kadınlar için erken emeklilik mümkün oldu. Fakat daha önce de bu köşeden pek çok kez ifade ettiğimiz gibi, doğum borçlanması emeklilik için gerekli yaş şartını düşürmez. Yani daha erken yaşta emeklilik hakkı tanımaz. Yalnızca prim ödeme gün sayısının artmasını sağlar. Fakat emeklilik için gerekli yaş şartını tamamlamış olmakla birlikte prim ödeme gün sayısı emekliliğine yetmeyen kadın sigortalılar için doğum borçlanması yapılarak emeklilik öne çekilebilir. 
ASKERLİK GİBİ DEĞİL 
Torba kanundan büyük beklentisi olan bir kesim de sigortalılık öncesi doğum yapmış olan kadınlardı. Sigortalı olmadan doğum yapan kadın sigortalılar bugünkü mevzuat uyarınca sigortalılık öncesi doğumlarını borçlanamıyorlar. Böyle olunca doğum borçlanması emeklilik için gerekli şartları da değiştirmiyor ve erken emeklilik hakkı tanımıyor. Askerlik borçlanmasında bu durum yok. Torba yasayla bütün sigortalılar doğum borçlanması hakkına kavuştu. Ayrıca bütün sigortalılar için doğum borçlanması hakkı 2'den 3'e çıkartıldı. Yani sigortalılık sonrası 3 çocuğu bulunan kadın sigortalıya toplam 6 yıl borçlanma hakkı sağlandı.  
DOĞUM SINIRI BELİRLENDİ 
SGK evlat edinmeyle doğum borçlanması yapılabilmesi için en fazla iki çocuğa müsaade ediyor. Yani bir kadın sigortalı 3 çocuk evlat edinse bile en fazla iki doğum borçlanması yapabilecek. Diğer yandan evlat edinme yoluyla doğum borçlanması yapılabilmesi için evlat edinilen çocukların 2 yaşını doldurmamış olması koşulu var. Bunun yanında kadın sigortalılar için evlat edinmenin eşiyle birlikte veya tek başına gerçekleşmiş olması doğum borçlanması konusunda bir fark yaratmıyor. 
ÜÇ YILDA % 15 ARTIŞ GÖRÜLDÜ
Evlatlık edinilen çocuk sayısında son 3 yılda görülen yüzde 15 artış göz önünde bulundurularak bu yönde bir adım atılmış durumda. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın istatistiklerine göre 2011 yılında evlat edinilen çocuk sayısı 11 bin 44 iken bu rakam 2014 yılında 13 bin 372'ye yükselmiş. SGK'nın yayımladığı genelgeye göre evlat edinilen çocuğun hem annesi hem de evlat edinen kadın sigortalı doğum borçlanması yapabilecek. Fakat bu haktan yararlanabilmek için her iki kadının da doğum öncesi ve evlatlık edinme öncesinde sigortalılığının bulunması esas. 
2 yıllık süreyi paylaşacaklar 
Doğum borçlanmasında her bir çocuk için tanınan 2 yıllık süre, çocuğun doğumundan sonra evlat edinildiği tarihe kadar doğumu yapan anne tarafından, evlat edinildikten sonra çocuğun iki yaşına geldiği tarihe kadar ise evlat edinen kadın sigortalı tarafından kullanılabilecek. Örneğin evlat edinilecek çocuk 15.01.1992 tarihinde dünyaya gelmiş ve 07.06.1993 tarihinde evlatlık olarak verilmişse, bu çocuk için doğumu yapan anne 15.01.1992 ila 07.06.1993 tarihleri arasındaki 16 ay 22 günü, evlat edinen anne ise evlat edindiği tarihten itibaren çocuğun iki yaşına bastığı kadarki dönemi yani 7 ay 8 günü borçlanabilecektir.
 
OKAN GÜRAY BÜLBÜL / AKŞAM

Puantaj usulüyle kolay emeklilik...

  Puantaj usulüyle kolay emeklilik...
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) geçen hafta torba kanun sonrası yapılan değişikliklere ilişkin genelgeyi yayımladı. Sosyal güvenlik mevzuatında kanunların nasıl uygulanacağını açıklayan genelgeler çok önemli. SGK bazen kanunla tanınmış bir hakkı, genelgeyle uygulamayabiliyor. Bu nedenle genelgelerin dikkatle takip edilmesi gerekiyor. Yayınlanan son genelgede puantaj usulü ile sigortalananlar için borçlanma hakkı tanındı. Bu sayede part - time çalışanlar arasındaki farklılık ortadan kaldırılmış oldu.
Puantaj usulü nedir?
Puantaj usulü ile çalışma, çalışana ücretinin maktu aylık olarak, yani 30 gün üzerinden değil, günlük olarak ödendiği bir çalışma biçimi. Part - time istihdam biçimlerinden olan puantaj usulü çalışmada işçiye ücreti maktu olarak değil, çalıştığı günün karşılığı olarak ödenir.
Puantaj usulü çalışan bir işçi için işveren her ay puantaj kaydı tutar ve ay sonunda işçi kaç gün çalışmışsa bugünlerin karşılığı olan ücretini alır. Puantaj usulü çalışan işçinin sigortası da çalıştığı gün üzerinden SGK'ya bildirilir.
İşverenlerin SGK'ya ay içinde 30 günden az çalışmalara ilişkin eksik gün bildirimi yapmaları gerekir. Puantaj usulü ile çalışanlar için SGK'ya 07 koduyla bildirim yapılır.
Puantaj usulü ile çalışmayan part - time çalışanlar için ise SGK'ya 06 kodu ile bildirim yapılır. Sadece rakam farkı olarak görünen bu durum genel sağlık sigortası primi açısından çok önemli.
SGK'ya 07 koduyla bildirilen puantaj usulü çalışan bir kişinin ay içinde çalışmadığı günler için gelir testi yaptırması gerekmez. Puantaj usulü ile çalışan kişi, adına kaç gün prim yatırılmış olursa olsun çalışmadığı günler için de prim ödemeden genel sağlık sigortasından yararlanabilir. Ancak yine kısmi süreli çalışan bir kişi için SGK'ya 06 koduyla eksik gün bildirimi yapılırsa, bu kod ile bildirilen kişinin çalışmadığı günler için gelir testine girmesi ve belirlenen primi ödemesi gerekir.
Farklılık giderildi
Gelir testine girmeden sağlıktan yararlanan puantaj usulü çalışanlar, ay içerisinde çalışmadıkları günleri borçlanma hakkına sahip değildi. SGK'ya eksik gün bildirim kodu 06 ile yapılan kısmi zamanlı çalışanlar ve 17 olarak bildirilen ev hizmetlerinde çalışanlar isteğe bağlı sigortalı olarak eksik günlerini tamamlama hakkına sahipti.
Torba kanun sonrası genelge ile SGK puantaj usulü ile çalışanlara çalışmadıkları günleri borçlanma hakkını tanıdı. Bu sayede diğer part-time çalışanlar ve ev hizmetlerinde çalışanlar gibi puantaj usulü çalışanlar da çalışmadıkları günler için prim ödeyerek emekliliklerine bu günleri ekletebilecek.
Cem Kılıç
http://www.milliyet.com.tr/puantaj-usuluyle-kolay/ekonomi/ydetay/1988432/default.htm
 

 

22 Aralık 2014 Pazartesi

KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YOKSA BİR SAATLİK ÇALIŞMA BİLE BİR GÜN KABUL EDİLİR

 KISMİ SÜRELİ İŞ SÖZLEŞMESİ YOKSA BİR SAATLİK ÇALIŞMA BİLE BİR GÜN KABUL EDİLİR
 
Kısmi süreli çalışan sigortalılar, 1/1/2012 tarihinden itibaren eksik sürelere ilişkin genel sağlık sigortası primlerini ödemekle yükümlü tutulmuşlardır.
 
Bu çerçevede, Sosyal Güvenlik Kurumunca aylık prim ve hizmet belgelerinde eksik gün nedeni "06-Kısmi istihdam" veya "17- Ev hizmetlerinde 30 günden az çalışma" seçenekleri tercih edilen sigortalılar kısmi süreli çalışan sigortalı kabul edilmiş ve aile içinde kişi başına düşen gelir miktarı asgari üçte birinden fazla çıkanlar, tespit edilen gelir seviyelerine göre eksik bildirilmiş süreler zarfında genel sağlık sigortası primi ödemekle yükümlü tutulmuşlardır.
Uygulamanın yürürlüğe girdiği 1/1/2012 tarihinden önce kısmi süreli çalışan sigortalılar için eksik gün nedeni olarak 06-Kısmi istihdam seçeneği tercih edilir iken, 1/1/2012 tarihinden sonra zorunlu GSS uygulamasının devreye girmesiyle birlikte,  kimi işverenler kısmi zamanlı çalıştırdıkları sigortalıları genel sağlık sigortası primi ödemesinler düşüncesiyle muvazaalı bir şekilde bu sigortalılar için aylık prim ve hizmet belgelerinde eksik gün nedeni olarak  06- Kısmi istihdam yerine 07-Puantaj kayıtlarını tercih etmeye başlamışlardır.
 
Kısmi istihdamla puantaj kayıtları arasındaki ince çizgiye dikkat
4857 ve 5510 sayılı sayılı Kanunda öngörülen hükümler çerçevesinde tam süreli çalışan sigortalılar için iş sözleşmesinin yazılı olması şart olmamasına rağmen, kısmi zamanlı (part-tıme) çalışan sigortalılar için iş sözleşmesinin yazılı olarak yapılması şarttır.
Nitekim, 5510 sayılı Kanunun 80. maddesinde, işveren ve sigortalı arasında kısmî süreli hizmet akdinin yazılı olarak yapılmış olması kaydıyla, ay içerisinde günün bazı saatlerinde çalışan ve çalıştığı saat karşılığında ücret alan sigortalıların ay içindeki prim ödeme gün sayılarının, ay içindeki toplam çalışma saati süresinin 4857 sayılı İş Kanununa göre belirlenen haftalık çalışma süresine göre hesaplanan günlük çalışma saatine bölünmesi suretiyle bulunacağı öngörülmüştür.
Bu bağlamda, sigortalıların ay içindeki çalışma saati toplanarak yedibuçuğa bölünmesi suretiyle bulunan sayının prim ödeme gün sayısı olarak dikkate alınabilmesi için her şeyden önce kısmi süreli bir iş sözleşmesinin bulunması şarttır.
Aksi halde çalıştırdıkları sigortalılar için eksik gün nedeni olarak 07-Puantaj kayıtları seçeneğini tercih eden işverenlerin, kısmi süreli bir iş sözleşmesi olmaksızın yalnızca puantaj kayıtlarındaki giriş çıkış saatlerini toplayarak yedibuçuğa bölmek suretiyle bulanan sayıyı, sigortalıların prim gün sayısı olarak bildirmeleri halinde, bu bildirimlerin doğruluğunun kabulüne imkan bulunmamaktadır.
Kısmi süreli iş sözleşmesi yoksa sigortalıların puantaj cetvelindeki çalışma süresi bir saat bile olsa prim gün sayısı bir gün olarak kabul edilir
Dolayısıyla kısmi süreli bir iş sözleşmesi olmaksızın sigortalıların puantaj cetvellerindeki çalışma sürelerini toplayarak  yedibuçuğa bölen ve bu şekilde bulduğu sayıyı sigortalıların prim gün sayısı olarak Sosyal Güvenlik Kurumuna bildiren işverenlerden, sigortalıların günde kaç saatlik çalışmasının bulunduğu üzerinde durulmaksızın puantaj kayıtlarında sigortalının imzası bulunduğu her günün bir tam gün olarak kabul edilmesi, bu şekilde haftanın altı gününde çalışması bulunan sigortalıların yedinci günde de hafta tatiline hak kazandıklarını kabul ederek, eksik sürelerin ayın  28, 30 veya 31 gün çektiği üzerinde durulmaksızın 30 güne tamamlatılması gerekecektir.
Örneğin kısmi süreli iş sözleşmesi imzalanmamış bir sigortalının puantaj cetvelinde haftanın altı gününde birer saatlik çalışmasının bulunduğu varsayıldığında, sigortalının o haftadaki prim gün sayısının 7 gün olarak kabul edilmesi;  puantaj cetvelinde Pazar günleri hariç ayın tamamında birer saatlik çalışması bulunan bir sigortalının ise ayın kaç gün çektiği üzerinde durulmaksızın prim gün sayısının 30 gün olarak kabul edilmesi gerekmektedir.
Kısmi süreli iş sözleşmesi bulunmayan sigortalıların gün içindeki puantaj kayıtlarındaki çalışma süresinin, kimi gün bir saat, kimi gün üç, beş veya yedibuçuk saat olması prim gün sayısının bir gün olarak hesap edilmesine ilişkin uygulamayı da değiştirmemektedir.
10 dan az sigortalı çalıştırılan işyerlerinde eksik gün nedeni 07-Puantaj kayıtları seçilen sigortalıların prim gün sayıları puantaj cetvellerindeki çalışma saatine göre hesaplanmış ise işverenlerden eksik bildirilen süreler için ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi istenilmesi gerekir
Kısmi süreli iş sözleşmesi olmaksızın puantaj cetvellerindeki çalışma saatlerinin toplanarak yedi buçuğa bölünmesi sonucunda bulunan sayının sigortalıların prim gün sayısı olarak bildirilmesi halinde, 5510 sayılı Kanunda bu şekildeki hesaplamanın yalnızca kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden yapılacağı hükmünden hareketle, eksik bildirilen sürelerin 30 güne tamamlatılması, haliyle eksik sürelere ilişkin primlerin de gecikme zammı ile birlikte ödenmesi istenilecektir.
Eksik gün nedeni olarak 07-Puantaj kayıtlarını tercih eden işverenlerden eksik bildirilen sürelerin 30 güne tamamlatılmasının istenilmesinin ardından işverenlerce bu sürelere ilişkin ek nitelikte aylık prim ve hizmet belgesi yerine kısmi süreli iş sözleşmesi ibraz edilmesi halinde, bu defa  bahse konu sözleşmelerin noter tasdikli olup olmadığına bakılarak işlem yapılacaktır.
Sözkonusu sözleşmeler noter tasdikli ise tasdik tarihinden sonraki süreler için dikkate alınacak; noter tasdikli değil ise her zaman düzenlenebilir nitelikte bir belge olduğu için geriye doğru dikkate alınmayacaktır. Noter tasdikli sözleşmelerin  tasdik tarihinden sonraki süreler için geçerli belge kabul edildiği durumlarda da sigortalıların eksik çalışma nedenleri 06- Kısmi istihdama çevrilerek, eksik süreler için 60/g kapsamında genel sağlık sigortası prim borcu oluşturulacaktır.
Dolayısıyla kısmi zamanlı çalışan sigortalılar 60/g kapsamında genel sağlık sigortası primi ödemesinler düşüncesiyle, eksik gün nedeni olarak 07-puantaj kayıtları seçildiği takdirde sonradan yüksek tutarlarda prim ve idari para cezası borçlarıyla karşı karşıya kalınabileceği her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.
10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işverenlerin eksik gün bildirim formu ibraz etme yükümlülükleri bulunmadığından, sigortalıların prim gün sayısının eksik bildirildiğinin tespiti halinde her bir ay için iki asgari ücret tutarında idari para cezasına maruz kalınacaktır
10 ve üzerinde sigortalı çalıştıran işverenler sigortalıların eksik gün nedenlerini açıklayan Ek-10 ve eki belgeleri Kuruma vermekten muaf tutulmuşlardır.
Kısmi süreli iş sözleşmesi olmaksızın puantaj kayıtlarındaki çalışma saatlerinin toplamını yedi buçuğa bölerek bulduğu sayıyı sigortalıların prim ödeme gün sayısı olarak bildirdiği, Sosyal Güvenlik Kurumunun denetim ve kontrolle görevli memurlarınca tespit edilen işverenlerden eksik bildirilen sürelerin 30 güne tamamlatılması istenileceği gibi bu işverenlere her bir ay için ayrı ayrı olmak üzere iki asgari ücret tutarında idari para cezası uygulanacaktır.
Bu bağlamda, kısmi süreli iş sözleşmesine istinaden çalıştırdıkları sigortalılar için eksik çalışma nedeni olarak 06– Kısmi istihdam yerine 07- Puantaj kayıtlarını seçen işverenlerin bir an evvel doğru seçeneği yani 06-Kısmi istihdam seçeneğini tercih etmeleri menfaatlerine olacaktır.
 
Eyüp Sabri DEMİRCİ
Sosyal Güvenlik Kurumu İşverenler Daire Başkanlığı
Şube Müdürü
http://gulbenkmusavirlik.com/tr_kismi-sureli-is-sozlesmesi-yoksa-bir-saatlik-calisma-bile-bir-gun-kabul-edilir-3248.html
 

İşyeri Hekimlerinin Çalışma Süreleri Değişti

 
İşyeri Hekimlerinin Çalışma Süreleri Değişti
 İşverenler 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği kanunu kapsamında yer alan İşyerleri için iş yeri hekimi görevlendirmek zorundadırlar. Bu görevlendirmeyi ister kendi bünyesinde, isterse OSGB lerden hizmet alım yolu ile yapabilirler.
İş sağlığı ve güvenliği alanında görev yapmak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş işyeri hekimliği belgesine sahip hekimler, iş sağlığı ve güvenliği hizmetleri kapsamında;
a. Çalışanların sağlık gözetimi ve çalışma ortamının gözetimi ile ilgili rehberlik yapmak,
b. İş sağlığı ve güvenliği yönünden yapılan risk değerlendirmesi ile ilgili çalışmalar sonucunda alınması gereken sağlık ve güvenlik önlemleri konusunda önerilerde bulunmak ve takibini yapmak,
c. Yapılacak işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler ile ilgili olarak sağlık gözetimi;
ç. Çalışanların iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerinin ilgili mevzuata uygun olarak planlanması konusunda çalışma yapmak veya kontrol etmek ile ilgili bilgilendirme ve kayıt işlemi yapmak,
d. Sağlık gözetimi sonuçlarına göre, iş güvenliği uzmanı ile işbirliği içinde çalışma ortamının gözetimi kapsamında gerekli ölçümlerin yapılmasını önermek, ölçüm sonuçlarını değerlendirmek için ilgili birimlerle işbirliği yapmak
gibi görevleri vardır.
İşyeri Hekiminin Çalışma Süreleri
Çalışanın kişisel özellikleri, işyerinin tehlike sınıfı ve işin niteliği öncelikli olarak göz önünde bulundurularak uluslararası standartlar ile işyerinde yapılan risk değerlendirmesi sonuçları doğrultusunda; az tehlikeli sınıftaki işlerde en geç beş yılda bir, tehlikeli sınıftaki işlerde en geç üç yılda bir, çok tehlikeli sınıftaki işlerde en geç yılda bir, özel politika gerektiren grupta yer alanlardan çocuk, genç ve gebe çalışanlar için en geç altı ayda bir defa olmak üzere periyodik muayene tekrarlanacak. Ancak işyeri hekiminin gerek görmesi halinde bu süreler kısaltılabilir.
18 Aralık 2014 tarihinde Resmi Gazete' de yayınlanan "İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmelikte Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik" ile İşyeri hekiminin sorumlu olduğu personel sayısı ve ayda ayıracağı minimum sürelerde değişiklikler yapılmıştır. 
Buna göre;
Tehlike sınıfına göre kişi başına ayda düşen süre;
-Az tehlikeli sınıfta 4 dk olan süre 5 dakikaya,
-Tehlikeli sınıfta 6 dk olan süre 10 dakikaya
-Çok tehlikeli sınıfta 8 dk olan süre 15 dakikaya 
yükseltildi.
Çalışan sayısına dikkate alınarak görevlendirilecek işyeri hekimi için belirlenen kriterlerde az tehlikeli sınıfta yer alan her 2000 çalışan için en az bir işyeri hekimi aynı kalırken, tehlikeli ve çok tehlikeli işyerleri için değişikliğe gidildi.
Tehlikeli sınıfta yer alan her 1500 çalışana en az bir işyeri hekimi görevlendirilmesi, 1000 çalışan,
Çok tehlikeli sınıfta yer alan her 1000 çalışana en az bir işyeri hekimi görevlendirilmesi ise 750 çalışan, 
Olarak değiştirilmiştir.
Diğer Sağlık Çalışanları
İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Bakanlıkça belgelendirilmiş hemşire, sağlık memuru, acil tıp teknisyeni ve çevre sağlığı teknisyeni diplomasına sahip olan kişiler ile Bakanlıkça verilen işyeri hemşireliği belgesine sahip kişiler olan "Diğer Sağlık Personeli" nin çalışma sürelerinde az tehlikeli ve tehlikeli sınıfta yer alanlarda çalışan başına düşen dakika aynı kalırken, çok tehlikeli sınıfta yer alanlarda, çalışan başına ayda düşen dakika kademeli hale gelmiştir. Buna göre;
- Çok tehlikeli sınıfta yer alan 10 ila 49 çalışanı olan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 10 dakika.
- Çok tehlikeli sınıfta yer alan 50 ila 249 çalışanı olan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 15 dakika.
- Çok tehlikeli sınıfta yer alan 250 ve üzeri çalışanı olan işyerlerinde çalışan başına ayda en az 20 dakika.
şeklinde değişmiştir.
 
Mehmet Fatih GELERİ
İş ve Sosyal Güvenlik Uzmanı

İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİNDE

 

18 Aralık 2014 PERŞEMBE
Resmî Gazete
Sayı : 29209
YÖNETMELİK
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından:
İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİNDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK
MADDE 1 – 29/12/2012 tarihli ve 28512 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinin 3 üncü maddesinin birinci fıkrasında geçen "8 inci ve 30 uncu" ibaresi "8 inci, 24 üncü, 27 nci, 30 uncu ve 31 inci" olarak değiştirilmiştir.
MADDE 2 – Aynı Yönetmeliğin 4 üncü maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bentler eklenmiştir.
"ğ) İtiraz komisyonu: Bu Yönetmelik kapsamında hizmet veren kişi veya kurumların belgelerinin askıya alınma veya iptali ile ilgili itirazları değerlendirmek ve sonuçlandırmak üzere; İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün bağlı bulunduğu Müsteşar Yardımcısının başkanlığında, İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürü ve ilgili Genel Müdür Yardımcısı, ilgili Daire Başkanları ile iş sağlığı ve güvenliği uzmanlarından üç üyeden oluşan komisyonu,
  1. h) Toplum Sağlığı Merkezi Birimi (TSMB): Sağlık Bakanlığına bağlı, işyerlerine iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini sunmak üzere kurulan gerekli donanım ve personele sahip olan ve Bakanlıkça yetkilendirilen birimi,"
MADDE 3 – Aynı Yönetmeliğin 5 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve beşinci fıkrasına aşağıdaki bentler ve aynı maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
"(1) İşveren, işyerlerinde alınması gereken iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin belirlenmesi ve uygulanmasının izlenmesi, iş kazası ve meslek hastalıklarının önlenmesi, çalışanların ilk yardım ve acil tedavi ile koruyucu sağlık ve güvenlik hizmetlerinin yürütülmesi amacıyla; çalışanları arasından ilgili yönetmeliklerde belirtilen nitelikleri haiz bir veya birden fazla işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı görevlendirir. On ve daha fazla çalışanı olan çok tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri ayrıca diğer sağlık personeli görevlendirir. Gerekli nitelikleri haiz olması halinde tehlike sınıfı ve çalışan sayısını dikkate alarak bu hizmetin yerine getirilmesini kendisi üstlenebilir."
"e) Çalışanın ölümü veya maluliyetiyle sonuçlanacak şekilde vücut bütünlüğünün bozulmasına neden olan iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmesinde ihmali yargı kararı ile kesinleşen işyeri hekimi veya iş güvenliği uzmanını Genel Müdürlüğe bildirmekle,
  1. f) Bakanlıkça belirlenecek iş sağlığı ve güvenliğini ilgilendiren konularla ilgili bilgileri, İSG KATİP sistemi üzerinden Genel Müdürlüğe bilgi vermekle,"
"(8) Belirlenen niteliklere ve gerekli belgeye sahip olmayan ancak ondan az çalışanı bulunan ve az tehlikeli sınıfta yer alan işyeri işverenleri veya işveren vekili tarafından Bakanlıkça ilan edilen eğitimleri tamamlamak şartıyla işe giriş ve periyodik muayeneler ve tetkikler hariç iş sağlığı ve güvenliği hizmetlerini yürütebilirler. Bu fıkraya ilişkin eğitim programları, eğitimin süresi ve eğiticilerin nitelikleri ile görevlendirmeye ilişkin hususlar Bakanlıkça belirlenir.
(9) İşyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelinin görevlendirilmesine ilişkin zorunlu çalışma sürelerinin hesabında; 5/6/1986 tarihli ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu ile 4/11/1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu kapsamındaki öğrenci statüsünde olan çırak ve stajyerler, toplam çalışan sayısına dâhil edilmez.
(10) İşveren, sektörel düzenleme çerçevesinde maden ve yapı ile diğer sektörlerde öncelikli olarak hangi mesleki unvana sahip iş güvenliği uzmanlarının ve bunların yanında görev yapacak diğer mesleklere sahip iş güvenliği uzmanlarının belirlenmesine dair usul ve esaslar Bakanlıkça düzenlendikten sonra sektörel iş güvenliği uzmanlığı belgesine sahip olan iş güvenliği uzmanı görevlendirmek zorundadır."
MADDE 4 – Aynı Yönetmeliğin 7 nci maddesinin üçüncü fıkrasında geçen ",Genel Müdürlük" ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 5 – Aynı Yönetmeliğin 12 nci maddesinin dokuzuncu ve onuncu fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(9) OSGB'lerin zemin katta veya müstakil binalarda kurulması esastır. Ancak tuvalet ve arşiv bölümleri hariç OSGB'lerde bulunması gereken diğer bölümler, yol seviyesinden girişi olmayan katlarda kurulamaz. Tuvalet ve arşiv bölümleri ise OSGB'ye ait olmak kaydıyla bodrum katta bulunabilir. Kat niteliklerinin tespitinde tapu kayıtları esas alınır.
(10) OSGB'lerde adres değişikliğinden önce veya unvan değişikliği sonrasında, e-devlet sistemi kullanılarak Genel Müdürlüğe başvurulur. Yeni adresin Genel Müdürlükçe onaylanmasına müteakip işlemler ilk başvuru hükümlerine tabi olarak yürütülür. Adres değişikliği işlemi tamamlanıncaya kadar hizmet vermek isteyen OSGB'ler, yetki aldığı mevcut adreste faaliyetine devam eder. Unvan değişikliğinde yetki belgesi yenileme başvuru süresi 30 gündür."
MADDE 6 – Aynı Yönetmeliğin 13 üncü maddesinin ikinci fıkrasına "onaylı defter suretleri," ibaresinden sonra gelmek üzere "yıllık çalışma planı ve yıllık değerlendirme raporu suretleri ile çalışanlara verilen iş sağlığı ve güvenliği eğitimlerine dair kayıtlar" ibaresi ve aynı maddeye aşağıdaki yedinci fıkra eklenmiştir.
"(7) OSGB'de sorumlu müdür olarak görevlendirilen kişinin değişmesi veya bu kişinin görevinden ayrılması durumunda, OSGB'ce en geç 30 gün içerisinde yeni sorumlu müdürün İSG-KATİP üzerinden atanması zorunludur."
MADDE 7 – Aynı Yönetmeliğin 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"MADDE 14 – (1) İşyerinde çalışanlar arasından işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli görevlendirilmesi durumunda bu kişilerle işveren arasında; OSGB'lerden hizmet alınması durumunda OSGB ile işveren arasında sözleşme imzalanır.
(2) İş sağlığı ve güvenliği hizmetlerinin sunulması amacıyla işyerlerinde görevlendirilen kişilerin, doğum, hastalık ve yıllık izin gibi zorunlu nedenler sebebiyle değiştirilmesi ve değişiklik süresinin 30 günü geçmesi halinde, durum Genel Müdürlüğe bildirilir. İş Kanunundaki çalışma süreleri saklı kalmak kaydıyla, kamu kurum ve kuruluşları hariç diğer işyerlerinde iş sağlığı ve güvenliği hizmetinin sunulması için hesaplanan zorunlu süre bölünmek suretiyle birden fazla kişi görevlendirmesi yapılamaz.
(3) Sözleşme ve görevlendirme belgeleri Yönetmelikteki eklerine uygun olarak aşağıda belirtilen usul ve esaslar çerçevesinde düzenlenir.
  1. a) OSGB ile işveren arasında İSG-KATİP sistemindeki örneğine uygun sözleşme düzenlenir ve karşılıklı olarak en geç beş gün içerisinde sistem üzerinden onaylanır. İSG-KATİP sistemi üzerinden onaylanan sözleşme nüshalarından biri işveren tarafından, biri OSGB tarafından saklanır. OSGB, sözleşme yaptığı işyerine hizmet verecek işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personelini, bu konuda ayrıca bilgilendirir.
  2. b) İşyerinde çalışanlar arasından görevlendirme yapılması durumunda, işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı, diğer sağlık personeli ile İSG-KATİP sistemindeki örneğine uygun sözleşme veya görevlendirme belgesi düzenlenir ve karşılıklı olarak en geç beş gün içerisinde sistem üzerinden onaylanır. İSG-KATİP sistemi üzerinden onaylanan sözleşmenin bir nüshası işveren tarafından, biri sözleşme veya görevlendirme yapılan kişiler tarafından saklanır.
  3. c) Kamuya ait işyerlerinde 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi çalışanlar arasından görevlendirme yapılması durumunda, görevlendirme yapılan kurum tarafından işyeri hekimi ile Ek-5a, iş güvenliği uzmanı ile Ek-5b, diğer sağlık personeli ile Ek-5c'deki örneğine uygun görevlendirme belgesi düzenlenir ve bu belgenin bir nüshası kurum tarafından, biri görevlendirme yapılan kişiler tarafından saklanır. Son nüsha kurum tarafından beş iş günü içinde Genel Müdürlüğe bildirilir.
(4) İşverenin, işyeri hekimliği, iş güvenliği uzmanlığı veya diğer sağlık personeli görevini kendisinin üstlenmesi durumunda, işveren tarafından Ek-6'daki örneğine uygun çalışma taahhütnamesi iki nüsha halinde düzenlenir ve bu belgenin bir nüshası beş iş günü içinde Genel Müdürlüğe bildirilir.
(5) Sözleşme veya görevlendirilmeleri Genel Müdürlükçe onaylanmayan işyeri hekimi, iş güvenliği uzmanı ve diğer sağlık personeli İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamındaki görevlerine başlatılamaz ve yetkilerini kullanamazlar.
(6) İş güvenliği uzmanı, işyeri hekimi ve diğer sağlık personeline, iş sağlığı ve güvenliği ile ilgili çalışmaları yaptığı süre içinde başka görev verilemez.
(7) Bu maddede belirtilen sözleşme veya görevlendirme belgeleri ile bu belgelerin fesih veya başka bir nedenle geçerliliğini yitirmesi halinde durum çalışanlar arasından işyerinde görevlendirme yapılmış olması halinde işveren tarafından; işyeri dışından hizmet alınmış olması halinde OSGB tarafından beş iş günü içinde Genel Müdürlüğe İSG-KATİP üzerinden bildirilir.
(8) İSGB ve OSGB'lerde görevlendirme zorunluluğu bulunanların görevlerinden ayrılması durumunda yerine 30 gün içerisinde aranan niteliklere sahip personel görevlendirilir ve Genel Müdürlüğe bildirilir.
(9) OSGB'lerce işyerlerine sunulan her türlü iş sağlığı ve güvenliği hizmeti için İSG-KATİP sistemi üzerinden sözleşme yapılması gerekmektedir."
MADDE 8 – Aynı Yönetmeliğin 16 ncı maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesi ile aynı fıkranın (d), (e) ve (f) bentleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, aynı fıkraya aşağıdaki bent eklenmiş ve aynı maddenin dördüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"OSGB'ler yetki belgesi almak amacıyla e-devlet sistemi üzerinden başvuru yapar. E-devlet sisteminin iki günden fazla çalışmadığı durumlarda doğrudan veya posta yoluyla başvuru yapılabilir. Başvuru dosyasında aşağıda belirtilen ekler bulunur:"
"d) Faaliyet gösterilecek yere ait olan ve yetkili makamlarca verilen ada, pafta, parsel bilgilerini gösteren numarataj veya adres tespit belgesi.
  1. e) Faaliyet gösterilecek yere ait tapu senedi ile birlikte kira sözleşmesi veya intifa hakkı belgesi.
  2. f) Faaliyet gösterilecek yere ait olan ve bu Yönetmelikte belirtilen bütün bölümlerin yer aldığı inşaat teknikeri, mimar veya inşaat mühendisi tarafından onaylanmış 1/100 ölçekli plan."
"ğ) Tapu kütüğünde mesken olarak kayıtlı bir gayrimenkulde OSGB'nin faaliyet gösterebileceğine dair kat malikleri kurulunun oybirliğiyle aldığı karar örneği."
MADDE 9 – Aynı Yönetmeliğin 17 nci maddesinin birinci fıkrası ile beşinci fıkrasının (a) bendi aşağıdaki şekilde, beşinci fıkrasının (b) bendinde geçen "en/boy" ibaresi "boy/en" olarak, yedinci fıkrasında geçen "Toplum sağlığı merkezlerinin" ibaresi "TSMB'lerin" olarak değiştirilmiş ve üçüncü fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.
"(1) OSGB tarafından yetki belgesi almak amacıyla yapılan başvuru Genel Müdürlükçe en geç on iş günü içinde incelenir. 19/1/2013 tarihli ve 28533 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Elektronik Tebligat Yönetmeliği çerçevesinde kayıtlı elektronik posta sistemi üzerinden yazılı olarak bildirilen eksiklikler en geç kırk beş gün içinde tamamlanır. Herhangi bir eksikliği bulunmayan başvurular için en geç yirmi iş günü içinde yerinde inceleme yapılır. Yerinde inceleme işlemlerinde tespit edilen eksikliklerin giderilmesi için en fazla kırk beş gün süre verilir. Belirlenen sürelerde eksiklikler giderilmez ise dosya iade edilir ve iadeden itibaren bir yıl boyunca yapılan başvurular, bir yılın tamamlanmasına kadar askıya alınır."
"a) Tabela ve basılı evrak, broşür, afiş ve diğer elektronik ortamlarda herhangi bir amaçla kullanılan her türlü yazılı ve görsel dokümanda sadece yetki belgesinde belirtilen isim ve unvan kullanılır."
MADDE 10 – Aynı Yönetmeliğin 20 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Belge alma ve vize işlemleri
MADDE 20 – (1) Yetki belgelerinin, OSGB ve TSMB tarafından beş yılda bir vize ettirilmesi zorunludur. Belge almak veya vize işlemlerini yaptırmak isteyen kurumların;
  1. a) Bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine uygunluk sağlamaları,
  2. b) Bakanlıkça belirlenen belge veya vize bedelini ödemeleri,
gereklidir.
(2) Yetkilendirilen kurumlar, beş yılın tamamlanmasına en fazla 60 gün kala vize işlemleri için Genel Müdürlüğe e-devlet sistemi altyapısını kullanarak müracaat eder. Yukarıda belirtilen süreler içinde müracaat etmeyen kurumların yetki belgeleri, vize işlemleri tamamlanıncaya kadar askıya alınır. Vize süresinin bitiminden itibaren üç ay içinde vize işleminin tamamlanmaması durumunda yetki belgesi Genel Müdürlükçe doğrudan iptal edilir.
(3) OSGB'lerde unvan değişikliği yapılması halinde yetki belgesinin yenilenmesi için Bakanlıkça belirlenen belge bedelinin ödenmesi gereklidir."
MADDE 11 – Aynı Yönetmeliğin 21 inci maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(4) Bu Yönetmelik uyarınca OSGB'lere uygulanan ihtar puanlarına ilişkin itirazlar, işlemin tebliğ tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde Genel Müdürlüğe yapılır. Bu süreden sonra yapılacak itirazlar dikkate alınmaz."
MADDE 12 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"Yetkilerin askıya alınması, iptali ve itiraz
MADDE 22 – (1) Bu Yönetmelik uyarınca yetkilendirilen OSGB'lerin yetki belgeleri, ihtar puanları toplamının 300'e ulaşması durumunda Genel Müdürlükçe altı ay süreyle askıya alınır.
(2) Yetki belgesi askıya alınan OSGB'ler, askıya alınma süresince bu Yönetmelik kapsamındaki yetkilerini kullanamazlar.
(3) Aşağıdaki durumlardan birinin varlığının tespiti halinde;
  1. a) Bu Yönetmelik gereği düzenlenen evrakın gerçeğe aykırılığının tespiti halinde üç ay,
  2. b) Şirket ortaklarının uygunsuzluğunun ilgili kuruma bildirilmesine rağmen durumun 30 gün içerisinde düzeltilmemesi halinde üç ay,
  3. c) Bakanlıkça belirlenen esaslara aykırı şekilde şube veya irtibat bürosu açmaları halinde altı ay,
ç) Yetki aldığı adres veya il sınırları dışında hizmet verilmesi halinde altı ay,
  1. d) Sunmakla yükümlü oldukları hizmetlerin tamamını veya bir kısmını devretmesi halinde altı ay,
  2. e) Genel Müdürlükten onay alınmadan adres değişikliği yapılması veya unvan değişikliği ile ilgili bildirim yükümlülüğünü 30 gün içinde yerine getirmemesi halinde bir yıl,
süreyle ilgili merkez veya şubeye verilen yetki belgesinin geçerliliği askıya alınır.
(4) OSGB'lerin yetki belgesi;
  1. a) 16 ncı maddede istenen başvuru evraklarından herhangi birinin gerçeğe aykırılığının tespiti halinde,
  2. b) Bir vize döneminde üç defa askıya alınması halinde,
  3. c) Belgesinin geçerliliğinin askıda olduğu süre içinde sözleşme yaptığının veya hizmet verdiğinin tespiti halinde,
doğrudan iptal edilir.
(5) Yetki belgesi iptal edilen OSGB ve şubelerinin kurucu veya ortaklarının, iptal tarihinden itibaren iki yıl içerisinde yaptığı başvurular; iki yılın tamamlanmasına kadar askıya alınır.
(6) Belgesinin geçerliliği askıya alınanlar veya iptal edilenlere Genel Müdürlükçe yazılı bildirim yapılır ve internet sayfasında ilan edilir.
(7) Yetki belgesinin iptali veya geçerliliğinin askıya alınması durumunda önceden yapılan hizmet ve iş sözleşmelerinden doğan hukuki sonuçlardan OSGB'ler sorumludur.
(8) Bu Yönetmelik uyarınca kurumlara uygulanan yetki belgesinin askıya alınma veya iptaline ilişkin işlemlere itirazlar, işlemlerin tebliğ tarihinden itibaren en geç on iş günü içinde Genel Müdürlüğe yapılır. Bu süreden sonra yapılacak itirazlar dikkate alınmaz."
MADDE 13 – Aynı Yönetmeliğin 22 nci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki 22/A maddesi eklenmiştir.
"İtiraz komisyonunun çalışma şekli
MADDE 22/A – (1) İtiraz Komisyonu, bu Yönetmelik uyarınca yetkilendirilen veya belgelendirilen kişi veya kurumların belgelerinin askıya alınması veya iptali ile ilgili itirazları değerlendirerek karara bağlar. Komisyonun kararı, oy çokluğuyla alınır. Oyların eşitliği halinde Başkanın oyu belirleyicidir. Komisyon kararı, Genel Müdürlükçe uygulanır."
MADDE 14 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki ek madde eklenmiştir.
"Elektronik tebligat
EK MADDE 1 – (1) Elektronik Tebligat Yönetmeliği kapsamındaki şirketler ve kurumlar, bu Yönetmeliğin 16, 17, 20, 21 ve 22 nci maddelerine göre yapılacak tebligatlara esas olmak üzere elektronik tebligat adresini İSG-KATİP sistemine kaydettirmek zorundadır."
MADDE 15 – Aynı Yönetmeliğe aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.
"Elektronik ortamlarda başvuru işlemleri ve geçiş hükümleri
GEÇİCİ MADDE 3 – (1) 16 ncı maddeye göre OSGB yetki belgesi başvuru sistemi, e-devlet sistemi alt yapısı tamamlandığında Genel Müdürlük internet sayfasında duyurulur. İlgili duyuruya kadar yapılacak başvurular ve sonuçlandırılmasına ait iş ve işlemlerde mevcut hükümlerin uygulanmasına devam edilir.
(2) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce 16 ncı madde hükümleri kapsamında yapılmış ve sonuçlandırılmamış OSGB ve TSMB başvurularında bu Yönetmelikte belirtilen şartlar aranır.
(3) 12 nci maddenin onuncu fıkrası kapsamındaki adres ve unvan değişikliği başvuruları ile 13 üncü maddenin yedinci fıkrasına göre sorumlu müdür değişikliği ile ilgili bildirimler, İSG-KATİP sistemindeki gerekli düzenlemeler tamamlanıp ilân edilinceye kadar Genel Müdürlüğe yazılı olarak yapılmaya devam edilir."
MADDE 16 – Aynı Yönetmeliğin 18 inci maddesinin dördüncü fıkrası, geçici 1 inci maddesinin ikinci fıkrası ile aynı Yönetmeliğin ekinde yer alan Ek 1 inin (o) ve (ş) bentleri yürürlükten kaldırılmıştır.
MADDE 17 – Aynı Yönetmeliğin EK-7'si ekteki şekilde değiştirilmiştir.
MADDE 18 – Bu Yönetmeliğin 14 üncü maddesi ile eklenen Ek 1 inci maddesi yayımı tarihinden itibaren üç ay sonra, diğer maddeleri yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 19 – Bu Yönetmelik hükümlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı yürütür.
 
Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
29/12/2012
28512
Yönetmelikte Değişiklik Yapan Yönetmeliğin Yayımlandığı Resmî Gazete'nin
Tarihi
Sayısı
31/1/2013
28545
 
 
Eki için tıklayınız.

Eski Ortak/müdürün Dava Açma Hakkı Elinden Alınmamalıdır!

  

Eski Ortak/müdürün Dava Açma Hakkı Elinden Alınmamalıdır!
Bugünkü yazımızda özellikle limited şirket ortak ve müdürleri ile anonim şirket kanuni temsilcilerini ilgilendiren bir konuyu ele alacağız. Konu uygulamada yaygın olarak karşılaşılan bir konu olmakla birlikte çözümsüz olduğu düşünülerek yeterince dillendirilmeyen bir konudur. Yazımız okunduğunda ne demek istediğimiz daha net anlaşılacaktır.
6183 sayılı Kanunun 35'inci maddesi limited şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre, limited şirket ortakları, şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.
Ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahıslar devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu tutulur.
6183 sayılı Kanunun Mükerrer 35'inci maddesi ise kanuni temsilcilerin sorumluluğunu düzenlemektedir. Buna göre dei, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacakları, kanuni temsilcilerin ve tüzel kişiliği olmayan teşekkülü idare edenlerin şahsi mal varlıklarından bu Kanun hükümlerine göre tahsil edilir.
Bu madde hükmü, yabancı şahıs veya kurumların Türkiye'deki mümessilleri hakkında da uygulanır.
Tüzel kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmaları, kanuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait sorumluluklarını kaldırmaz.
Temsilciler, teşekkülü idare edenler veya mümessiller, bu madde gereğince ödedikleri tutarlar için asıl amme borçlusuna rücu edebilirler.
Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda kanuni temsilci veya teşekkülü idare edenlerin farklı şahıslar olmaları halinde bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden müteselsilen sorumlu tutulur.
Kanuni temsilcilerin sorumluluklarına dair 213 sayılı Vergi Usul Kanununda yer alan hükümler, bu maddede düzenlenen sorumluluğu ortadan kaldırmaz.
Yukarıdaki kanuni düzenlemelerin anlamı limited şirket ortaklarının hisseleri nispetinde ve kanuni temsilcilerinin de kamu borcunun tamamından sorumlu olacağını düzenlemektedir. Diğer yandan anonim şirket ortaklarının kamu borcundan doğan sorumluluğu bulunmamakla birlikte anonim şirketlerin kanuni temsilcileri de kamu borcunun tamamından sorumludurlar.
Buraya kadar kanuni düzenlemeyi ele aldık. Ancak uygulamada konu oldukça farklı boyutlarda limited şirket ortaklarına ve kanuni temsilcilere yansımaktadır.
Limited şirket hissesini devreden ve müdürlükten de ayrılan biri hakkında ortak/müdür olunan dönem için sonradan şirket tüzel kişiliği adına tarhiyat yapılması halinde tebligatın şirketin yeni müdürüne yapılması gerekecektir.
Ancak uygulamada tarh edilen vergiler şirketin yeni müdürüne tebliğ edilmekle birlikte ödeme emirleri eski müdüre ve ortağa da tebliğ edilmektedir.
Sonradan tarh edilen vergilerin yeni müdüre tebliğ edilmesi gerekmektedir ve bu tarhiyata karşı dava açılmak istenmesi durumunda da dava açma ehliyeti yeni müdürdedir. Asıl sorun da bu noktada başlamaktadır.
Yeni müdür kendinden önceki döneme ilişkin olarak yapılan tarhiyata süresinde dava açmaz ise ne olacaktır? Konuyu bir örnek yardımıyla açıklayalım. Örneğin, Ahmet Bey X limited şirketinin %100 hissesine sahiptir ve şirket müdürüdür. Ahmet Bey hissesini 01.01.2014 tarihinde Adem Bey'e devretmiştir ve müdürlükten de istifa etmiştir. Adem Bey 02.01.2014 tarihinden itibaren X limited şirketinin tek ortağı ve müdürü olmuştur. X limited şirketinin 2013 yılı için inceleme elemanı ya da takdir komisyonu tarafından 500.000.-TL vergi aslı ve 500.000.-TL vergi ziyaı nedeniyle ek tarhiyat istenmiştir ve şirketin yeni ortağı ve müdürü olan Adem Beye 01.06.2014 tarihinde tebligat yapılmıştır.  Adem Bey farklı saiklerle 01.06.201 tarihinden itibaren dava açma süresi olan 30 gün içinde dava açmamıştır.
Bu halde 02.07.2014 tarihinde 500.000.-TL vergi aslı, 500.000.-TL vergi ziyaı cezası kesinleşmiş olacaktır. Vergi dairesi ise bu aşamadan sonra ödeme emri gönderebilecektir. İşte tam da bu noktada sıkıntı doğmaktadır. Yeni ortak/müdürün dava açmamasının cezasını eski ortak/müdür çekmek zorunda kalabilmektedir. Çünkü borç kesinleşeceği için eski ortak/müdür vergi mahkemesinde dava açamayacaktır. Yani eski ortak/müdürün dava açma hakkı elinden alınmış olunacaktır. Hatta dava açma süresinde eski ortak/müdür durumdan haberdar olsa ve dava açmak istese bile vergi mahkemeleri ehliyetsizlik nedeniyle davayı görüşmeden reddedecektir.
Böyle bir durumda vergi daireleri kesinleşen borcun tamamını öncelikle şirketten tahsil etmeye çalışmalıdır. Yani şirketin neyi var neyi yoksa gerekirse haczedecektir ve bunları paraya çevirecektir. Buna rağmen tahsil edilemeyen bir tutar bulunması halinde hem eski ortak/müdür hem de yeni ortak/müdüre şahsi olarak gidilebilecektir. Ancak vergi daireleri kanun metninin açık olmasına ve birçok yargı kararına rağmen şirket adına düzenlenen ödeme emrini eski ortak/müdüre tebliğ edebilmektedir. Bu halde belki de borçtan yeni haberdar olan eski ortak/müdür tarhiyata karşı dava açama açma hakkını kaybettiği gibi ödeme emrine karşı da dava açamayacaktır. Böyle bir borcu olmadığı gerekçesiyle ödeme emrine eski ortak/müdürün dava açması halinde de mahkemeler ehliyetsiz olunduğu gerekçesiyle davayı reddedecektir.
Davanın reddedilmesi de eski ortak/müdüre yapılan tebligatın geçersiz olduğu anlamına gelecektir. Nitekim şirket adına düzenlenen ödeme emri yeni ortak/müdüre tebliğ edilmelidir.
Eski ortak/müdüre hangi durumlarda gidilecektir? Yukarıda da açıkladığımız üzere öncelikle şirketten tahsil cihetine gidilmeli ve bütün yollar tüketildikten sonra şirket ortağı/müdürüne gidilmelidir. Ödeme emri de şirket adına değil ortak/müdür adına düzenlenmelidir. Ancak böyle bir durumda eski ortak/müdür ödeme emrine tebliğ tarihinden itibaren yasal süresi olan 7 gün içinde dava açabilecektir.
Sonuç olarak şirketlerin sürekliliği esastır ve tebligatların yeni müdüre yapılması gerekecektir. Şirket adına dava açma yetkisi de yeni müdüre aittir. Fakat, yeni müdürün önceki döneme ilişkin dava açmaması halinde eski ortak/müdürün de dava açma hakkı elinden alınmış olmaktadır. Kanaatime göre bir kişi hakkında para cezası kesilmesi durumu var ise bu kişinin konuyu yargıya taşıyabilme hakkı da olmalıdır. Diğer yandan vergi daireleri şirket adına düzenlenen ödeme emirlerini eski ortak/müdüre de tebliğ etmektedirler ancak bu tebliğler geçersizdir ve bu ödeme emirlerine dava açma yetkisi eski ortak/müdürde değildir. Eski ortak/müdüre gidebilmek için öncelikle şirketten tahsilat yolları bitirilmeli şirketten tahsil imkanı kalmadı ise eski ortak/müdüre gidilmelidir. Diğer türlü yapılan işlemler vergi mahkemelerinin yükünü artırmaktan öte anlam taşımamaktadır.
Ekrem Öncü
http://www.thelira.com/yazar/31/ekrem-oncu/2985/eski-ortak-mudurun-dava-acma-hakki-elinden-alinmamal
 

MALÛL VE ENGELLİLERİN MİRASÇILARINA İNTİKAL EDEN TAŞITLARIN TESCİLİ

 

Maliye Bakanlığı Özelgesi

Tarih   : 05.09.2014
Sayı : 68216117-000.010.07.01-58[87689]

MTVK Md. 4

MALÛL VE ENGELLİLERİN MİRASÇILARINA İNTİKAL EDEN TAŞITLARIN TESCİLİ

 

 

 

 

 

 

 

Motorlu taşıtlar vergisi istisnasından faydalanan malûl ve engellilerin vefat ettikleri tarihten itibaren haklara sahip olmaları mümkün bulunmadığından, veraset yoluyla mirasçılara intikal eden taşıtlardan dolayı murisin ölüm tarihinin içinde bulunduğu dönemin başından itibaren, veraset ilamında mülkiyeti intikal ettiği belirtilen mirasçılar adına motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin tesis ettirilmesi gerekmektedir.

Başkanlığımıza intikal eden olaylardan; motorlu taşıtlar vergisi istisnasından faydalanan malûl ve engellilerin vefat etmelerine rağmen, mirasçıların taraflarına intikal eden taşıtları adlarına kayıt ve tescil ettirmedikleri ve E-VDO programında vefat eden malûl ve engelli adına kayıtlı taşıtların halen motorlu taşıtlar vergisinden istisna tutulduğu anlaşılmaktadır.

197 sayılı Motorlu Taşıtlar Vergisi Kanunu'nun 3. maddesine göre, motorlu taşıtlar vergisinin mükellefi, trafik sicili ile Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı'nca tutulan sivil hava vasıtaları sicilinde adlarına motorlu taşıt kayıt ve tescil edilmiş olan gerçek ve tüzel kişilerdir.

Anılan Kanun'un 4. maddesinin birinci fıkrasının (c) bendinde, engellilik dereceleri % 90 ve daha fazla olan malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtlar ile diğer malûl ve engellilerin, bu durumlarına uygun hale getirilmiş özel tertibatlı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinden istisna olduğu belirtilmiştir.

Öyle ki, malûl ve engellilerin adlarına kayıtlı taşıtların motorlu taşıtlar vergisinden istisna tutulmasındaki amaç, malûl ve engelli olanların sosyal hayata katılımlarını arttırmak günlük yaşantılarını kolaylaştırmak olup, sadece malûl ve engellilerin kendilerinin ulaşım ihtiyaçlarını karşılamada kullanılacak taşıtlar için söz konusu istisna hükmü uygulanmaktadır.

4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 8. maddesinde her insanın hak ehliyetinin olduğu, 28. maddesinde ise kişiliğin çocuğun sağ olarak doğduğu anda başlayıp, ölümle sona erdiği düzenlenmiştir.

 

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun "Mirasçıların Sorumluluğu" başlıklı 12. maddesinde ölüm halinde mükelleflerin ödevlerinin mirası reddetmemiş kanuni ve mansup mirasçılarına geçeceği hüküm altına alınmıştır.

Buna göre, motorlu taşıtlar vergisi istisnasından faydalanan malûl ve engellilerin vefat ettikleri tarihten itibaren haklara sahip olmaları mümkün bulunmadığından veraset yoluyla mirasçılara intikal eden taşıtlardan dolayı murisin ölüm tarihinin içinde bulunduğu dönemin başından itibaren, veraset ilamında mülkiyeti intikal ettiği belirtilen mirasçılar adına motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyetinin tesis ettirilmesi gerekmektedir.

Ancak, mirasçılar tarafından veraset ilamının ilgili vergi dairesine ibraz edilmemesi halinde, mirası reddetmemiş mirasçılar adına motorlu taşıtlar vergisi mükellefiyeti tesis edilerek, yapılacak olan motorlu taşıtlar vergisi tarh, tahakkuk, tahsil, düzeltme ve iade işlemlerinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun'da yer alan zamanaşımı sürelerine ilişkin hükümler ile reddi miras süresi göz önünde bulundurulacaktır.

Bilgi edinilmesini ve vefat eden malûl ve engelli adına kayıtlı taşıtlar için gerekli takip ve kontrolün yapılan açıklamalara göre ifasını rica ederim.

 

19 Aralık 2014 Cuma

İlk Defa Sigortalı Olunan Tarihi Eski Olanlar Dikkat!

  

İlk Defa Sigortalı Olunan Tarihi Eski Olanlar Dikkat!
Bir sürü değişiklik kafa karıştırıyor. Emekli olma koşulları, prim ödeme gün sayıları ve yaş hadleri havada uçuşuyor. Ancak, ilk defa sigortalı olunan tarihi eski olanlar dikkat ! Siz bu karmaşanın dışında, 506 sayılı Kanunun geçici 81/A maddesinden yararlanarak, avantajlı koşullarla emekli olabilirsiniz.
A-İlk defa sigortalı olunan tarihi 8 Eylül 1981 tarihinden önce olan kadınlar 3 seçenekten biriyle emekli (SSK)olabilirler:
1-50 yaş ve 5000 prim ödeme gün sayısı.
2-50 yaş, 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı.
3-20 yıl sigortalılık süresi ve 5000 prim ödeme gün sayısı.
B-İlk defa sigortalı olunan tarihi 8 Eylül 1976 tarihinden önce olan erkekler 3 seçenekten biriyle emekli (SSK)  olabilirler:
1-55 yaş ve 5000 prim ödeme gün sayısı.
2-55 yaş, 15 yıl sigortalılık süresi ve 3600 prim ödeme gün sayısı.
3-25 yıl sigortalılık süresi ve 5000 prim ödeme gün sayısı.
Ahmet Metin Aysoy
 Kaynak : AloSGK.Com
 

 

2015 Yılında Tutulacak Defterler, Tasdik Zamanları Ve Ticaret Sicil Tasdiknamesi Hakkında Açıklama

 2015 Yılında Tutulacak Defterler, Tasdik Zamanları Ve Ticaret Sicil Tasdiknamesi Hakkında Açıklama
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nun getirmiş olduğu yeniliklerden birisi de ticari defterler konusu ile ilgili hükümleridir. Yılsonuna (Hesap dönemi) yaklaştığımız bugünlerde 2015 yılı için ticari defterlerden hangilerinin, ne zaman ve ne şekilde tasdik edileceği ve kullanılacağına ilişkin düzenlemeleri, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu ile Kanuna yönelik çıkartılan; "Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ " hükümlerine göre aşağıdaki şekilde açıklama gereksinimi duyulmuştur.
Defter tutma ve tasdikleri konusunda Gümrük ve Ticaret Bakanlığı ile Maliye Bakanlığınca 19.12.2012 Tarih ve 28502 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan TİCARİ DEFTERLERE İLİŞKİN TEBLİĞE ve TTK da 6455 Sayılı Kanun ile yapılan değişlik ile KAPANIŞ ONAYI hakkındaki bilgiler aşağıda belirtilmiştir.
GELİR VERGİSİ MÜKELLEFLERİ İÇİN:
1)- Bilanço Esasına Göre Tutulacak Defterler (Gerçek Kişiler);
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
2)- Kollektif ve Komandit Şirketler
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
  4. Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri (Ticari Defter Tebliği Madde -5/2)
3)- İşletme Esasına Göre Tutulacak Defter;
  1. İşletme Defteri
4)-Serbest Meslek Erbabının Tutacağı Defter;
  1. Serbest Meslek Kazanç Defteri
Yukarıda sayılanlar dışında ihtiyaç halinde tutulması gereken diğer defterler ise şunlardır: Anonim Şirketler ile Damga Vergisi sürekli mükellefiyetti olanlar DAMGA VERGİSİ DEFTERİ, İmalat defteri, Kombine imalatta imalat defteri, Bitim işleri defteri, Yabancı nakliyat kurumlarının hâsılat defteri, Ambar defteri ve Çiftçi İşletme defteri.
 
KURUMLAR VERGİSİ MÜKELLEFLERİ İÇİN:
ANONİM ŞİRKETLER VE SERMAYESİ PAYLARA BÖLÜNMÜŞ KOMANDİT ŞİRKETLER:
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
  4. Yönetim Kurulu Karar Defteri
  5. Pay Defteri
  6. Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri
 
ü     Mevcut durumda kullanılmakta olan, pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla ve bu Tebliğde belirtilen bilgilerden eksik olanların yazılması suretiyle açılış onayı yapılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir. (Ticari defter tebliği Geçici Madde -3/1)
LİMİTED ŞİRKETLER:
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
  4. Pay Defteri
  5. Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri
 
ü    Limited şirketlerde halen kullanılmakta olan ortaklar kurulu karar defterlerinde yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla, genel kurul toplantı ve müzakere defteri olarak kullanılmaya devam olunabilir. (Ticari Defter Tebliği Geçici Madde -3/2)
 
ü     Mevcut durumda kullanılmakta olan, pay defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defteri yeterli yaprakları bulunmak kaydıyla ve bu Tebliğde belirtilen bilgilerden eksik olanların yazılması suretiyle açılış onayı yapılmaksızın kullanılmaya devam edilebilir. (Ticari defter tebliği Geçici Madde -3/1)
 
E-DEFTER TUTANLAR; YEVMİYE VE DEFTERİ KEBİR DIŞINDAKİ DEFTERLERİ NOTERE TASDİK ETTİRECEKLER
E- defter tutan mükellefler; Yevmiye ve Defteri Kebir defterleri dışında, Tutmak zorunda oldukları defterleri kağıt ortamında tasdik ettirmek ve tutmak zorundadırlar.
DERNEK VE VAKIFLARIN İKTİSADİ İŞLETMELERİNİN TUTACAĞI DEFTERLER
(Ticari Defter Tebliği Md.5/4)
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
KOOPERATİFLERİN TUTACAĞI DEFTERLER
1163 sayılı Kooperatifler Kanunu'na göre kurulan kooperatifler ile bunların üst kuruluşları aşağıdaki defterleri tutacaktır.
  1. Yevmiye Defteri
  2. Defter-i Kebir
  3. Envanter Defteri
  4. Genel Kurul Toplantı ve Müzakere Defteri
  5. Yönetim Kurulu Karar Defter
  6. Pay Defteri
LİMİTED ŞİRKET MÜDÜRLERİNİN KARARLARININ YAZILACAĞI DEFTERLER
Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ'in 11'inci maddesinin dördüncü fıkrası uyarınca; müdür veya müdürler kurulunun şirket yönetimi ile ilgili olarak aldığı kararlar genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilebileceği gibi bunun için ayrıca tutulabilecek bir müdürler kurulu karar defterine de yazılabilir.
Genel kurul toplantı ve müzakere defterinden ayrı olarak müdürler kurulu karar defterinin tutulması halinde, açılış ve kapanış onayları dâhil olmak üzere bu deftere anonim şirketlerdeki yönetim kurulu karar defterine ilişkin hükümler uygulanır.
Ayrı bir müdürler kurulu karar defteri tutulması halinde müdür veya müdürler kurulu kararları genel kurul toplantı ve müzakere defterine kaydedilemez.
 
TİCARET SİCİL TASDİKNAMESİ ALMA ZORUNLULUĞU
  1. a) Kuruluşlarda ve daha sonraki izleyen faaliyet dönemlerinde hangi gerçek ve tüzel kişilerden aranacağı:
Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ'in 13'üncü maddesi uyarınca;
a.1-  Kuruluş sırasında sadece ticaret şirketlerinin yaptıracakları ticari defterlere ilişkin açılış onaylarında ticaret sicili tasdiknamesi aranacak, ticaret şirketleri dışındaki gerçek ve tüzel kişi tacirlerin kuruluş sırasında yaptıracakları ticari defterlere ilişkin açılış onaylarında ise ticaret sicili tasdiknamesi aranmayacaktır.
a.2- Kuruluştan sonra izleyen faaliyet dönemlerinde ise, hem ticaret şirketlerinin hem de gerçek ve tüzel kişi tacirlerin ticari defterlerinin açılış onaylarında ticaret sicili tasdiknamesinin noterce aranması zorunludur.
  1. b) Eski ticaret sicil tasdiknamelerinin de geçerli olduğu:
Yürürlükten kaldırılan Ticaret Sicili Tüzüğü'nün 104'üncü maddesinde, ticaret sicili tasdiknamesinin süresinin bir yıl olduğunun belirtilmesine karşın, 27.01.2013 tarih ve 28541 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Ticaret Sicil Yönetmeliğinin 16'ncı maddesinde bu süreye yer verilmemiş ve sicil tasdiknamesinin, tasdiknamede yer alan bilgilerde herhangi bir değişiklik olmadığı veya yenisi düzenlenmediği sürece geçerli olacağı hükmü getirilmiştir. Bu hüküm nedeniyle, 27.01.2013 tarihinden önce verilmiş ticaret sicil tasdiknamelerinin de, tasdiknamelerde yer alan bilgilerde herhangi bir değişikliğin bulunmaması halinde geçerli olduğuna ve bu tasdiknamelerin de esas alınmak suretiyle defter açılış onaylarının yapılabileceğine Yönetim Kurulunun 17.12.2013 günlü toplantısında karar verilmiştir. (2013/121 sayılı Genel Yazı)
  1. c) Esnaf ve sanatkârlardan istenmeyeceği:
Esnaf ve sanatkâr siciline kayıtlı esnaf ve sanatkârların, ticari defterlerinin tasdikinde ticaret sicil tasdiknamesi ibraz etmeleri yasal olarak mümkün bulunmamaktadır. (2012/141 sayılı Genel Yazı)
  1. d)  Herhangi bir sicile kayıtlı olmadıklarını beyan edenlere ait defterlerin açılış onaylarının yapılıp yapılamayacağı:
Konuya ilişkin olarak Gümrük ve Ticaret Bakanlığından istenen görüşe verilen 10 Nisan 2014 tarihli 2167 sayılı cevapta; "Herhangi bir esnaf veya ticaret siciline kayıtlı olmaksızın serbest meslek faaliyetini ifa eden gerçek kişilerin defterlerinin açılış onaylarının mümkün olduğu, Ancak, esnaf siciline yahut ticaret siciline kayıtlı olması gerekirken, söz konusu yükümlülüğü yerine getirmeyen kişilerin defter tasdiklerinin yapılmasının uygun olmayacağı, bu bağlamda, ticaret siciline kayıtlı olması gerekenlerden 19.12.2012 tarihli ve 28502 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ'in 13'üncü maddesi uyarınca, ticari defterlerin açılış onaylarının noter tarafından yapıldığı hallerde ticaret sicili tasdiknamesinin noterce aranması gerektiği değerlendirilmektedir." denilmiştir.
Bu görüş doğrultusunda, gerçek bir kişinin esnaf veya ticaret siciline kayıtlı olmaksızın serbest meslek faaliyetini ifa edip edemeyeceğinin belirlenmesi gerekmektedir. Tacir ve esnafa ilişkin tanımlara TTK nun 12 ve 15'inci maddelerinde yer verilmiş ve 40'ıncı maddede de her tacirin, ticari işletmenin açıldığı günden itibaren on beş gün içinde, ticari işletmesini ve seçtiği ticaret unvanını, işletme merkezinin bulunduğu yer ticaret siciline tescil ve ilan ettireceği; 5362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr Meslek Kuruluşları Kanununun 68'inci maddesinde de, esnaf ve sanatkârların, çalışmaya başladıkları tarihten itibaren otuz gün içinde durumlarını aynı Kanunun 67'nci maddesine göre kurulan Esnaf ve Sanatkâr Siciline tescil ve Esnaf ve Sanatkâr Sicil Gazetesinde ilan ettirecekleri belirtilmiştir.
5362 sayılı Esnaf ve Sanatkâr Meslek Kuruluşları Kanununun 68'inci maddesine göre, esnaf ve sanatkârların meslekî faaliyette bulunabilmeleri ve ilgili odaya kaydedilmeleri için sicile kayıtları şarttır. Dolayısıyla,  ticaretle uğraşan gerçek kişilerin yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri gereğince ya ticaret siciline ya da esnaf ve sanatkâr siciline kayıt yaptırmaları zorunludur. Bu zorunluluk dikkate alınarak, herhangi bir sicile kayıtlı olmadıklarını beyan eden gerçek kişilerin gerek esnaf gerekse ticaret siciline kayıtları gerekmediğine dair belge ibraz etmelerinin uygun olacağı, beyanla yetinmenin sorumluluğu gerektirebileceği düşünülmektedir.
  1. e) Onay yenilemede istenip istenmeyeceği:
Tebliğin 13'üncü maddesinde, açılış onaylarının noter tarafından yapıldığı hallerde ticaret sicili tasdiknamesinin noterce aranmasının zorunlu olduğu belirtilmiştir. Onay yenilemenin (defter ara tasdikinin) de hesap döneminin açılışına dair defter onaylaması olması nedeniyle, Tebliğ'de açılış tasdikinde aranılması gerektiği belirtilen ticaret sicil tasdiknamesinin onay yenileme (defter ara tasdiki) sırasında da aranılması gerektiği düşünülmektedir.
 
YENİLENMEYİ GEREKTİREN DURUMLAR VE UYGULANACAK USUL
  1. Pay ve Yönetim Kurulu Karar Defterlerinde
Pay ve yönetim kurulu karar defterlerinin;
  1. Sayfalarının bitmiş olması,
  2. Zayi olması
                         III.           Defterlerin fiziksel olarak mevcut olmasına rağmen herhangi bir nedenle kullanılamaz hale gelmesi bu defterlerin yenilenmesini gerektiren hallerdir.
19 Aralık 2012 tarihli, 28502 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, "Ticari Defterlere İlişkin Tebliğ" in 01.12.2013 - 28838 Resmi Gazete'de yayımlanan tebliğ ile değişik 13'üncü maddesinin altıncı fıkrası uyarınca, pay ve yönetim kurulu karar defterlerinin yenilenmesinin gerektiği durumlarda açılış onayı yapılacak yeni defter kullanımına son verilecek defterle veya zayi edilmişse zayi belgesi ile birlikte notere ibraz edilecek ve noter, eski deftere veya zayi belgesine yeni defterin açılış onayının yapıldığını tarih ve sayısını da belirtmek suretiyle yazacaktır. (2013/19 ve 121 sayılı Genel Yazılar)
  1. Pay ve yönetim kurulu karar defterleri dışında kalan diğer defterlerde:
             Tebliğ'in   13'üncü   maddesinin   6'ncı  fıkrası  uyarınca,  pay  ve   yönetim   kurulu   karar defterlerinin yenilenmesinin gerektiği durumlarda (Defterin sayfalarının bitmesi, zayi olması veya defterin fiziksel olarak mevcut olmasına rağmen herhangi bir nedenle kullanılamaz hale gelmesi durumlarında)  uygulanacak  usulün  açıklanmasına  rağmen,  bu  defterler  dışında  kalan  onayı yapılacak diğer yeni defterlerin, kullanımına son verilecek defterle veya  zayi edilmişse zayi belgesi ile birlikte notere ibraz edileceği ve yeni defterinin açılış onayının yapıldığı sırada noterin, eski deftere veya zayi belgesine yeni defterin açılış onayının yapılacağına dair bir açıklama yapılmamış, sadece aynı maddenin 5'inci fıkrasında "Onaya tabi defterlerin hesap dönemi içinde dolması dolayısıyla veya başka sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmaya başlamadan önce açılış onayı yaptırmak zorundadırlar." hükmüne yer verilmiştir. (Aynı hüküm 213 sayılı VUK' nun 221'inci maddesinin 4'üncü bendinde de vardır.)
Bu hükümler dikkate alındığında pay ve yönetim kurulu karar defterleri dışında kalan diğer defterlerin hesap dönemi içinde dolması dolayısıyla veya başka sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanılmasına başlanılması halinde açılış onayı yapılacak yeni defter kullanımına son verilecek defterle  veya  zayi  edilmişse  zayi  belgesi  ile  birlikte  notere  ibraz  edileceğine  dair  bir  kayıt bulunmamakta ise de,  Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğünün 10.02.2014 tarihli ve 431.04-782 sayılı yazısında açıklandığı üzere; Tebliğin 13'üncü maddesinin 5'inci fıkrasında yer alan hüküm nedeniyle, açılış onayına tabi olan yevmiye defteri, defteri kebir, envanter defteri, pay defteri, yönetim kurulu karar defteri ile genel kurul toplantı ve müzakere defterinin hesap dönemi içinde dolması dolayısıyla veya başka sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanların, bunları kullanmaya başlamadan önce açılış onayı yaptırmalarının zorunlu olması nedeniyle, söz konusu defterlerin belirtilen sebeplerden dolayı yapılacak açılış onaylarında önceki defterdeki son yevmiye numarasının belirtilmesi, önceki defterin devamı olduğu konusunda şerh düşülmesi, eski deftere ise yeni defterinin açılış onayının yapıldığının tarih ve sayı belirtilmesi ve kapanış onayının ise yeni defterin sonuna yapılması gerekmektedir.
  1. Müteharrik yapraklı YEVMİYE DEFTERLERİNİN bitiminden sonra eklenecek yapraklarda uygulanacak usul:
Tebliğ'in 14'üncü maddesinin 2'nci fıkrasının (b) bendi uyarınca, müteharrik yapraklı yevmiye defteri kullanan tacirler bir yıl içinde kullanacaklarını tahmin ettikleri sayıda yaprağı yukarıdaki esaslara göre onaylattırırlar. Onaylı yapraklar bittiği takdirde, yeni yapraklar kullanılmaya başlamadan önce onaylatılır. Bunların sayfa numaraları onaylı yaprakların sayfa numaralarını takiben teselsül ettirilir. Tasdik makamı, ilave yaprakların sayısını ilk onayın altına kaydeder ve bu kaydı usulüne göre onaylar.
 
 
 
 
ZAYİ BELGESİNİN NEREDEN ALINACAĞI
 
Ticari Defterlere ilişkin Tebliğ'in;
 5'inci maddesi hükmü uyarınca her gerçek veya tüzel kişi tacirler, şirketler, maddede belirtilen ticari işletmeler ve bunlara benzeyen ve tüzel kişiliği bulunmayan diğer ticari teşekküller, bu maddede gösterilen defterleri tutmakla yükümlüdürler.
12'nci madde hükümleri gereğince de; Her tacir; tutmakla yükümlü olduğu ticari defterleri ve bu defterlere yapılan kayıtların dayandığı belgeleri sınıflandırılmış bir şekilde on yıl saklamakla yükümlüdür.
Bir tacirin saklamakla yükümlü olduğu defterler ve belgeler; yangın, su baskını veya yer sarsıntısı gibi bir afet veya hırsızlık sebebiyle ve kanuni saklama süresi içinde zıyaa uğrarsa tacir zıyaı öğrendiği tarihten itibaren onbeş gün içinde ticari işletmesinin bulunduğu yer yetkili mahkemesinden kendisine zayi belgesi verilmesini isteyebilir. Bu dava hasımsız açılır.
 
KAPANIŞ, YENİLEME VE AÇILIŞ ONAYLARININ SÜRELERİ DIŞINDA YAPILIP YAPILAMAYACAĞI
 
Bilindiği üzere Tebliğ'in; 15'inci maddesinde kapanış onayına tabi yevmiye defterinin, izleyen hesap döneminin altıncı ayının, yönetim kurulu karar defterinin ise, izleyen hesap döneminin birinci ayının sonuna kadar notere ibraz edilip son kaydın altına noterce "Görülmüştür" ibaresi yazılarak mühür ve imza ile onaylanması zorunludur.
16'ncı maddesinde de, yönetim kurulu karar defteri, yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebirin yeterli yapraklarının bulunması halinde yeni hesap döneminin ilk ayı içerisinde onay yenilemek suretiyle kullanılmasına devam edilebileceği belirtilmiştir.
 
Kapanış onayı
Gümrük  ve  Ticaret Bakanlığı İç  Ticaret  Genel  Müdürlüğünün  03.05.2013  tarihli  ve  3560, 10.02.2014 tarihli ve 782 sayılı yazıları ile 2000/14 sayılı genelge içinde yer  alan Maliye Bakanlığının 10.03.2000 günlü ve 11844 sayılı görüşlerinde açıklandığı üzere;
ü     Karar defteri için, defterin ilgili olduğu yılı izleyen yılın Ocak ayı sonuna kadar,
ü     Yevmiye defteri için,  defterin ilgili olduğu yılı izleyen yılın Haziran ayı sonuna kadar yaptırılması icap etmektedir
Yukarıda belirtilen kanuni süreler içinde yaptırılamayan kapanış onayı, yine aynı yılın sonuna kadar da yaptırılabilir. Bu şekilde kapanış onayını yapan noterin herhangi bir sorumluluğu yoktur.
 
Yenileme onayı
Yenileme onayına tabi defterlerin (yönetim kurulu karar defteri, yevmiye defteri, envanter defteri ve defteri kebir) süresinde yaptırılamayan yenileme onayları, bu defterlerin içinde bulunulan yıla ait olması kaydıyla o yılın sonuna kadar yaptırılabilir.
 
Açılış onayı
Aynı prensipler, kanuni süresinde yaptırılamayan açılış ve ek defter tasdikleri için de geçerlidir.
 
YEVMİYE VE YÖNETİM KURULU KARAR DEFTERLERİNDE ONAY YENİLEME İŞLEMİNİN TEK YEVMİYE ALTINDA YAPILACAĞI
Kapanış onayına tabi yevmiye ve yönetim kurulu karar defterlerinde yenileme onayının, Tebliğ'in 17'nci maddesinde açıklandığı şekilde, son kaydın altına konulacak "GÖRÜLMÜŞTÜR" ibaresinin yanında yenileme onay bilgilerinin yazılması suretiyle yapılması nedeniyle bu işlem tek yevmiye numarası altında yapılacaktır. (2013/11, 20 ve 22 sayılı Genel Yazılar)
 
PAY DEFTERİNİN DAHA ÖNCE HİÇ TUTULMAMIŞ OLMASI DURUMUNDA UYGULANACAK USUL
Pay defterinin daha önce hiç tutulmamış olması halinde,  ilgililerin yazılı beyanı alınarak yeni bir pay defteri oluşturmak suretiyle defter yeni tasdik ediliyormuş gibi açılış onayı yapılması gerekmektedir. (2013/19 sayılı Genel Yazı)
 
TAAHHÜT EDİLEN VE ÖDENEN SERMAYE MİKTARININ NEYE İSTİNADEN YAZILACAĞI
Açılış onayı yapılacak defterin ilk sayfasına yazılacak "Tacir sermaye şirketi ise taahhüt edilen ve ödenen sermaye miktarı" bilgisi, buna ilişkin bir belge aranmadan, ilgilinin beyanına göre yazılacaktır. (2013/19 sayılı Genel Yazı)
 
Sercan Hepsaydır
SMMM 
kaynak : http://muhasebenet.net/haber.php?haber_id=8838



18 Aralık 2014 Perşembe

Gebe veya emziren kadınların çalıştırılması

 
Gebe veya emziren kadınların çalıştırılması
Son yazımızda, kadın işçilerin gece çalıştırılması konusunu ele almış bu yazımızda da gebe veya emziren kadınların çalıştırılmasını ele alacağımızı belirtmiştik.
24 Temmuz 2013 tarih ve 28717 sayılı Resmi Gazete'de; "Kadın Çalışanların Gece Postalarında Çalıştırılma Koşulları Hakkında Yönetmelik"in 8-11'inci maddeleri gebe veya emziren kadınların çalıştırılması usül ve esaslarını hüküm altına almıştır.
Buna göre;
Gece çalışması
(1) Kadın çalışanlar, gebe olduklarının sağlık raporuyla tespitinden itibaren doğuma kadar geçen sürede gece çalışmaya zorlanamazlar.
(2) Yeni doğum yapmış çalışanın doğumu izleyen bir yıl boyunca gece çalıştırılması yasaktır. Bu sürenin sonunda sağlık ve güvenlik açısından sakıncalı olduğunun sağlık raporu ile belirlendiği dönem boyunca gece çalıştırılmaz. (Md.8)
Çalışma saatleri
(1) Gebe veya emziren çalışan günde yedi buçuk saatten fazla çalıştırılamaz. (Md.9)
Analık ve süt izni
(1) Çalışanın tabi olduğu mevzuat hükümleri saklı kalmak kaydıyla analık ve süt izninde 22/5/2003 tarihli ve 4857 sayılı İş Kanununun 74'üncü maddesi hükümleri uygulanır.(Md.10)
Gebe çalışanın muayene izni
(1) Gebe çalışanlara gebelikleri süresince, periyodik kontrolleri için ücretli izin verilir. (Md.11)
Emziren çalışanın çalıştırılması
(1) Emziren çalışanların, doğum izninin bitiminde ve işe başlamalarından önce, çalışmalarına engel durumları olmadığının raporla belirlenmesi gerekir. Çalışmasının sakıncalı olduğu hekim raporu ile belirlenen çalışan, raporda belirtilen süre ve işlerde çalıştırılamaz. (Md.12)
Oda ve yurt açma yükümlülüğü
(1) Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 100-150 kadın çalışanı olan işyerlerinde, emziren çalışanların emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine en çok 250 metre uzaklıkta EK-IV'te belirtilen şartları taşıyan bir emzirme odasının kurulması zorunludur.
(2) Yaşları ve medeni halleri ne olursa olsun, 150'den çok kadın çalışanı olan işyerlerinde, 0-6 yaşındakiçocukların bırakılması, bakımı ve emziren çalışanların çocuklarını emzirmeleri için işveren tarafından, çalışma yerlerinden ayrı ve işyerine yakın EK-IV'te belirtilen şartları taşıyan bir yurdun kurulması zorunludur. Yurt, işyerine 250 metreden daha uzaksa işveren taşıt sağlamakla yükümlüdür.
(3) İşverenler, ortaklaşa oda ve yurt kurabilecekleri gibi, oda ve yurt açma yükümlülüğünü, kamu kurumlarınca yetkilendirilmiş yurtlarla yapacakları anlaşmalarla da yerine getirebilirler.
(4) Oda ve yurt açma yükümlülüğünün belirlenmesinde, işverenin belediye ve mücavir alan sınırları içinde bulunan tüm işyerlerindeki kadın çalışanların toplam sayısı dikkate alınır.
(5) Emzirme odası ve/veya yurt kurulması için gereken kadın çalışan sayısının hesabına erkek çalışanlar arasından çocuğunun annesi ölmüş veya velayeti babaya verilmiş olanlar da dâhil edilir. (Md.13)

Engin MALAY

emalay@gazeteyenigun.com.tr

http://www.gazeteyenigun.com.tr/koseyazilari/30248/gebe-veya-emziren-kadinlarin-calistirilmasi
 

 

Stajyer öğrencilere ücret vermek zorunlu mu?

 
Stajyer öğrencilere ücret vermek zorunlu mu?

Bursa'dan okurumuz Abuzer Tekinoğlu soruyor: "Bünyamin bey, endüstri meslek lisesinden gelen stajyer öğrencileri çalıştırıyoruz. Müdür beyi tanıyorum, bize rica etti.  Bunlara harçlık vermek zorunda mıyız, ne kadar vermeliyiz? Bir de bu çocukları nasıl sigortalı göstermeliyiz? SGK'dan bize ceza çıkar mı?"

Ülkemizde çırak, aday çırak, kalfa, usta gibi isimler altında mesleki eğitim görenler ile okullarda ve işyerlerinde mesleki eğitim gören stajyer öğrencilerin çalışmaları 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanunu ile düzenlenmiştir.

Mesleki Eğitim Kurulunun belirleyeceği mesleklerde, kamu ve özel sektöre ait kurum, kuruluş ve iş yerleri ile mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumlarındaki eğitim ve öğretim anılan bu kanun ile belirlenir.

Öğrenim gördükleri sırada çalışan bu yarı çalışan/yarı öğrenci kesimlerin bağlı olduğu öğrenim kurumu Yüksekokul gibi yüksek öğrenim kurumları olabileceği gibi meslek liseleri yahut da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sertifikalandırılmış mesleki eğitim veren özel kurslar dahi olabilir.

Bu öğrenciler okullarında aldıkları teorik eğitimin yanında mesleklerinde ustalaşmak için ayrıca işletmelerde pratik bir eğitim daha alır, işi sahasında öğrenirler. Bu pratik eğitim söz konusu mesleki eğitim gören öğrencilerin okullarından mezuniyetlerine ve başarılarına da etki eder.

Stajyer Çalıştırmak Kanunen Zorunludur

Çoğu işletme pek farkında olmasa da stajyer çalıştırmak aslında işyerlerinin keyfine kalmış bir durum değildir.

Mesleki Eğitim Kanunu on ve daha personel çalıştıran işletmelere stajyer çalıştırmayı zorunlu kılmıştır.

Buna göre on ve üzerinde çalışanı bulunan işyerleri çalıştırdıkları personel sayısının yüzde beşinden az olmamak üzere mesleki ve teknik eğitim okul ve kurumu öğrencilerine beceri eğitim yaptırmak zorundadır.

Çalıştırılması zorunlu öğrenci sayısının hesaplanması sırasında kesirli hesaplamalar tam sayıya tamamlanacaktır. Örneğin 52 çalışanın bulunduğu bir işyerinde 52 * %5 = 2,6 formülüne göre toplamda üç adet mesleki eğitim gören öğrenciyi çalıştırmak zorunludur.

Hesaplama yapılırken görev ve çalışma statüsüne bakılmaksızın işyerinde İş Kanununa tabi olarak çalıştırılan tüm personeller hesaba katılmak zorundadır.

Stajyer Çalıştırmayan İşverene Ceza Var

On ve daha fazla personel çalıştıran ve Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından işletmelerde mesleki eğitim kapsamına alınan, ancak, beceri eğitimi yaptırmayan işletmelere ceza uygulanmaktadır.

Stajyer çalıştırmayan bu işyerlerine, beceri eğitimi yaptırması gerekirken yaptırmadığı her öğrenci için eğitim süresince 18 yaşını bitirenlere ödenen asgari ücretin net tutarının 1/3'ü nispetinde, yirmi ve daha fazla personel çalıştırması halinde ise 2/3'ü nispetinde mesleki eğitime katılma payı ödeme zorunluluğu getirilmiştir.

Bu her ne kadar bir idari para cezası olmasa da zorunlu bir katılım payıdır.

Bu katılım payı hesaplanarak Milli Eğitim Bakanlığı Merkez Saymanlık Hesabına yatırılmak zorundadır.

Şu kadar ki, eğer Milli Eğitim Bakanlığı'na mesleki eğitim şartlarına sahip olan işletmelere öğrenci gönderilemez ise bu takdirde işletmelerin katılma payı ödemeleri zorunlu değildir.

Stajyere Ücret Vermek Zorunludur

Mesleki Eğitim Kanunu stajyer ve çırak gibi öğrencilerin alacakları ücreti de düzenlemiştir.

Buna göre aday çırak, çırak ve işletmelerde meslek eğitimi gören öğrencilere ödenecek ücret ve bu ücretlerdeki artışlar; aday çırak veya çırağın velisi veya vasisi veya kişi reşit ise kendisi; öğrenciler için okul müdürlüğü ile işyeri sahibi arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından belirlenen esaslara göre düzenlenecek sözleşme ile tespit edilmektedir.

Ancak kanun bu öğrencilere ödenecek ücret için bir alt sınır getirmiştir.

Daha açık bir ifade ile stajyer öğrencilerin ücretsiz, bila bedel çalıştırılması kanunen yasaktır, kanunda belirlenen alt sınırın altında ücret ödenemez.

Stajyer ve Çırak Ücretsiz Çalıştırılamaz

Buna göre, işletmelerde meslek eğitimi gören örgün eğitim öğrencilerine, asgari ücretin net tutarının yirmi ve üzerinde personel çalıştıran işyerlerinde yüzde 30'undan, yirmiden az personel çalıştıran işyerlerinde yüzde 15'inden, aday çırak ve çırağa yaşına uygun asgari ücretin yüzde 30'undan aşağı ücret ödenemez.

Ancak altını çizmek gerekir ki, ücret ödenmesi zorunlu olan stajyerler mesleki eğitim veren liselerde, özel mesleki eğitim kurumlarında ve mesleki eğitim veren yüksek okullarda çalışan ve 3308 sayılı Kanun kapsamına giren öğrencilerdir.

3308 sayılı Kanun kapsamına girmeyen ve de mesleki eğitim görmeyen bir öğrenciye fakültesi veya lisesi stajı zorunlu koşsa bile ücret ödeme zorunluluğu bulunmaz. Örneğin İktisat Fakültesi'nde okuyan ya da mesleki nitelikte olmayan düz bir lisede okuyan öğrenci okulu tarafından staja gönderilse dahi 3308 sayılı Kanun kapsamına girmeyeceği için işverenin ücret ödeme yükümlülüğü doğmayacaktır.

3308 sayılı Kanun kapsamındaki stajyerlere ödenen ücretlerin asgari ücreti aşmayan kısmı Gelir Vergisi Kanunu uyarınca ise her türlü vergiden müstesnadır.

 

---

 

Konu ayrıntılı ve kamuoyunda çok iyi bilinmiyor. Karışmaması ve daha iyi anlaşılması için stajyer öğrencilerin nasıl sigortalı olmaları gerektiği, stajyer ve çırakların SGK'ya nasıl bildirileceği, stajyer sigortalılığının emekliliğe etkisi gibi konuları da bir sonraki yazımıza bırakalım.

 

 

---

 

Kıssadan Hisse

"Bütçenizdeki açıklara dikkat edin. En küçük delik, en büyük gemiyi batırır."

— Benjamin Franklin

 

Bünyamin Esen

kaynak : http://www.memurhaber.com/stajyer-ogrencilere-ucret-vermek-zorunlu-mu-a1321.html


TÜM YÖNLERİYLE YILLIK ÜCRETLİ İZİN

  TÜM YÖNLERİYLE YILLIK ÜCRETLİ İZİN

YILLIK ÜCRETLİ İZİN

İş Kanunu kapsamında çalışanların yıllık ücretli izin haklarına ilişkin düzenlemeler, İş Kanunu  53 ve devamı maddeleri ile Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliğinde yer almaktadır.
İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir.
Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.
Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara İş Kanunu'nun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz. Yargıtay'a göre işçi mevsimlik işçi statüsünden daimi işçi kadrosuna geçirilmiş ise, mevsimlik dönemdeki çalışması kıdeminde dikkate alınmasına rağmen, yıllık izin ücreti hesabında dikkate alınmaz.
Yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında işçilerin, aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştıkları süreler birleştirilerek göz önüne alınır.
İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi;
  1. Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara ondört günden,
  2. Beş yıldan fazla onbeş yıldan az olanlara yirmi günden,
  3. Onbeş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmialtı günden,
Az olamaz.
Yer altı işlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri dörder gün arttırılarak uygulanır.
Ancak onsekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz.
Yıllık izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.
Yıllık ücretli izin işveren tarafından bölünemez.
Bu iznin işveren tarafından sürekli bir şekilde verilmesi zorunludur.
Ancak, 53 üncü maddede öngörülen izin süreleri, tarafların anlaşması ile bir bölümü on günden aşağı olmamak üzere en çok üçe bölünebilir.
İşveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez.
İş Kanunu 56. Maddedeki bu hükümler nedeniyle, işçinin yıllık ücretli izninin işçiden gelen yazılı talep olmadan bölünmemesi gerekir. Tarafların anlaşması halinde bile izin süresinin bir parçası 10 günden az olmamak üzere en fazla üçe bölünebileceği kabul edilmiştir. Bu hükümler emredici niteliktedir. İşçinin yazılı talebi alınmadan kullandırılan 2-3 günlük izinler, işveren tarafından verilmiş ücretli mazeret izni sayılarak,yıllık  izin süresinden sayılmayabilir.  Bu nedenle işçilerden yazılı olarak, yıllık ücretli izin talebini içeren dilekçe mutlaka alınmalıdır. Nitekim, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, 21.01.2014 tarih, 2013/17206 E. 2014/692 K. Sayılı kararında;
"4857 sayılı Yasanın 56/3. maddesine göre yıllık izin sürelerinin 10 günden aşağı bölünemeyeceği belirtilmiştir. Ancak, 10 günden az sürelerle yıllık izin kullanma taleplerinin davacı işçiden geldiği anlaşılmakla TMK' nın 2. maddesine göre herkes haklarını kullanırken dürüstlük kuralına uymak zorunda olduğundan ve bir hakkın kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumayacağından süreler 10 günden az olsa da yıllık izinden mahsup edilmelidir. Yıllık izin hesabında çalışma sürelerinin hatalı esas alınması ve kullanılan izin sürelerinin düşülmemesi hatalı olup, bozma nedenidir."  Gerekçesi ile talebin işçiden gelmiş olması halinde, yıllık iznin kullanılmış sayılmasına hükmetmiştir.
Yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan ulusal bayram, hafta tatili ve genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz.
Yıllık ücretli izinleri işyerinin kurulu bulunduğu yerden başka bir yerde geçirecek olanlara istemde bulunmaları ve bu hususu belgelemeleri koşulu ile gidiş ve dönüşlerinde yolda geçecek süreleri karşılamak üzere işveren toplam dört güne kadar ücretsiz izin vermek zorundadır. İşveren, işyerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izinlerini gösterir izin kayıt belgesi tutmak zorundadır.
 Alt işveren işçilerinden, alt işvereni değiştiği halde aynı işyerinde çalışmaya devam edenlerin yıllık ücretli izin süresi, aynı işyerinde çalıştıkları süreler dikkate alınarak hesaplanır. Asıl işveren, alt işveren tarafından çalıştırılan işçilerin hak kazandıkları yıllık ücretli izin sürelerinin kullanılıp kullanılmadığını kontrol etmek ve ilgili yıl içinde kullanılmasını sağlamakla, alt işveren ise altıncı fıkraya göre tutmak zorunda olduğu izin kayıt belgesinin bir örneğini asıl işverene vermekle yükümlüdür. (11.09.2014 tarih ve 29116 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6552 Sayılı Kanunun 6 ncı maddesiyle eklenmiştir.)
4857 sayılı İş Kanununun 59 uncu maddesinde, iş sözleşmesinin herhangi bir nedenle sona ermesi halinde, işçiye kullandırılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretlerin son ücret üzerinden ödeneceği hükme bağlanmıştır. Yıllık izin hakkının ücrete dönüşmesi için iş sözleşmesinin feshi şarttır. Bu noktada, sözleşmenin sona erme şeklinin ve haklı nedene dayanıp dayanmadığının önemi bulunmamaktadır.
İşçinin işe iade davası açması durumunda, izin ücretinin talep edilip edilemeyeceği davanın sonucuna göre belirlenmelidir. Gerçekten işçinin dava sonucu işe başlatılması durumunda, önceki fesih ortadan kalkmış olmakla ve iş ilişkisi devam ettiğinde  4857 sayılı Yasanın 59 uncu maddesi uyarınca izin ücreti istenemez. İşçinin işe başvurusuna rağmen yasal bir aylık işe başlatma süresi içinde işe alınmaması halinde ise, işe başlatmama anı fesih tarihi olarak kabul edildiğinden, izin alacağı bu tarihte muaccel olur.
Yıllık izinlerin kullandırıldığı noktasında ispat yükü işverene aittir. İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlamalıdır. Bu konuda ispat yükü üzerinde olan işveren, işçiye yemin teklif edebilir.
Aktin feshi halinde kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücret, işçinin kendisine veya hak sahiplerine ödenir. Böylece, iş sözleşmesinin feshinde kullanılmayan yıllık ücretli izin hakkı izin alacağına dönüşür. Bu nedenle zamanaşımı da iş sözleşmesinin feshinden itibaren işlemeye başlar.
4857 sayılı Kanunun 54 üncü maddesinde, yıllık ücretli izine hak kazanmak için gerekli sürenin hesabında, işçinin aynı işverenin bir veya çeşitli işyerlerinde çalıştığı sürelerin birleştirilerek göz önüne alınacağı hükme bağlanmıştır. Bu durumda, işçinin daha önce aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerinde geçen hizmetlerinin yıllık izne hak kazanma ve izin süreleri hesabı yönlerinden dikkate alınması gerekir. Bununla birlikte, işçiye önceki feshe bağlı olarak kullanmadığı izin ücretleri tam olarak ödenmişse, bu dönemin sonraki çalışma sürelerine eklenerek izin hesabı mümkün değildir. Önceki çalışma döneminde izin kullandırılmak veya fesihte karşılığı ödenmek suretiyle tasfiye edilmeyen çalışma süreleri, aynı işverenin bir ya da değişik işyerlerindeki çalışmalara eklenir. İşçinin aralıklı olarak aynı işverene ait işyerinde çalışması halinde, önceki dönemin kıdem tazminatı ödenerek feshedilmiş olması, izin yönünden sürelerin birleştirilmesine engel oluşturmaz. Yine, önceki çalışılan sürede bir yılı doldurmadığı için izne hak kazanılmayan süreler de, işçinin aynı işverene ait işyeri ya da işyerlerindeki sonraki çalışmalarına eklenerek yıllık izin hakkı belirlenmelidir. Yıllık izin, özde bir dinlenme hakkı olup, aralıklı çalışmalarda önceki dönem zamanaşımına uğramaz.
İş sözleşmesinin işverence feshedilmesi halinde, 4857 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde belirtilen yasal ya da arttırılmış bildirim önelleri ile 27 nci madde uyarınca işçiye verilmesi gereken iş arama izinleri, yıllık ücretli izin süreleri ile iç içe giremez. Kanundaki bu düzenleme karşısında, işçi tarafından ihbar önelli fesih halinde bildirim öneli ile yıllık izin süresinin iç içe girebileceği kabul edilmelidir. Ancak işverenin feshi halinde kesinlikle bu süreler iç içe giremez.
Kanunda, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti için kesin bir ödeme günü belirlenmiş değildir. Yasada, sözleşmenin feshi anı yıllık ücretli izin hakkının ücrete dönüşmesi, bir başka anlatımla izin ücretine hak kazanma zamanı olarak kabul edilmiştir. İş sözleşmesinin feshedildiği tarihte izin ücreti muaccel olur, ancak faiz başlangıcı bakımından işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerekir.
 Yargıtay 9. H.D. tarafından, iş sözleşmesinin feshinde ödenmesi gereken izin ücreti, geniş anlamda ücret içinde değerlendirilmemiş ve İş Kanununun 34 üncü maddesinde sözü edilen bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilemeyeceği kabul edilmiştir (Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2007/30158 E, 2008/28418 K.). Bu itibarla, izin ücreti için yasal faiz uygulanmalıdır.
Sözleşmenin feshi üzerine ödenmesi gereken izin ücretinden takdiri indirim yapılmaz.
İşe iade davası sonunda işçinin işe başlatılmadığı tarihte iş sözleşmesi feshedilmiş sayıldığından, izin ücreti hesabında işçinin işe başlatılmadığı tarihte alması gereken ücret dikkate alınmalıdır.
İşverenin işçiyi işe başlatması durumunda, iş ilişkisi kesintisiz devam ettiğinden, kullandırılmayan izin ücretine de hak kazanılması söz konusu olmaz. Daha önce işçiye kullandırılmayan izinler karşılığı olarak ödenmiş olan izin ücretleri de işverence geri istenebilir. 4857 sayılı Yasanın 53 üncü maddesinde işçinin yıllık ücretli izin hakkından vazgeçemeyeceği kurala bağlandığına göre, işçinin daha önce ödenen izin ücretinin, işe iade sonunda işçinin işe başlaması halinde işçinin kullanmadığı izin hakkına sayılması da doğru olmaz.
Yıllık izin hakkı Anayasal temeli olan bir dinlenme hakkı olup, işçinin iş sözleşmesinin devamı sırasında ücrete dönüşmez ve bu haktan vazgeçilemez. İşçinin iş sözleşmesinin devamı süresinde kullanmadığı yıllık izinlere ait ücreti istemesi mümkün değildir.( T.C Yargıtay 9. Hukuk Dairesi Esas No.2010/38537 Karar No. 2013/2673 Tarihi: 23.01.2013)
 

YILLIK İZNE HAK KAZANMA TARİHİNİ DEĞİŞTİREN DURUMLAR
İşçinin yıllık izne hak kazanmak için çalışması gereken bir yıllık sürenin hesabında, çalışmadığı bazı süreler çalışılmış gibi kabul edilir. Bu süreler İş Kanunu 55. Maddesinde sayılmıştır. Sayılanlar dışında işçinin çalışmadığı süreler bir yıllık sürenin hesabında dikkate alınmaz.
  • İşçinin uğradığı kaza veya tutulduğu hastalıktan ötürü işine gidemediği günlerde aldığı rapor süreleri:  Rapor süreleri belli bir süreye kadar çalışılmış kabul edilir. İşçinin İş Kanunu uyarınca kullanabileceği ihbar önel süresine 6 hafta eklenir. Rapor süresi bu süreyi geçmiyorsa çalışılmış gibi kabul edilir, bu süreyi geçiyorsa, aşan kısım çalışılmış sayılmaz. Örneğin çalışma süresine göre 6 hafta ihbar kullanabilecek işçi için 6+6=12 haftayı geçmeyen rapor süresi çalışılmış gibi kabul edilir. 12 haftayı aşan süre olursa sayılmaz.
        Yani kıdem sürelerine göre:
  Kıdemi 0-6 ay arasında olanlarda2 hafta +6 hafta = 8 haftayı aşmayan kısım,
  Kıdemi 6 ay-1,5 yıl arasında olanlarda4 hafta +6 hafta = 10 haftayı aşmayan kısım,
  Kıdemi 1,5 yıl-3 yıl arasında olanlarda6 hafta +6 hafta = 12 haftayı aşmayan kısım,
  Kıdemi 3 yıldan fazla olanlarda8 hafta +6 hafta = 14 haftayı aşmayan kısım,
 

 

 

 

 

çalışılmış sayılacaktır.
 

  • Kadın işçilerin İş Kanunu 74. Maddesi uyarınca doğumdan önce ve doğumdan sonra kullandıkları 8 er hafta, toplam 16 hafta, ikiz gebelikte doğumdan önce 10 haftalık rapor süresi çalışılmış gibi sayılır. Bu rapor hastalık ve kaza raporundan farklı değerlendirilmektedir. İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz.
  • İşçinin muvazzaf askerlik hizmeti dışında manevra veya herhangi bir kanundan dolayı ödevlendirilmesi sırasında işine gidemediği günler, 90 güne kadar çalışılmış gibi sayılır;  yılda 90 günü aşan süreler çalışılmış sayılmaz.  
  • Çalışmakta olduğu işyerinde zorlayıcı sebepler yüzünden işin aralıksız bir haftadan çok tatil edilmesi sonucu olarak işçinin çalışmadan geçirdiği zamanın onbeş günü (işçinin yeniden işe başlaması şartıyla) çalışılmış kabul edilir, aşan kısım sayılmaz.
  • İş Kanunu 66. Maddesinde gün içerisinde çalışılmış gibi sayılan zamanlar( örneğin, Çocuk emziren kadın işçilerin çocuklarına süt vermeleri için belirtilecek süreler, İşçilerin işveren tarafından işyerlerinden başka bir yerde çalıştırılmak üzere gönderilmeleri halinde yolda geçen süreler gibi)  yıllık izin bakımından da çalışılmış kabul edilir.
  • Hafta tatili, genel tatil ve ulusal bayram günleri çalışılmış kabul edilir.
  • 3153 sayılı Kanuna dayanılarak çıkarılan tüzüğe göre röntgen muayenehanelerinde çalışanlara pazardan başka verilmesi gereken yarım günlük izinler
  • İşçilerin arabuluculuk toplantılarına katılmaları, hakem kurullarında bulunmaları, bu kurullarda işçi temsilciliği görevlerini yapmaları, çalışma hayatı ile ilgili mevzuata göre kurulan meclis, kurul, komisyon ve toplantılara yahut işçilik konuları ile ilgili uluslararası kuruluşların konferans, kongre veya kurullarına işçi veya sendika temsilcisi olarak katılması sebebiyle işlerine devam edemedikleri günler çalışılmış kabul edilir.
  • İşçilerin evlenmelerinde üç güne kadar, ana veya babalarının, eşlerinin, kardeş veya çocuklarının ölümünde üç güne kadar verilecek izinler çalışılmış kabul edilir.
  • İşverenin işçiye verdiği diğer izinler çalışılmış kabul edilir. Burada esas olan iznin işverenin rızası dahilinde olmasıdır. İznin ücretli ya da ücretsiz olması önemli değildir.
  • İşçinin İş Kanunu uyarınca kullandığı yıllık izin süresi de çalışılmış gibi kabul edilir.
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu 67. Maddesi uyarınca, grev ve lokavt süresinde iş sözleşmeleri askıda kalır. Bu süreler  çalışma süresinden sayılmaz.
İşçinin izinsiz ve mazeretsiz olarak işe gelmediği günler bir yıllık sürenin hesabında dikkate alınmaz.
Bir yıllık süre içinde yukarıda belirtilen  çalışılmış gibi sayılan haller dışındaki sebeplerle işçinin devamının kesilmesi halinde bu boşlukları karşılayacak kadar hizmet süresi eklenir ve bu suretle işçinin izin hakkını elde etmesi için gereken bir yıllık hizmet süresinin bitiş tarihi gelecek hizmet yılına aktarılır.
İşçinin gelecek izin hakları için geçmesi gereken bir yıllık hizmet süresi, bir önceki izin hakkının doğduğu günden başlayarak gelecek hizmet yılına doğru ve yukarıda belirtilen hususlar dikkate alınarak hesaplanır. Örneğin 1 Aralık 2012 tarihinde işe giren işçi normal şartlarda 1 Aralık 2013 tarihinde yıllık izin hakkını kazanacaktır. Bu işçinin ihbar süresi 4 haftadır. 4 hafta+6 hafta =10 haftaya kadar aldığı rapor süresi çalışılmış gibi kabul edilir. Yıl içinde 12 haftalık rapor kullanmışsa, 12-(4+6)=2 hafta çalışma süresinden sayılmayacağından,  izine hak kazanacağı tarih 01 Aralık 2013 tarihinden ,15 Aralık 2013 tarihine uzar. Bu halde bir sonraki yılın izin hakkı hesabında, başlangıç olarak izin hakkının doğduğu, 15 Aralık 2013 tarihi esas alınarak 2.kez izine hak kazandığı tarih  15 Aralık 2014 olacaktır. Takip eden yıllarda ihbar önel süresini 6 hafta aşan rapor kullanımı söz konusu olduğunda, izne hak kazanma tarihinin yeniden hesaplanması gerekmektedir.
KISMİ SÜRELİ ÇALIŞANLARIN YILLIK ÜCRETLİ İZİN HAKKI
Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği md. 13  " Kısmi süreli ya da çağrı üzerine iş sözleşmesi ile çalışanlar yıllık ücretli izin hakkından tam süreli çalışanlar gibi yararlanır ve farklı işleme tabi tutulamaz. Kısmi süreli ya da çağrı üzerine iş sözleşmesi ile çalışanlar iş sözleşmeleri devam ettiği sürece her yıl için hak ettikleri izinleri, bir sonraki yıl izin süresi içine isabet eden kısmi süreli iş günlerinde çalışmayarak kullanır. Bu esaslara göre izine hak kazanan kısmi süreli ya da çağrı üzerine çalışan işçilerle tam süreli çalışan işçiler arasında yıllık izin süreleri ve izin ücretleri konularında bir ayrım yapılamaz." 
 4857 sayılı İş Kanunun 13.maddesinde de "Kısmî süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi, ayırımı haklı kılan bir neden olmadıkça, salt iş sözleşmesinin kısmî süreli olmasından dolayı tam süreli emsal işçiye göre farklı işleme tâbi tutulamaz. Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye orantılı olarak ödenir.
Emsal işçi, işyerinde aynı veya benzeri işte tam süreli çalıştırılan işçidir. İşyerinde böyle bir işçi bulunmadığı takdirde, o işkolunda şartlara uygun işyerinde aynı veya benzer işi üstlenen tam süreli iş sözleşmesiyle çalıştırılan işçi esas alınır. İşyerinde çalışan işçilerin, niteliklerine uygun açık yer bulunduğunda kısmî süreliden tam süreliye veya tam süreliden kısmî süreliye geçirilme istekleri işverence dikkate alınır ve boş yerler zamanında duyurulur." hükmü bulunmaktadır.
 Bir yıllık çalışma süresini doldurduğunda kısmi süreli çalışan da tam süreli çalışanlar gibi ücretli izin hakkını kazanacaktır. İzinlerini kısmi süreli iş günlerinde çalışmayarak kullanırlar.
Burada belirtilen bir yıllık süre, kısmi zamanlı çalışan işçinin ilk işe giriş tarihinden itibaren bir yıl geçmesini ifade eder. Çalıştığı sürenin toplamına bakılmaz, giriş tarihine göre 1 yıl geçip geçmediğine bakılır. Kısmi süreli iş sözleşmesi ile belirlenen gün veya saatlerde çalışmasını tamamlayan, yükümlülüğünü yerine getiren  çalışan, 1 yıllık süreyi tamamladığında yıllık ücretli izne hak kazanmış olur. Kısmi süreli İş sözleşmesinde belirlenen gün veya saatler dışında çalışmadıkları günler, zaten  işçilerin çalışma yükümlülüğü bulunmayan günlerdir.
            Örnek  : A şahsı,  B Ltd. Şti'de 01.10.2012 tarihli, kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışmaya başlamıştır. Haftada 2 gün Pazartesi ve çarşamba günleri çalışmak üzere kısmi süreli iş sözleşmesi imzalamıştır. Kısmi zamanlı çalışan A işçisi bir yıllık çalışma süresini  30.09.2013 tarihinde dolduracağı için 01.10.2013 tarihinde izin hakkı doğar.  Ancak fiilen çalıştığı Pazartesi ve çarşamba günü olduğu için izin haklarını ,izin süresine isabet eden günlerde/saatlerde gelmeyerek kullanabilir. Yani 14 iş günü içerisinde pazartesi ve çarşamba günleri işe gelmeyecektir.
A işçisi, hak kazanmasına rağmen ücretli izin kullanmadan iş akdi sona ererse, izin ücretinin ödenmesi gerekir. 4857 Sayılı İş Kanunu 13. Maddesinde "Kısmî süreli çalışan işçinin ücret ve paraya ilişkin bölünebilir menfaatleri, tam süreli emsal işçiye göre çalıştığı süreye orantılı olarak ödenir." Hükmünü içermekte olduğundan, izin ücreti tam zamanlı çalışan işçiye göre daha az olacaktır.
İZİN KURULLARI
İşçi sayısı 100 ve daha fazla olan işyerlerinde  İş Kanunu 60. madde ve Yıllık Ücretli İzin Yönetmeliği 15. madde gereğince Yıllık İzin Kurulu oluşturulmalıdır. İşçi sayısı işyeri bazında dikkate alınmalıdır.
Kurula işveren temsilcisi başkanlık eder. Kurulun başkanı dışında kalan işçi üyeleri ve yedekleri işyerinde varsa, işyeri sendika temsilcileri tarafından seçilir.
Sendika temsilcileri seçilmemiş işyerinde izin kurulunun işçi üyeleri ve yedekleri, o işyerindeki işçilerin yarıdan bir fazlasının katılacağı bir toplantıda açık oyla seçilir. İzin kurulu başkanı ile üye ve yedekleri işyerinde işveren tarafından ilan edilir. Asil üyelerin yokluğunda yedeklerin biri başkanın çağrısı üzerine toplantıya katılır.
İzin kurulu üyelerinin seçimi iki yılda bir yapılır. Yeni izin kurulu üyeleri seçilinceye kadar eski kurul üyeleri görevine devam eder.
İşçi sayısı yüzden az olan işyerlerinde; izin kurulunun görevleri, işveren veya işveren vekili veya bunların görevlendireceği bir kişi ile işçilerin kendi aralarında seçecekleri bir temsilci tarafından yerine getirilir.
İzin kurulunun görev ve yetkileri şunlardır:
  1. İşçiler tarafından verilip işveren veya işveren vekili tarafından izin kuruluna iletilen izin isteklerine göre hazırlayacağı izin çizelgelerini işverenin onayına sunmak,
  2. İzin çizelgelerini; işçilerin kıdemlerini, izni belirli bir dönemde kullanmak bakımından içinde bulundukları zorunluluk veya engellerini, işin aksamadan yürütülmesini ve işçi sayısını göz önünde bulundurarak hazırlamak,
  3. İşçilerin yıllık izin hakları ile ilgili dilek ve şikayetlerini inceleyerek sonucunu işverene ve ilgili işçiye bildirmek,
  4. Her yıl ücretli izinlerin daha yararlı geçirilebilmesi için kamplar ve geziler düzenlemek, bu konuda alınması mümkün olan tedbirleri araştırmak ve işverene tekliflerde bulunmak.
İzin kurulunun çalışmaları için gerekli yer, eleman, araç ve gereçler işveren tarafından sağlanır.
İzin kurulu kendisine yüklenen görevleri yerine getirmek üzere yıllık izin çizelgelerinin hazırlanması sırasında ve gerektikçe başkanın çağrısı ile iş saatleri içerisinde toplanır. Toplantılarda alınan kararlar ve yapılan işler izin kurulu karar defterine yazılarak imzalanır.
İZİN ÜCRETİNDE ZAMANAŞIMI
Zamanaşımı, alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade eder. Zamanaşımı, bir maddi hukuk kurumu değildir. Diğer bir anlatımla zamanaşımı, bir borcu doğuran, değiştiren ortadan kaldıran bir olgu olmayıp, salt doğmuş ve var olan bir hakkın istenmesini ortadan kaldıran bir savunma aracıdır. Bu bakımdan zamanaşımı alacağın varlığını değil, istenebilirliğini ortadan kaldırır.   Bunun sonucu olarak da, yargılamayı yapan yargıç tarafından yürüttüğü görevinin bir gereği olarak kendiliğinden göz önünde tutulamaz. Borçlunun böyle bir olgunun var olduğunu, yasada öngörülen süre ve usul içinde ileri sürmesi zorunludur.
İş sözleşmesi devam ederken kullanılması gereken ve iş sözleşmesinin feshi ile alacak niteliği doğan yıllık izin ücreti alacağının zamanaşımı süresinin fesih tarihinden başlatılması gerekir (YHGK. 05.07.2000 gün ve 2000/9-1079 E, 2000/1103 K).
4857 sayılı Kanundan  önce yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasada ücret alacaklarıyla ilgi olarak özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediği halde, 4857 sayılı İş Kanunun 32/8 maddesinde, işçi ücretinin beş yıllık özel bir zamanaşımı süresine tabi olduğu açıkça belirtilmiştir.
 

 Av. Esma GÜLBENK
kaynak : http://gulbenkmusavirlik.com/tr_tum-yonleriyle-yillik-ucretli-izin-3228.html
 

Blog Arşivi

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı