30 Eylül 2011 Cuma
Doğum Borçlanması Şoku Yaşayanlar Borçlanmalarını İptal Edebilecekler
Doğum Borçlanması Şoku Yaşayanlar Borçlanmalarını İptal Edebilecekler
.
1.GİRİŞ
Bilindiği gibi 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile doğum yapan kadınlara hizmet borçlanması imkanı getirilmiş, konu ile ilgili tebliğ ve genelgeler çıkarılmış, tebliğ ve genelgelerde getirilen kısıtlamalar hep eleştiri konusu olmuştur. 5510 sayılı yasanın 41. maddesi ile verilen bu borçlanma hakkından yararlananlar, tam olarak umduklarını bulamamışlar, özellikle isteğe bağlı sigortalı iken doğum borçlanması yaparak emeklilik umanlar hayal kırıklığına uğramışlardır.
.
16.06.2011 tarihli resmi gazetede yayınlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde değişiklik yapılmasına dair yönetmelik ile bu konuda yeni bir düzenleme yapılmıştır. Yapılan bu düzenleme, emekli olmayı umarak borçlanma yapan isteğe bağlı sigortalıların mağduriyetini geç de olsa giderecektir.
2. DOĞUM BORÇLANMASININ SEYRİ
5510 sayılı yasanın 41. maddesinde “4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri” borçlanabileceği ibaresi ile 01.10.2008 tarihi itibari ile doğum borçlanması yasal hak olarak ortaya çıkmıştır.
Maddenin devamında, borçlanılan sürelerin, uzun vadeli sigorta ve genel sağlık sigortası bakımından borçlanılan tarihteki 4 üncü maddenin birinci fıkrasının ilgili bendine göre sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği belirtilmiştir.
.
Yasaya paralel çıkarılan ve 28.09.2008 tarihli resmi gazetede yayınlanan Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul ve Esasları Hakkında tebliğde de doğum borçlanması ile kazanılan hizmetlerin, borçlanılan tarihteki 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilgili bendine göre değerlendirileceği belirtilmiştir.
SGK tarafından yayınlanan 26.12.2008 tarihli 2008/111 sayılı uygulama genelgesinde ise; 2008 yılı Ekim ayı başından önce geçen ve bu tarihten sonra 41 inci maddeye göre borçlanılan sürelerle bu sürelere ait kazançların 5510 sayılı Kanunla yürürlükten kaldırılan ilgili kanun hükümlerine göre değerlendirileceği açıklanmıştır. Bu açıklananın hemen altında verilen doğum borçlanması örneği de şu şekildedir.
.
Genelgedeki Örnek: İlk defa 15/03/1992 tarihinde 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi çalışmaya başlayıp 01/01/1999-01/01//2001 tarihleri arasında 2 yıllık doğumda geçen süresi bulunan sigortalı (B), 15/08/2007 tarihinde Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendine tabi sigortalı olmuş ve 11/03/2009 tarihinde de doğumda geçen süresini borçlanmak için Kuruma müracaat etmiştir. Bu sigortalının borçlanma işlemi 41 inci maddeye göre sonuçlandırılacak, borçlandığı süreler de hizmet ve kazanç olarak 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendine tabi sigortalılık süresi olarak değerlendirilecektir.
.
2008/111 sayılı genelgede, doğum borçlanması yapılan dönemin 01.10.2008 tarihinden önceki bir döneme ait olması durumunda borçlanılan sürelerin 4/a kapsamında değerlendirileceği belirtilmektedir.
Genelgedeki bu açıklamaya istinaden, isteğe bağlı sigorta primi ödeyen kadınlar, borçlanmalarının 4/a kapsamında değerlendirileceğini umarak, borçlanma işlemi yaptılar.
.
2008/111 sayılı genelgede bulunan işten ayrıldıktan sonra ki 300 gün içinde doğumun gerçekleşmesi şartı mahkemelerce iptal edildiğinden hizmet borçlanması hakkında tebliğ ve genelgede değişiklik yapılmıştır.
Yapılan değişiklik(1) ile Doğumun çalıştığı işinden ayrıldıktan sonra 300 gün içinde gerçekleşmesi şartı kaldırılmış, ancak 01.10.2008 öncesi sürelere ait borçlanmalar da, sigortalının borçlandığı tarihte tabi olduğu sigortalılık statüsünde değerlendirilmeye başlanmıştır.
.
2008/111 sayılı genelgeye göre isteğe bağlı sigortalı iken borçlanan ve borçlanılan süreleri son 7 yıl hesabında dikkate alınan kadınlar, emeklilik planları yaparken, 2010/106 sayılı genelgede, borçlanma ile kazanılan hizmetlerin borçlanma esnasında tabi oldukları sigortalılık statüsünde değerlendirileceğinin belirtilmesi üzerine büyük bir şok yaşamışlardır. Bu durumda olup emeklilik planlayanlar 4/b nin (bağ-kur) emeklilik şartlarına tabi olma durumuyla karşı karşıya kalmışlardır.
3. SON DÜZENLEME NE GETİRİYOR
16.06.2006 tarihli resmi gazetede yayınlanan Yönetmelik(2) ile 5510 sayılı Kanunun 41 inci maddesine göre borçlanma yapan sigortalılara, sigortalının talebi halinde aylık bağlanmamış olmak şartıyla bir defaya mahsus olmak üzere borçlanma tutarının tamamının iade edileceği hükmü getirilmiştir. Bu hüküm özellikle isteğe bağlı sigortalı iken doğum borçlanması yapan kadınlar için beklenen bir fırsat idi.
Borçlanma dönemleri son 7 yıl hesabına dahil olan kadınlardan, 2010/106 sayılı genelgeden önce borçlanarak emeklilik planlayanların planları 2010/106 sayılı genelge ile suya düşmüş idi. Şimdi bu durumda olan kadınlar borçlanma bedellerinin tamamını geri alabilecekler. Fiilen bir işte birkaç gün çalışarak 4/a kapsamında sigortalı olacaklar ve bu sürede yeniden borçlanacaklardır. 4/a kapsamında sigortalı iken veya son olarak 4/a sigortalılığı mevcut iken yeniden borçlanan kadınların borçlanmaları 4/a kapsamında hizmet olarak değerlendirilecek, böylece borçlanılan dönemleri son 7 yıl hesabında dikkate alınan kadınlar 4/a şartlarıyla daha erken emekli olabileceklerdir.
4. SONUÇ
Sosyal Güvenlik Kurumu, borçlanma bedelinin bir defaya mahsus olarak geri iade edilmesi düzenlemesi ile, doğum borçlanması yapanların sorunlarına bir çözüm üretmiştir. Böylelikle borçlanılan dönem son 7 yıl hesabına dahil olan ve isteğe bağlı sigortalı iken borçlanan kadınlar borçlanma bedelini geri alabilecek, 4/a kapsamında sigortalı iken yeniden borçlanma yapabilecektir. Neticede 4/a şartları ile emeklilik hakkına da kavuşacaklardır.
.
Bu çözüm, önceki mağduriyetleri giderecek olması açısından önemli olmakla birlikte, asıl çözüm 5510 sayılı yasanın 41. maddesinde yapılacak değişiklikle sağlanmalıdır. Sadece 4/a kapsamında sigortalı olan kadınlara verilen doğum borçlanması hakkı ile kazanılan hizmetlerin, borçlandığı tarihte hangi statüde sigortalı olduğuna bakılmaksızın 4/a kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.
------
(1) 16.09.2010 tarihli 2010/106 sayılı SGK genelgesi
(2) Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Yönetmelik
S.Mehmet KELEŞ
S.G.K. Bozüyük Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürü
Kaynak : Bilgili Bağımsız Denetim ve YMM A.Ş.
SGK’nın Prim Affına Halen Başvurabilinir Mi?
SGK’nın Prim Affına Halen Başvurabilinir Mi?
I- Giriş
Günümüz ekonomi koşullarında sigortalılar veya işverenler çeşitli sebeplerle ödeme zorluklarına düşebilmektedir. Belirli bir süre ödenmeyen primlerin üzerine yasal faiz uygulandığında toplam borç daha da artmaktadır. Şayet borç çok eski bir döneme ait ise faiz borcu anaparayı geçebilmektedir.
Bu kapsamda Sosyal Güvenlik Kurumu(SGK) 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Kanun ile ödenemeyen prim ve diğer alacakları yeniden yapılandırarak sigortalı ve işverenleri ödeme kolaylığı sağlamıştır. Bu kapsamda işverenler ve sigortalılar tarafından 1 milyon 828 bin 588 başvuru yapılmış, 30 milyar 325 milyon 685 bin lira borç yapılandırılmıştır. Yapılandırma sürecinde son başvuru tarihi olan 02.05.2011 bir ay uzatılarak 31.05.2011 olarak belirlenmiştir.
Ancak ilerleyen zamanlarda 5510 sayılının Kanunun 4-a kapsamında sigortalı çalıştıran işverenlerden Türkiye geneli birkaç işyeri olan veya 5510 sayılı Kanunun 4-b maddesi kapsamında Bağ-Kur’lu olup farklı faaliyet kollarında çalışanlar çeşitli sebepler ile borçların yeniden yapılandırılmasından kısmen yararlanamadığı tespit edilmiştir. Bu kapsamda af kanunun diye bilinen 6111 sayılı Kanundan kısmen faydalanamayanlar ile ilgili yasal düzenleme SGK Yönetim Kurulu [1] tarafından yapılmıştır. Makalemizde yapılan yeni yasal düzenleme ile işveren ve 4-b kapsamındaki sigortalıların kısmen başvuramadığı veya eksik başvurduğu durumları açıklamaya çalışacağız.
II- Yapılandırmaya halen başvurabilecek kimlerdir?
SGK tarafından yapılan 16/9/2011 tarihli düzenleme ile 31.05.2011 tarihinde sona eren sosyal güvenlik borçlarının yeniden yapılandırmasına halen başvurabilecekler aşağıda belirtilmiştir.
a) Türkiye genelinde birden fazla işyeri bulunan ve bu işyerlerinin 6111 sayılı Kanun kapsamına giren borçları yönünden her bir işyeri için ayrı ayrı yapılandırma başvurusunda bulunmaları gerektiği halde yalnızca bir veya birkaç işyerinden dolayı yapılandırma başvurusunda bulunduğu anlaşılan işverenler başvurmadığı işyeri için başvurabilecek.
b) Yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı bağlandıktan sonra 5510 sayılı Kanunun 4-b kapsamında çalışmaya başlayan ve 01/10/2008 tarihinden önceki ve sonraki sürelere ilişkin sosyal güvenlik destek prim borçları için ayrı ayrı başvuruda bulunmaları gerekirken, yalnızca bir başvuruda bulunduğu anlaşılan sigortalılar başvurmadığı dönem için başvuruda bulunabilecek.
c) 5510 sayılı Kanunun 4 üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin hem (1) [2], (2) [3] veya (3) [4] nolu alt bentlerinden, hem de (4) [5] nolu alt bendinden kaynaklanan prim borçları için ayrı ayrı başvuruda bulunmaları gerekirken yalnızca birinden dolayı başvuruda bulunduğu anlaşılan sigortalılar başvurmadığı faaliyet alanı ile ilgili başvuruda bulunabilecek.
d) İnternet kanalıyla başvuruda bulundukları halde ödeme planlarını almadığını beyan eden işverenlere ait işyerlerinin “e-Sigorta kanalıyla başvuruda bulunulan işyerleri” listesinde yer almaması halinde, 6111 sayılı Kanundan yararlanmak için anılan Kanun ile belirlenen yapılandırma başvuru süreci içinde bahse konu işyerlerinden dolayı 5458 sayılı Kanun veya 5510 sayılı Kanunun geçici 24 üncü veya geçici 25 inci maddesi uyarınca yeniden yapılandırılmış olup bozulması gerektiği halde bozulmamış yapılandırma anlaşmalarının bulunduğunun anlaşılması kaydıyla, söz konusu işverenlerimizin elektronik ortamdaki başvurularına dair barkodsuz başvuru çıktısını ibraz etmeleri halinde bahse konu belgede kayıtlı tarih itibariyle; barkodsuz başvuru çıktısı ibraz etmemeleri halinde ise 25/2/2011 tarihinde başvuruda bulundukları kabul edilerek kapsama giren prim borçları için başvuruda bulunabileceklerdir.
III- Eksik Başvuranlar İçin Son Başvuru Süresi
6111 sayılı Kanun kapsamında ilk taksit ödeme yükümlülüğünün 2011/Haziran ayında başladığı ve üçüncü taksit ödeme yükümlülüğünün de en geç 31/10/2011 tarihine kadar yerine getirilmesi gerektiği dikkate alındığında en geç 31/10/2011 tarihine kadar borçlu bulundukları SGK’nın ilgili ünitelerine yazılı olarak başvurmaları ve yeniden yapılandırma hakkı kaybedilmeyecek şekilde ödeme yükümlülüklerini yerine getirmeleri kaydıyla, 6111 sayılı Kanun uyarınca talep edilebilecek taksit sayısında söz konusu borçlarının yeniden yapılandırılacaktır.
IV- Sonuç
Türkiye geneli birkaç işyeri olan işverenler veya farklı alanlarda faaliyet gösteren 5510 sayılı Kanunun 4-b kapsamındaki sigortalılardan yapılandırmaya eksik başvurmuş olanlar, SGK tarafından yapılan 16/09/2011 tarihli düzenleme sayesinde 31/10/2011 tarihine kadar diğer işyeri veya faaliyet alanları ile ilgili başvurma imkanı elde etmişlerdir. Buna göre makalemizde bahsedilen işverenlerin veya 5510 sayılı Kanunun 4-b kapsamındaki sigortalıların bağlı bulundukları sosyal güvenlik il müdürlüğü/sosyal güvenlik merkezine başvurmaları faydalarına olacağı düşüncesindeyiz.
Mehmet KARA
S.G.K. Müfettişi
Kaynak: Bilgili Bağımısz Denetim ve YMM A.Ş.
Büyük Projeler İçin İş Ortaklığı Nasıl Kurulur?
Büyük Projeler İçin İş Ortaklığı Nasıl Kurulur?
İşletmelerin günümüzde faaliyetlerini sürdürebilmesi için gerekli olan iki ana unsur kuşkusuz bilgi ve sermayedir.
Yüksek risk taşıyan ve tek bir yüklenici tarafından yapılması mümkün olmayan projelerde şirketler bilgi ve sermayelerini ortak bir ekonomik amaç için bir araya getirip ortaklık oluşturabilirler. Kurumlar kuracakları ortaklıkları ister Borçlar Kanununa göre adi ortaklık olarak isterse Kurumlar Vergisi Kanununa göre iş ortaklığı şeklinde kurabilirler.
İş ortaklıkları, kazancı paylaşmak amacıyla kurulan ortaklıklar olup belli bir işin yapılmasını müştereken taahhüt edebilirler.İş ortaklığı, devamlılık gösteren ve aynı nitelikte olan iş veya işler için değil, belirli bir sürede bitecek bir iş için kurulacak ve tam mükellefiyete tabi olacaktır. İş ortaklığının kurumlar vergisi yönünden bağlı olduğu vergi dairesi, ortaklığın kuruluş mukavelesinde gösterilen merkezinin bulunduğu yer vergi dairesidir. Mukavelede, ortaklık merkezi belirtilmemiş ise iş merkezinin bulunduğu yer vergi dairesi, bağlı olduğu vergi dairesi olacaktır. İş ortaklıkları kurumlar vergisi mükellefi sayılmaktadırlar. Faaliyetten doğan kazanç, kurumlar vergisine tabi tutulduktan sonra vergi sonrası kazanç ortakların hisseleri oranında ortaklara dağıtılmaktadır.iş ortaklıklarının tasfiyesi, Borçlar Kanunundaki adi ortaklıkların dağılmasına ilişkin hükümlere göre yapılacaktır.
İş Ortaklıklarının Unsurları
İş ortaklıklarının kurumlar vergisi mükellefi sayılabilmesi en aşağıda belirtilen unsurları taşıması gerekmektedir.
- Ortaklardan en az birisinin kurumlar vergisi mükellefi olması
- Ortaklığın belli bir işi sonuçlandırmak üzere yazılı bir sözleşmeyle kurulması
- İş ortaklığı konusunun belli bir iş olması
- Birlikte yapılacak olan işin belli bir süre içinde gerçekleştirilmesinin öngörülmesi
- İş ortaklığı ile işveren arasında bir yüklenim sözleşmesinin olması
- Tarafların müştereken yüklenilen işin belli bir veya birden fazla bölümünden değil, tamamından işverene karşı sorumlu olmaları
- İşin bitiminde kazancın paylaşılması
- Birlikte yapılması öngörülen ve müştereken yüklenilen işin bitimi ve Vergi Usul Kanununda belirtilen mükellefiyetle ilgili ödevlerin tamamının yerine getirilmesiyle mükellefiyetin sona ermesi.
Adi ortaklıklar ise Borçlar Kanununun 520–541 inci maddelerinde düzenlenmiştir. Anılan Kanunun 520 inci maddesinde adi ortaklık, iki veya daha fazla kişinin, bir sözleşmeye dayanarak, ortak bir amaca ulaşmak için emek ve mallarını birleştirmesi olarak tanımlanmıştır. Adi ortaklıkların tüzel kişiliği olmadığı gibi gelir veya kurumlar vergisi mükellefi olmaları da söz konusu değildir. Adi ortaklık olarak faaliyette bulunulması halinde, ortaklığa stopaj ve katma değer vergisi mükellefiyeti tesis ettirilmektedir. Adi ortaklıkların ortaya çıkan kâr veya zararı, adi ortaklığı oluşturan ortaklar tarafından hisseleri oranında kendi kazançlarına dahil edilerek vergilenmektedir. Ayrıca, aynı Kanunun 538-540 ıncı maddelerinde de adi ortakların tasfiyesine ilişkin hükümlere yer verilmiştir.
Adi ortaklıklar, kurumlar vergisi mükellefiyeti olmamalarına rağmen katma değer vergisi mükellefi olmaları nedeniyle ayrı defter tutabilmektedirler. Ortaklar dönem sonunda ortaya çıkan kar veya zararı ortaklıktaki hisseleri oranında paylaşarak kendi hesaplarına dahil ederler.
Borçlar Kanunu'nun 522 ve 523. maddeleri hükümlerine göre; adi ortaklıkta, ortaklar, aralarında aksi kararlaştırılmamışsa, kâr ve zararı eşit olarak paylaşmak zorundadırlar. Adi ortaklık sürekli-süreksiz (doğal olarak ahlaka ve emredici hükümlere aykırı olmamak şartıyla) her türlü konuda ve amaç için kurulabilir.
Adi ortaklıklar genelde, inşaat taahhüt sektöründe proje bazında kurulurlar. En önemli avantajları düşük maliyet ile kolayca kurulabilmesi olmakla beraber, uzun soluklu ticari yaşamda gerek ortakların sınırsız sorumluluğu gerekse ortaklık hakkının devrinde ki güçlük ve işletme yaşamında ki sınırlılık sebebiyle tercih edilmemektedir. Emre Özerçen
SMMM Muhasebe Vergi
Hafta tatili ve yıllık izin işçinin hakkıdır
Hafta tatili ve yıllık izin işçinin hakkıdır
Yıllık izinlerimizi alamıyoruz. Cumartesi, pazar günleri nöbet tutuyoruz, maaş promosyonlarını alamadık. Ne yapabiliriz? 5...017941 Nolu SMS:
İzin hakkı anayasal bir haktır ve kanunda düzenlenmiştir. İşyerinde bir yılını dolduranlar yıllık izine hak kazanır. Ayrıca haftada 6 gün çalışılan işyerlerinde çalışanların bir gün hafta tatili hakları vardır. Hafta tatili ve yıllık izin kullandırılmıyorsa Çalışma Bakanlığı'na müracaatta bulanarak konuyla ilgili inceleme yapılmasını talep edebilirsiniz.
Bir okulun kantininde asgari ücretle çalışıyoruz. Sabah 7'de işbaşı yapıp, akşam 4-5 gibi çıkıyoruz. Cumartesileri de başka işe gönderiliyoruz. Mesai hakkımız var mı? 5...904644 Nolu SMS:
İş Kanunu'na göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Haftada 45 saatin üzerinde yapılan çalışmalar fazla çalışmadır. Fazla çalışılan sürelerin ücretleri, saat ücretinin yüzde 50 arttırılması ile ödenmesi gerekir. Sizin de fazla mesai ücreti almanız gerekir. Eğer ödenmiyorsa Çalışma Bakanlığı'na müracaat edip konuyla ilgili inceleme yapılmasını talep edebilirsiniz.
* * *
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
15.02.1966 doğumluyum, sigorta başlangıcım 15.03 1983, ne zaman emekli olurum? Ayhan ÖZCAN
SSK girişinize göre 25 yıl, 47 yaş ve 5150 prim gün şartlarına tabisiniz. Gün sayısını tamamlamanız şartı ile 47 yaşınızın dolacağı 15.02.2013 tarihinde emekli olabilirsiniz. SSK girişiniz askerden önce olduğundan borçlanma yapmanız emeklilik yaşınızı etkilemez. Prim gün sayısına ihtiyacınız yoksa borçlanmanıza gerek yok.
Sigorta başlangıcım 20.09.1976, prim günüm 40, 19.02.1957 doğumluyum. Şimdi Bağ-Kur'luyum. Bağ-Kur'dan 4050 iş günüm var. Askerlik borçlanması ile ne zaman emekli olabilirim? Faruk K.
Bağ-Kur'dan 5400 prim gün ve 58 yaşa tabisiniz. Mevcut primlerinizin üzerine 600 gün askerlik borçlanarak toplamda 4690 prim güne ulaşabilirsiniz. 5400 prim gün sayınızın tamamlanması için iki yıl daha prim ödeyerek 19.02.2015 tarihinde emekli olabilirsiniz
İzin hakkı anayasal bir haktır ve kanunda düzenlenmiştir. İşyerinde bir yılını dolduranlar yıllık izine hak kazanır. Ayrıca haftada 6 gün çalışılan işyerlerinde çalışanların bir gün hafta tatili hakları vardır. Hafta tatili ve yıllık izin kullandırılmıyorsa Çalışma Bakanlığı'na müracaatta bulanarak konuyla ilgili inceleme yapılmasını talep edebilirsiniz.
Bir okulun kantininde asgari ücretle çalışıyoruz. Sabah 7'de işbaşı yapıp, akşam 4-5 gibi çıkıyoruz. Cumartesileri de başka işe gönderiliyoruz. Mesai hakkımız var mı? 5...904644 Nolu SMS:
İş Kanunu'na göre haftalık çalışma süresi 45 saattir. Haftada 45 saatin üzerinde yapılan çalışmalar fazla çalışmadır. Fazla çalışılan sürelerin ücretleri, saat ücretinin yüzde 50 arttırılması ile ödenmesi gerekir. Sizin de fazla mesai ücreti almanız gerekir. Eğer ödenmiyorsa Çalışma Bakanlığı'na müracaat edip konuyla ilgili inceleme yapılmasını talep edebilirsiniz.
* * *
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
15.02.1966 doğumluyum, sigorta başlangıcım 15.03 1983, ne zaman emekli olurum? Ayhan ÖZCAN
SSK girişinize göre 25 yıl, 47 yaş ve 5150 prim gün şartlarına tabisiniz. Gün sayısını tamamlamanız şartı ile 47 yaşınızın dolacağı 15.02.2013 tarihinde emekli olabilirsiniz. SSK girişiniz askerden önce olduğundan borçlanma yapmanız emeklilik yaşınızı etkilemez. Prim gün sayısına ihtiyacınız yoksa borçlanmanıza gerek yok.
Sigorta başlangıcım 20.09.1976, prim günüm 40, 19.02.1957 doğumluyum. Şimdi Bağ-Kur'luyum. Bağ-Kur'dan 4050 iş günüm var. Askerlik borçlanması ile ne zaman emekli olabilirim? Faruk K.
Bağ-Kur'dan 5400 prim gün ve 58 yaşa tabisiniz. Mevcut primlerinizin üzerine 600 gün askerlik borçlanarak toplamda 4690 prim güne ulaşabilirsiniz. 5400 prim gün sayınızın tamamlanması için iki yıl daha prim ödeyerek 19.02.2015 tarihinde emekli olabilirsiniz
ALİ ŞERBETÇİ
kaynak : http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/aliserbetci/2011/09/30/hafta-tatili-ve-yillik-izin-iscinin-hakkidir
Ölüm Sigortasından Hak Sahiplerine Bağlanan Aylıkların Başlangıç Tarihleri Arasındaki Farklar
Ölüm Sigortasından Hak Sahiplerine Bağlanan Aylıkların Başlangıç Tarihleri Arasındaki Farklar
Ölüm Sigortasından hak sahiplerine bağlanan aylıkların başlangıç tarihleri bazı kriterlere göre farklılık göstermektedir.
I- GİRİŞ
Konuyla ilgili olarak 5510 sayılı Sosyal Sigortalılar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun “Hak Sahiplerinin Aylıklarının Başlangıcı, Kesilmesi ve Yeniden Bağlanması” başlıklı 35. maddesine göre sigortalının hak sahiplerine bağlanacak aylıkları;
a) Sigortalının ölüm tarihini,
b) Hak sahibi olma niteliğinin ölüm tarihinden sonra kazanılması halinde bu niteliğin kazanıldığı tarihi takip eden aybaşından itibaren başlatılır.
Makalemizde konuyu detaylı olarak ve örnekle izah etmeye çalışacağız.
II- ESKİ VE YENİ DÜZENLEMEYE GÖRE UYGULAMALARIN KARŞILAŞTIRILMASI
Mevcut uygulamada, yukarıda da ifade edildiği üzere sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine bağlanacak aylıklar sigortalının ölüm tarihini takip eden aybaşından başlayacaktır. Mülga Yasa 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nda ise uygulama daha farklı idi. Şöyle ki; Kurum’dan malûllük ve yaşlılık aylığı almakta iken ölen sigortalıların hak sahiplerinin aylıklarının başlangıcı tahsis numarasının son rakamına göre ödeme dönemi başından itibaren başlayacak olması idi. Yani aybaşı kavramı kamu ve özel olmasına göre özelse (1’inden.kamu ise 15’inden) itibaren başlayacaktır. Eski uygulamaya göre ödeme döneminden başlayacak olması da ayın 17’si ile 26’sına rast gelen günden başlayacaktır.
Örnek–1: Kurumdan yaşlılık aylığı almakta iken 02.09.2009 tarihinde vefat eden sigortalı Ahmet Bey’in geride kalan hak sahibi olarak özel bir işyerinde sigortalı olarak çalışan eşi Zeynep Hanım varsayalım. Bu durumda müteveffa Ahmet beyin eşi Zeynep Hanım’a ölüm aylığı bağlanacak olup aylığın başlangıcı 01.10.2009 tarihi olacaktır.
Örnek–2: Kurumdan malûllük aylığı almakta iken 03.07.2007 tarihinde vefat eden Ayşe Hanım’ın geride kalan hak sahibi olarak kızı Gülsüm Hanım bulunduğunu düşünelim. Kızı Gülsüm Hanım’ın ölüm aylığının başlangıcı 21.07.2007 tarihi olacaktır (21.07.2007 tarihi tahsis numarasının son rakamına denk gelen gündür. Bu tespit de aşağıdaki tabloya göre tespit edilmiştir).
Tahsis No.sunun Son Rakamı | Gün |
9 | 17 |
7 | 18 |
5 | 19 |
3 | 20 |
1 | 21 |
8 | 22 |
6 | 23 |
4 | 24 |
2 | 25 |
0 | 26 |
III- 01.10.2008 TARİHİNDEN ÖNCE VEFAT EDEN SİGORTALILARIN HAKSAHİPLERİNE ASKERLİK VE DOĞUM BORÇLANMASI İLE ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI
Hak sahiplerine ölüm aylığı bağlanabilmesi için 4/a sigortalıları için gerekli 900 gün prim ödeme gün sayısı şartını yerine getirmeyenlerden 01.10.2008 tarihinden önce vefat edenlerin hak sahipleri, vefat eden erkek ise askerlik borçlanması, kadın ise doğum borçlanmasını yaparak ölüm aylığına hak kazanabilmektedirler. 01.10.2008 tarihinden sonra vefat halinde ise borçlanma olmaksızın 900 gün şartı aranmaktadır. Dolayısıyla ölüm tarihi 01.10.2008’den önce ve sonra olmasına göre farklılık arz etmektedir.
Örnek–1: Sigortalı Murat Bey 02.04.2006 tarihinde vefat etmiştir. Geride hak sahibi eşi Fatma Hanım bulunmaktadır. Ölüm aylığı bağlanabilmesi için sigortalının toplam 700 gün prim ödeme gün sayısı bulunmaktadır. 900 güne tamamlamak için 200 gün prim gerektiğinden, hak sahibi Fatma Hanım eşinin 200 gün askerlik borçlanmasını yaparak ölüm aylığı bağlatabilir.
IV- HAKSAHİPLİĞİNİN ÖLÜM TARİHİNDE VARLIĞI VE SONRADAN KAZANILMASI
Sigortalının ölüm tarihinde hak sahibi olması durumunda aylık başlangıcı ölüm tarihini takip eden aybaşından itibaren başlayacaktır. Fakat hak sahibi sıfatını sonradan kazanması durumunda müracaat tarihini takip eden aybaşından başlayacaktır.
Örnek–1: Sigortalı Mustafa Bey 03.11.2009 tarihinde vefat etmiştir. Geride hak sahibi olarak kızı Kezban Hanım bulunmaktadır. Hak sahibi Kezban Hanım 01.12.2009 tarihinden ölüm aylığı bağlanacaktır. Kezban Hanım’ın 03.04.2010 tarihinde işe başlaması durumunda tahsis numarasının son rakamına göre işe başlama tarihini takip eden ödeme döneminden yani 17.04.2010 tarihinden itibaren aylığı kesilecektir. Ancak Kezban Hanım’ın 24.05.2010 tarihinde çalıştığı işten ayrılarak 03.07.2010 tarihinde tahsis talebinde bulunduğunu varsaydığımızda ise, bu sefer, Kezban Hanım’a müracaat tarihini takip eden aybaşından yani 01.08.2010 tarihinden başlamak üzere ölüm aylığı bağlanacaktır.
Örnek–2: Sigortalı Ahmet Bey 11.12.2009 tarihinde vefat etmiştir. Geride hak sahibi olarak kızı Emine Hanım bulunmaktadır. Fakat Emine Hanım babasının ölüm tarihinde evlidir. Emine Hanım’ın daha sonra, 14.02.2010 tarihinde eşinden boşandığını ve 03.06.2010 tarihinde de tahsis talebinde bulunduğunu kabul ettiğimizde, Emine Hanım boşanma tarihini takip eden aybaşından yani 01.03.2010 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanacaktır.
V- SONUÇ
01.10.2008 tarihinden yani sosyal güvenlikte yeni düzenlemenin yürürlüğe girmesinden sonra vefat eden sigortalıların hak sahiplerine ölüm tarihini takip eden ay başından itibaren ölüm aylığı bağlanmaktadır. Fakat söz konusu tarihten önce vefat edenlere ise ölüm tarihini takip eden ödeme dönemi bazından itibaren aylık bağlanmaktadır. Öte yandan sigortalının öldüğü tarihte hak sahibi olup, bu niteliğin kaybedilmesi ve daha sonra tekrar kazanılması durumunda hak sahipleri, hak sahibi olma niteliğinin tekrar kazanıldığı tarihi takip eden aybaşından değil müracaat tarihini takip eden aybaşından itibaren aylıklarını almaya başlayacaklardır.
Süleyman UZUNOĞLU*
Yaklaşım
* SGK, Kadıköy Sosyal Güvenlik Merkezi Müdür Yrd.
İş yerinizi kapatmadan başka yerde sigortalı çalışabilirsiniz
İş yerinizi kapatmadan başka yerde sigortalı çalışabilirsiniz
> İbrahim Atay
Doğum Tarihim 25.07.1972. İlk Sigorta’ya girişim 28.10.1989. Şu an Bağ-Kur’luyum. Bağ-Kur’a 280 TL ödüyorum. Ne zaman emekli olurum? İş değişikliği yapmadan Sigorta’dan emekli olma şansım var mı?
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre; 25 yıl, 51 yaş ve 5450 günle Sigorta’dan emekli olabilirsiniz. Bağ-Kur’dan 9000 günle emekli olabilirsiniz. “Torba Kanun”a göre iş yerinizi kapatmadan veya devretmeden bir başka iş yerinde 4/a kapsamında sigortalı olabilirsiniz. Ama kendi iş yerinizde 4/a sigortalısı olamazsınız. Bağ-Kur’dan sonra Sigorta’ya 1.260 gün prim ödemek şartıyla 51 yaşınızda, 5450 günle Sigorta’dan emekli olursunuz.
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
> Yılmaz Çalışkan
16.03.1964 doğumluyum. 01.05.1987 yılında SSK’lı oldum. 5279 günüm var. 2000-2009 yıllarında 2/A ve 3/A’lı olarak çalıştım. Bu hizmetler Sigorta başlangıç tarihimi geri çeker mi, ne zaman emekli olabilirim? İşten önce gittiğim askeriliğim duruyor.
CEVAP: 01.05.1999-23.05.2002 tarihleriarasında Basından dolayı 189 gün (6 ay 9 gün) İtibari Hizmetiniz var. Bu süre kadar giriş tarihiniz geri gidiyor ve 22.10.1986 oluyor. Buna göre; 25 yıl, 49 yaş, 5300 günle emekli olabilirsiniz. 50 yaş yerine 49 yaşla emekli oluyorsunuz. Yaştan tam 1 yıl erken emekli oluyorsunuz. 30.09.2008 tarihine kadar toplam 620 gün İtibari Hizmetiniz var. Bu süre kadar sigortalılığınıza ilave ediliyor ve emeklilik yaşından düşülüyor. Böylece 49 yaşınızın dolduğu 16.03.2013 yerine 26.06.2011 tarihinde emekli olabilirsiniz. 25 yılınız dolmuş. 30.04.2011 tarihi itibariyle 5279 gününüz var. 1 ay daha prim öderseniz, emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. Askerliğiniz önce olduğu için borçlanabilirsiniz. Fakat tüm emeklilik şartlarınız tahakkuk ettiği için, borçlanmanız gerekmez.
> Ş. Gürbüz
20.08.1962 doğumlu bayanım. SSK başlangıcım 15.12.1989. Şu an Bağ-Kur’luyum, yaştan ve normal ne zaman emekli olurum?
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre, 3627 gün ödenmiş priminiz var. 15 yıl, 50 yaş ve 3600 günle yaştan emekli olabilirsiniz. 15 yılınız ve gününüz dolmuş. Fakat Kademeli Yaşa girdiğiniz için, 50 yaş yerine, hiç prim ödemeden 58 yaşınızın dolduğu 20.08.2020 tarihinde emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. Veya 20 yıl, 46 yaş ve 5375 günle normal emekli olursunuz. Ama bunun için 4 yıl 11 ay daha Sigorta’ya prim ödemeniz gerekir.
> H. Kaplan
16.09.1970 doğumlu bayanım. İlk işe giriş tarihim 01.11.1988, ödenen primim 5351 gün. 30.04.2008 doğumlu bir kızım var. Şu anda çalışmıyorum. Ne zaman emekli olabilirim, doğum borçlanması yaparsam erken emekli olma imkânı var mı, ne kadar maaş alırım?
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre; 20 yıl, 45 yaş ve 5300 günle Sigorta’dan emekli olabilirsiniz. 20 yılınız ve gününüz dolmuş. 45 yaşınızın dolduğu 16.09.2015 tarihinde emeklilik müracaatı yapabilirsiniz. Doğum Borçlanması emeklilik şartlarını değiştirmez. Sadece gün olarak priminize ilave edilir. Priminiz dolduğu için Doğum Borçlanması yapmanız gerekmiyor. Bugünkü şartlarda 1069 TL maaşı bağlanır.
> İsmail Eynallı
01.01.1963 doğumluyum. 01.07.1987 tarihinde sigortalı işe başladım. 1983 ve 1985 yılları arasında 20 ay askerlik yaptım. Askerlik süremin tamamını borçlanabiliyor muyum? Ayrıca 1992 yılının 2. ayından beri Bağ-Kur’a devam etmekteyim. Ne zaman ve nasıl emekli olabilirim?
CEVAP: Verdiğiniz bilgilere göre, 4/a ve 4/b kapsamında toplam 23 yıl hizmetiniz var. 2 yıl daha prim öderseniz 51 yaşınızın dolduğu 01.01.2014 tarihinde 25 tam yıl ile Bağ-Kur’dan emekli olabilirsiniz. 20 ay askerliğin tamamını borçlanırsanız, 49 yaşınızda emekli olursunuz
Lütfi Köksal
http://www.turkiyegazetesi.com/makaledetay.aspx?id=508488
ANALIK SİGORTASINDAN GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ALAN ÇALIŞANIMA MAAŞLARINI TAM OLARAK ÖDEMEK İSTİYORUM SGK CEZA GELİR Mİ?
ANALIK SİGORTASINDAN GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ALAN ÇALIŞANIMA MAAŞLARINI TAM OLARAK ÖDEMEK İSTİYORUM SGK CEZA GELİR Mİ?
YARDIM NİTELİĞİNDE YAPILAN MAAŞ ÖDEMELERİ GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİĞİ ENGELLEMEZ:
Sizin yazılarınızı Ali Tezel com.sitesinden takip ediyorum.İlginç ve de uygulamaya yönelik olan güncel konuları işliyorsunuz.İşveren olarak şirketimde çalışan bayan personelim hamile kendisi doğum öncesi ve sonrası olmak üzere izin kullanacaktır.Bu sürelere ait geçici iş göremezlik parası alacağı için,işveren olarak aylık maaşlarını tam olarak ödemek istiyorum.Bu konuda bilgi kaynakları yetersiz olduğu için kafamız karıştı.Bazıları diyor ki maaş ödenmez,bazıları ödenir diyor.Bu işin doğrusu Nedir?Bu konuda bizlere bilgi verir misiniz?-İşveren.
Analık sigortası 5510 sayılı SS ve GSSK'nun, 15 maddesinde, “4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalı kadının veya sigortalı erkeğin sigortalı olmayan eşinin, kendi çalışmalarından dolayı gelir veya aylık alan kadının ya da gelir veya aylık alan erkeğin sigortalı olmayan eşinin gebeliğinin başladığı tarihten itibaren doğumdan sonraki ilk sekiz haftalık, çoğul gebelik halinde ise ilk on haftalık süreye kadar olan gebelik ve analık haliyle ilgili rahatsızlık ve özürlülük halleri analık hali kabul edilir.” şeklinde tanımlanmıştır.
Sigortalı kadının analığı halinde, doğumdan önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olması şartıyla, doğumdan önceki ve sonraki sekizer haftalık sürede, çoğul gebelik halinde ise doğumdan önceki sekiz haftalık süreye iki haftalık süre ilâve edilerek çalışmadığı her gün için geçici iş göremezlik ödeneği verilmektedir.
Madde metninde anlaşılacağı üzere kadın sigortalının doğumdan önce ve sonra sekiz haftalık sürelerde işyerinde fiilen çalışmamış olmasına rağmen işveren tarafından, yardım olarak atıfet kabilinden ücret ödenmesi bundan dolayı da sigortalılık bildirimine devam ettirilmesi mümkündür. Bu durum sigortalıya geçici iş göremezlik ödeneği verilmesini etkilemeyecektir.
Burada geçici iş göremezlik açısından kural :
Doğumdan önceki bir yıl içinde en az doksan gün kısa vadeli sigorta primi bildirilmiş olma şartının gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Püf Nokta:
Sigortalı kadının sigortalılık da eksik günü doksan günü tamamlamak adına bu eksik gün sayısını doğuma üç hafta kalıncaya ve hekimin de uygun görmesi şartıyla çalışarak tamamlayabilecektir.
Atıfet Kabulu ödeme fiili çalışma olmadığı için doksan gün eksiği tamamlamaz.
Eksik gün sayısı işyerinde fiilen çalışma olmadan işveren tarafından kendisine yardım olarak, atıfet kabilinden ücret ödenmesi ve buna bağlı olarak da sigortalılık bildirimin devam ettirilmesi neticesinde tamamlanması mümkün olmamaktadır.
Bu durumda sigortalının iş göremediği süre boyunca hayatını sürdürmesi açısından kendisine yapılan aylık ödemeleri bir yardım olarak kabul edeceğiz. Kadın sigortalının işvereninin ücret ödemeye devam etmesi durumu sigortalının geçici iş göremezlik ödeneği almasına da engel teşkil etmeyecektir.
**
NE ZAMAN EMEKLİ OLURUM?
11.03.1966 yılında doğdum.İlk defa 01.05.1985 tarihinde sigortalı oldum.
360 gün kadar prim ödendi.04.05.2001 tarihinde Bağ-Kur’lu olarak bugüne kadar 3860 gün kadar prim ödedim.
01.03.2011 tarihinden itibaren SSK’lı olarak çalışıyorum.Ne zaman emekli olurum?Mehmet.
01.05.1985 tarihine göre 25 yıl 48 yaş 5225 gün ile emekli olabilirsiniz.
Bugüne kadar ödediğiniz primlerin toplamı 4220 gün olduğu için son 3,5 yıl kuralı gereğince 1261 gün kadar 4-1(a)’lı statü de prim öderseniz bu kapsamda emekli olacaksınız.
**
ASKERLİĞİNİ BORÇLAN BİR YIL ERKEN EMEKLİ OL!
05.01.1965 doğumluyum.İlk defa sigorta girişim 25.03.1988 olup prim ödeme günüm 5100 gündür.Askerliğimi 1985 ve 1987 yılları arasında yaptım.Askerlik borçlanmamı ödersem ne zaman emekli olurum?Nizam.
24.111986-23.05.1988 tarihleri arasında sigortalı olanlar 25 yıl 50 yaş 5375 gün ile emekli olabilirsiniz.
Askerliğinizi sigortalı olmadan önce yaptığınız için borçlanmanız halinde 49 yaş 5300 gün ile emekli olabilirsiniz.
**
HİZMET BİRLEŞTİRME DE SON YEDİ YIL KURALI BAĞLAR MI?
10.06.1965 doğumluyum.10.06.1983 tarihinde Bağ-Kur’lu oldum.21.04.1994 yılına kadar Bağ-Kur sigortalılığım sürdü.12 yıl ,10 gün.01.11.1995 tarihinde SSK’lı oldum.30.09.2008 tarihine kadar 3751 gün kadar prim ödedim.01.10.2008 ve 28.02.2011 tarihine kadar Bağ-Kur primi ödedim.
01.03.2011 tarihinden itibaren SSK’ı olarak çalışıyorum.
Hizmet birleştirmesine göre 1261 gün kelepçesine takılıyor muyum?Ne zaman emekli olurum?Mustafa E.
Bağ-Kur girişiniz ilk defa sigortalı olduğunuz tarih olarak başlangıç sayılacaktır.10.06.1983 tarihine göre 25 yıl 47 yaş 5150 gün ile emekli olacaksınız.
1261 gün kavramına gelince ;
4330 gün Bağ-Kur Ödemeniz var.(10.06.1983-21.04.1994)
3751 gün SSK Ödemeniz var.(01.11.1995-30.09.2008)
870 gün Bağ-Kur Ödemeniz var.(01.10.2008-28.02.2011)
Bu durumda siz 1261 gün kelepçesinden kurtulmak için iyi bir zamanlama yaparak Bağ-Kur dediğimiz 4-1(b)’li olarak son yedi yılda çalışma gününüz az olduğu için bundan sonra fiili çalışmanız içinde ağırlık SSK olacağı için 10.06.2012 tarihinde SSK’lı olarak emekli olacaksınız.
**
17 YIL 3920 GÜN İLE EMEKLİ OLABİLİRSİNİZ.
24.05.1975 doğumluyum.18.03.1997 tarihinde SSK’lı olarak işe başladım.11.09.1997 tarihinde Bağ-Kur sigortalısı oldum.7 ay 19 gün kadar ödenmiş primim var.01.05.1998 tarihinden itibaren SSK’lı olarak çalışmaya başladım.Trafik Kazası sonucu %44 oranında sakatlık raporum var.4827 gün SSK sürem,229 gün kadar Bağ-Kur’a ödenen primim var.
Şu anda çalıştığım işyerinden vergi indirim raporu almadığım için emekli olma şartlarım nedir?Ahmet.
%44 oranında sakatlık raporunuzla şu anda SSK’lı olarak çalışıyorsanız bağlı olduğunuz İl Defterdarlığına müracaat ederek Sakatlık İndiriminden faydalanmak istediğinizi belirtmeniz halinde elinizdeki rapor ile sizi hastaneye sevk edilerek tekrar Sağlık Raporu isteyebilirler.Gelen Sağlık Raporu Ankara Maliye Merkez Yüksek Sağlık Kurulunda değerlendirilerek Sakatlık Derecenize göre Emeklilik tarihiniz belirlenecektir.
Bu durumda III.Derece sakatlığınız belirlendiğinde 17 yıl 3920 gün ile emekli olabilirsiniz.
18.03.2014 tarihine kadar vergi indirimi raporu temin ettiğinizde emekli olabileceksiniz.
Bu rapor ile daha az vergi ödeyerek elinize daha fazla ücret geçecek ve Kademeli Emeklilikte istenilen yaş,yıl ve gün sorununuz olmayacaktır.
**
EMEKLİ SGDP ÖDEYEREK ÇALIŞIR.
Emekli olduğumdan ekonomik nedenlerden dolayı iş buldum.Emekli maaşımdan kesinti olacak mı?Haklarım Nedir?-Emekli
Emekliler ekonomik olarak çalışma hayatına devam edebilirler.Bu hak sadece 1.10.2008 tarihinden önce sigorta tescili olanlar için tanınmış bir haktır.
Okurumuz elbette kayıt altında olmak şartı ile 4-1(a)’lı olarak SGDP ödeyerek çalışabilir.
Ücret Bordrosundan İşçi Payı olarak %7,5 oranında SGDP kesintisine tabi olacaktır.
Bu şekilde çalışanların ödeyeceği Destekleme Primi ile Kısa Vadeli Sigorta Kolları dediğimiz İş Kazası ve Meslek Hastalıklarından yararlanacaktır.
Aynı zaman da İş Hukukun sağladığı imkanlar olan Yıllık İzin,Kıdem ve İhbar Tazminatlarından faydalanacaktır.
Kısacana kayıt altına alınması ile birlikte tüm haklara da sahip olacaktır.
Bu konuda detaylı kapsamlı yazımızı ilgilenen okurlarımız aşağıdaki;
EMEKLİ OLUP TEKRAR ÇALIŞANLARIN KIDEM TAZMİNATI -İHBAR TAZMİNATI –İŞ GÜVENCESİ- YILLIK İZİN SÜRELERİ
Günümüz koşullarında hayat şartları ekonomik olarak ağırlaşmıştır.Bir çok emekli ikinci kez iş hayatında hizmet akdi ile çalışmaya başlamıştır.Bunun asıl nedeni yetersiz emekli aylıkları karşısında ek gelir sağlayarak hayat standartını belli bir nokta da tutmak ihtiyacıdır.
Emekli çalışanlar SGDP ödeyerek çalışmaya devam ederler.
İş Kanununda emekli çalışanların hakları kısıtlanmamıştır. Diğer çalışanlarla aynı haklara sahiptirler.
İşçiler emekli olduktan sonra aynı işveren emrinde yada başka bir işveren emrinde tekrar çalışırlarsa işveren tarafından iş akitleri fesh edilirse 4857 sayılı İş Kanunundaki yazılı uygulamalar hayata geçirilecektir.
Emekli olup Kıdem Tazminatı Alan Çalışanın Tekrar Aynı İşyerinde Çalışırken yada Farklı İş yerinde Çalışırken İş Akdi Sona Erdiğinde İhbar,Kıdem Tazminatı ,İş Güvencesi Hakları:
İhbar Tazminatı
Emekli olup aynı işyerinde yada farklı işyerinde çalışanların 4857 sayılı İş Kanunun 17. maddesine göre İhbar Tazminatı Alma hakları vardır. Belirsiz süreli iş sözleşmelerinin feshinden önce durumun diğer tarafa bildirilmesi gerekir.
İş sözleşmeleri;
a) İşi altı aydan az sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak iki hafta sonra,
b) İşi altı aydan bir buçuk yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak dört hafta sonra,
c) İşi bir buçuk yıldan üç yıla kadar sürmüş olan işçi için, bildirimin diğer tarafa yapılmasından başlayarak altı hafta sonra,
d) İşi üç yıldan fazla sürmüş işçi için, bildirim yapılmasından başlayarak sekiz hafta sonra,
Feshedilmiş sayılır.
Bu süreler asgari olup sözleşmeler ile artırılabilir.
Bildirim şartına uymayan taraf, bildirim süresine ilişkin ücret tutarında tazminat ödemek zorundadır.
İşveren bildirim süresine ait ücreti peşin vermek suretiyle iş sözleşmesini feshedebilir.
Kıdem Tazminatı
Emekli olan işçi, emekli olduğu süreye kadar olan hizmetinin karşılığı kıdem tazminatını aldıktan sonra, aynı işverenin aynı veya değişik işyerlerinde çalışmaya devam eder ve işyerinde emeklilik sonrası en az bir yıl çalışıp iş sözleşmesi de 1475 sayılı İş Kanunun 14. maddesinde belirtilen hükümlere uygun olarak kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde son bulur ise ikinci defa çalışmaya başladığı süreye ilişkin olarak kıdem tazminatı ödenir. Bir yıllık süre olmaz ise kıdem tazminatı ödenmez.
Kıdem tazminatının hesaplanması, son ücret üzerinden yapılır. Ancak, son bir yıl içinde işçi ücretine zam yapıldığı takdirde, tazminata esas ücret, işçinin işten ayrılma tarihi ile zammın yapıldığı tarih arasında alınan ücretin aynı süre içinde çalışılan günlere bölünmesi suretiyle hesaplanır.
Kıdem tazminatına esas olacak ücretin hesabında çıplak ücrete ilaveten işçiye sağlanmış olan para ve para ile ölçülmesi mümkün sözleşme ve kanundan doğan menfaatler de göz önünde tutulur. Kıdem tazminatı ile ilgili 30 günlük süre iş sözleşmeleri veya toplu iş sözleşmeleri ile işçi lehine değiştirilebilinir. Ancak, toplu sözleşmelerle ve iş sözleşmeleriyle belirlenen kıdem tazminatlarının yıllık miktarı, Devlet Memurları Kanunu’na tabi en yüksek Devlet memuruna 5434 sayılı T.C. Emekli Sandığı Kanunu hükümlerine göre bir hizmet yılı için ödenecek azami emeklilik ikramiyesini geçemeyecektir.
İşçinin farklı işyerinde çalışsa bile bir yıllık çalışma süresi var ise aynı şartlarda kıdem tazminatı ödenecektir.O halde işçi, emeklilikten sonra farklı bir işyerinde çalışmaya başlarsa, kıdem tazminatı için öngörülen şartların gerçekleşmesi halinde de kıdem tazminatına hak kazanacak.Çalışmanın aynı ya da farklı işyerinde gerçekleşmesinin bir önemi bulunmayacaktır.
Yargıtay kararında da açıkça yer aldığı gibi işçinin emekli olduktan sonraki çalışması yeni bir iş sözleşmesi olarak değerlendirilecek. İşçinin emeklilikten sonraki döneme ait kıdem tazminatı, son ücreti üzerinden hesaplanacaktır.
Yargıtay kararında da belirtildiği üzere işçi emeklilik sonrası kıdem tazminatının hesabında emeklilikten önceki çalışma süresinin dahil edilerek kıdem tazminatının son ücreti üzerinden yeniden hesaplamasını isteyemeyecektir.O halde İşçinin emeklilik öncesi hizmet süresi, kıdem tazminatının hesabında dikkate alınmaz.
Uygulamada aynı işyerinde çalışmaya devam edecek olan işçi, emeklilik öncesine ait kıdem tazminatının daha sonra ödenmesine muvafakat gösterebilmektedir.
Bu konuda Yargıtay. 9. HD.’nin, 24.12.2004 tarih ve E.2005/9479, K.2005/37140 sayılı Kararı;
Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin ''...Emeklilik tarihinden sonra hizmet akdi kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona eren işçiye, son ücreti üzerinden tüm hizmet süresi esas alınarak kıdem tazminatı alacağı ……ödenmelidir. Davacının emekli olduğu 31.08.1996 tarihinde kendisine kıdem tazminatı ödenmediği ve emeklilikten sonra da davacının çalışmasını sürdürerek 31.08.1997 tarihinde hizmet akdinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona erdiği anlaşıldığından 1475 sayılı Yasa’nın 14/II. maddesi gereğince kıdem tazminatına esas süre belirlenirken tüm çalışma süresi nazara alınmalı ve son ücret üzerinden kıdem tazminatı alacağı hesaplanmalı ve talepte göz önünde bulundurularak hüküm kurulmalıdır…'' Kararı’nda belirtildiği üzere emeklilik tarihinden sonraki iş sözleşmesinin kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde sona eren işçiye tüm süre ve son ücreti üzerinden kıdem tazminatı ödenecektir
O halde işçi emekli olmuş, ancak kıdem tazminatı işveren tarafından ödenmemişse ve işçide halen aynı işyerinde çalışmaya devam ediyorsa, işçinin emeklilik sonrası iş sözleşmesi de kıdem tazminatına hak kazanacak şekilde son bulmuş ise kıdem tazminatının hesabında, emeklilik öncesi süre ile emeklilik sonrası süre birleştirilecektir.En son ücret üzerinden Kıdem Tazminatınız ödenecektir.
Feshin Geçerli Sebebe Dayandırılması
4857 sayılı İş Kanunun 18 maddesine göre ''Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır''
Salt işçinin emekli olarak çalıştığını sebep göstererek işveren iş akdini fesih edemez.Bunun üzerine işçi işverene karşı işe iade davası açabilir.İşverende işçinin iş akdini haklı nedenle fesh ettiğini ilgili İş Mahkemesindeki savunmasında yapacaktır. İşveren davayı kaybetmesi karşısında İşçi davayı kazanır 10 gün içinde işe başlamak için işverene müracaat eder,işverende işçiye işe başlatma yönünde onay vermez ise;
Kararın kesinleşmesine kadar çalıştırılmadığı süre için işçiye en çok dört aya kadar doğmuş bulunan ücret ve diğer hakları ödenir.
İşverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.
İşe başlatılmayan işçiye bildirim süresi verilmemiş veya bildirim süresine ait ücret peşin ödenmemişse, bu sürelere ait ücret tutarı ayrıca ödenir.
Yıllık Ücretli İzin Hakkı ve İzin Süreleri:
4857 sayılı İş Kanunun 53.maddesinde işyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir.Yıllık ücretli izin hakkından vazgeçilemez.Niteliklerinden ötürü bir yıldan az süren mevsimlik veya kampanya işlerinde çalışanlara bu Kanunun yıllık ücretli izinlere ilişkin hükümleri uygulanmaz.
İşçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi, hizmet süresi;
a) Bir yıldan beş yıla kadar (beş yıl dahil) olanlara on dört günden,
b) Beş yıldan fazla on beş yıldan az olanlara yirmi günden,
c) On beş yıl (dahil) ve daha fazla olanlara yirmi altı günden,az olamaz. Ancak on sekiz ve daha küçük yaştaki işçilerle elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olamaz.
Yıllık izin süreleri iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.
Emekli Olarak Aynı İşyerinde Çalışanların Yıllık İzin Sürelerindeki Sorun:
Yargı kararlarında emekli olan işçi kıdem tazminatını alarak kıdem yıllarını tasfiye ettiği gerekçesi ile emekli olduktan sonra aynı işyerinde çalışsa da Yıllık ücretli izine esas kıdemin hesaplanmasında her ne kadar emeklilik öncesi çalışma süresi emeklilik sonrasının kıdeminde dikkate alınmaması yönünde yargı kararları varsa da ,kesintiye uğramamış olarak sayılarak da işçi lehine kazanılmış haklarla da devam edilebilinir.Bu şekli ile işveren işçi lehine pozitif uygulama yapabilir.Fakat işçi işvereni eski çalışma süreleri dikkate alınarak yıllık izin süresi belirlemeye zorlayamaz.
Emekli Olarak Başka Bir İşyerinde Çalışanların Yıllık İzin Sürelerindeki Sorun:
Emekli olduktan sonra eski işyerlerinin dışında başka işverenlere ait işyerlerinde çalışan işçilerin yıllık ücretli izin süreleri hesap edilirken emeklilik öncesi çalışma süreleri dikkate alınmaz.
Burada da işçinin yıllık ücretli izne hak kazanabilmesi için en az bir yıl çalışmış olması gerekmektedir
Genelde emeklilik yaş hadleri ortalama olarak 50 yaş dikkate alındığında , elli ve daha yukarı yaştaki işçilere verilecek yıllık ücretli izin süresi yirmi günden az olmayacaktır.
Bu sürelerde iş sözleşmeleri ve toplu iş sözleşmeleri ile artırılabilir.
VEDAT İLKİ
6111 ile Yapılandırılan Taksidimizi % 10 Eksik Ödersek Ne Olur?
6111 ile Yapılandırılan Taksidimizi % 10 Eksik Ödersek Ne Olur?
6111 Sayılı Yasa Kapsamında Yeniden Yapılandırılan Borçlarını Taksitlendiren Mükellefler İçin Bugün (30.09.2011) Taksit Ödeme Günü, Taksidin Tamamını veya Bir Kısmını Ödeyemeyen Mükelleflerin Durumu. Ödeyemeyecek Mükelleflerin Durumu, Gelir İdaresi Başkanlığının Web sitesinde yer alan aşağıdaki metin ile açıklanmıştır.
6111 Sayılı Kanun kapsamında yeniden yapılandırılan borçların normal taksit süresinde ödenmemesi durumunda Kanun hükümleri ihlal edilmiş sayılır mı?
Bu Kanuna göre ödenmesi gereken taksitlerden; bir takvim yılında iki veya daha az taksitin, süresinde ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksit tutarının son taksiti izleyen ayın sonuna kadar, gecikilen her ay ve kesri için 6183 sayılı Kanunun 51.maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranında hesaplanacak geç ödeme zammı ile birlikte ödenmesi şartıyla bu Kanun hükümlerinden yararlanılır.
Süresinde ödenmeyen veya eksik ödenen taksitlerin belirtilen şekilde de ödenmemesi veya eksik ödenmesi halinde Kanun hükümlerinden yararlanma hakkı kaybedilir.
Taksitler için yapılan ödemelerde her bir taksite yönelik 5 liraya kadar eksik ödemeler ihlal sebebi sayılmamıstır. Bununla birlikte, taksit tutarının %10'u 5 liranın altında ise yüzde %10 tutarına isabet eden tutar kadar eksik ödeme ihlal sebebi sayılmayacaktır. Ancak, bu tutarları aşan eksik ödemelerin ihlal sebebi olarak değerlendirilecegi tabiidir.
Kaynak : www.gib.gov.tr
29 Eylül 2011 Perşembe
Ot-Çöp ilaçları neden artıyor biliyor musunuz?/ALİ TEZEL
Ot-Çöp ilaçları neden artıyor biliyor musunuz?
Özellikle Avrupa ve ABD’de ortalama ömür 80’in üzerine çıkınca, Alzheimer gibi başkasının bakımına muhtaç yaşlıların sayısı hızla artmaya başladı. Bir Alzheimer hastasına 24 saat bakım gerekir ve bir yaşlıya 3 sağlıklı bireyin hizmet vermesi de şarttır. İşte bu gerçekler karşısında ortalama ömrün kısaltılması amacıyla artık ot-çöp ilaçları teşvik edilmeye başlanmıştır.
M.Ö. 2000... al bu otu ye.
M.S. 1000... o ot kötü, gel bu duayı oku.
M.S. 1250... o dua batıl inanç, al bu iksiri iç.
M.S. 1500... o iksirin ne faydası var, al bu hapı yut.
M.S. 1750... o hap etkisiz, al bu antibiyotiği iç.
M.S. 2000... o antibiyotik kimyasal, al bu otu ye...
***Ortalama ömür yükseldi
Özellikle ABD ve Avurpa ülkelerinde ortalama ömür ve yaşam beklentisi 80’li yaşlar civarına kadar geldi dayandı. Son 40 yılda ortalama insan ömrü sürekli olarak uzamaktadır.
AB bünyesinde ortalama ömür 2005 yılında (25 ülkede) erkeklerde 78, kadınlarda ise 83 idi. 50’sine gelen bir İtalyan veya İsveçli 80’ine kadar yaşayabileceğini düşünebilirdi. Aynı yaştaki bir Litvanyalı veya Leton ise ancak 71’ini görebilirdi. Kadınlarda ise ortalama ömür, Fransa, İtalya ve İspanya’da 85 iken Letonya ve Macaristan’da 79 idi.
***Sağlıklı ömür yaşı ise 65 civarında
Ortalama yaşam beklentisi 80 iken sağlıklı yaşam süresi ise 65’dir. Araştırmalara göre, Avrupalı erkeklerin sağlık sorunlarıyla boğuşmaya başlamadan ortalama 67, kadınlarınsa 69 yaşına kadar gelebildiğini gösterdi. Bu yaş seviyeleri ABD’’de ise 65 civarında.
10 Avrupa ülkesinde ise “sağlıklı ömür ortalaması” 65 yaşın altında, mesela en düşük ortalama, 59’la Estonyalı erkeklerin. Estonya’da ortalama kadın ömrü ise 61. Almanya’da her iki cins için de “sağlıklı ömür ortalaması” 63,5.
Bu durumda 65 yaşından 80 yaşına kadar geçen dönemde sağlıksız bir hayat sürmektedir. Tedavi masraflarının yüksek olduğu bu dönemde de sosyal güvenlik ve sağlık sigortası şirketlerini de zora sokan bir dönemden kurtulmak istiyorlar ama hemen ölün de diyemiyorlar.
***Bir yaşlıya 3 sağlıklı bakıyor
Özellikle Alzheimer ve Parkinson gibi yaşlı hastalıklarında, bir yaşlıya 8’er saatlik dilimler halinde 24 saat bakım gerekmektedir. Bu bakıma muhtaç bir yaşlıya 3 sağlıklı bireyin bakması anlamına gelmektedir. Yapılan araştırmalara göre, 1970-2002 arasında Amerika'daki sağlık harcamalarının diğer zengin ülkelere oranla iki kat artığını da gösteriyor. Şu anda Amerika, gayrisafi milli hasılasından sağlığa en fazla harcama yapan ülke.
***Ortalama ömrün 65’e çekilmesi gerekiyor
Bu gerçekler karşısında ortalama ömrün Dünya İnsanlarına hissettirilmeden 65’e kadar çekilmesi gerektiğini düşünenler, buna bir çözüm buldular. Artık değişik tür tıbbi tedavi yöntemleri ile yani ilaçlarla 80’e kadar çıkartılmış ömür beklentisi hiç kimseye hissettirilmeden 65’e indirilmesi nasıl olabilir? İşte bu sorunun cevabı ilacı bırak ota çöpe yönel olmuştur.
Bu sebeple de TV’lerde sık sık bitkisel tedavi yöntemleri ile nasıl başarılı sonuçlar alındığını gösteren halka gaz verici yayınlar desteklenmeye, alternatif tıp için TV’lerde saatlerce tartışma programları yapılmaya başlandı. Hadi hayırlısı olsun.
GSS primi ödeme yükümlülüğü
Ben 27 yaşında üniversite mezunuyum. İş bulup hiç çalışmadım. Babamın üzerinden sağlık işlemlerim yapılıyor. Yalnız çalışırda emekli olursam yaş sınırım düşük olsun diye bir aylık sigortalı oldum. Acaba babamın yükümlüğünden düştüğüm zaman genel sağlık sigortasına her ay 31 TL yatıracak mıyım? Dilek Aslan
5510 sayılı Kanun gereğince, normalde 18 yaşını (okuyorsa 25 yaşını) tamamlayan kızlar ve erkekler baba veya anaları üzerinden sağlık yardımı alamazlar ama Kanunun yürürlük tarihi olan 1 Ekim 2008 günü yaşı kaç olursa olsun, ana-babası üzerinden sağlık yardımı alma hakkı olan kızlar durumlarında değişiklik oluncaya kadar bu haklarını ölünceye kadar sürdürebilirler. Durum değişikliği ise işe girme (sigortalı olma), evlenme ve emekliliktir. Siz, sanırım 1 Mayıs 2008 gününden önce işe girip çıktınız bu sebeple babanızın üzerinden sağlık yardımı hakkınız aynen devam ediyor. Bundan sonra evlenip-boşanırsanız, işe girip sonra çıkarsanız babanız üzerinden bakılamazsınız. Bu durumlar oluştuktan sonra sağlık yardımı almak için GSS primi ödeyebilirsiniz ama 01.01.2012 gününden sonra mecburen ödemeye başlayacaksınız.
http://www.alitezel.com/tezel/index.php?sid=yazi&id=4153
Kredi notunuz nasıl hesaplanıyor?
Kredi notunuz nasıl hesaplanıyor?
Bankalar
kredi başvurusunda bulunan her kişiyi öncelikle sayısal bir puanlamaya
tabi tutuyor. “Kredi notu” olarak verilen bu puan, düşük çıkarsa
krediniz reddediliyor, yüksek çıkarsa onaylanıyor. Özellikle son dönemde
bankalar kredi kabul kriterlerini sıkılaştırma yoluna gittiklerinden,
kredi notlarının önemi daha da arttı! Peki, “kredi notu” nasıl hesaplanıyor, bankalar nelere önem veriyor? Kredi notunu yükseltmek için yapılacak bir şeyler var mı?
Aslında
notlandırmada kullanılan parametreler benzer olsa da, her bankanın
puanlaması kendine has! Her birinde notunuz farklı çıkabiliyor. Hatta
her biri aynı sonuca farklı yorum katabiliyor. Ya da size daha önce
kredi vermeyen bir banka, bir süre sonra risk alma stratejisini
değiştirdiğinden düşük notunuza rağmen kredi vermeyi kabul edebiliyor.
Anlayacağınız konu tamamen bankaların kendi değerlendirme kriterlerine
ve hatta zamana göre değişkenlik gösterebiliyor! Her şeye rağmen “kredi
notunuz” kredi alıp alamayacağınızı belirlenirken önemli bir referans
oluyor!
Aşağıda
bankaların kredi notunuzu belirlerken kullandığı belli başlı
değişkenleri sıraladık. Bu listeyi daha da çeşitlendiren bankalar
olabilir. Dediğimiz gibi liste de, listedeki parametrelerin ağırlığı da
bankadan bankaya farklılık gösterebiliyor. Bankalar bu yolla pratik
yoldan kredi ya da kredi kart müşterilerinin kendi öngördüğü minimum kredibilite seviyesinde olup olmadığını araştırıyor.
Kredi notunu
yükseltmenin ise ne yazık ki acil ve mucize bir çözümü yok. Ancak
imkânsız da değil! Aşağıda da görebileceğiniz gibi, yaş, meslek gibi
değiştiremeyeceğiniz parametreler de olsa, ödemelerinizi, borçlarınızı
düzene sokmak, borcuna sadık olmak gibi kriterler de oldukça etkili
kredi notunuz hesaplanırken. Geçmiş banka kayıtları kolay kolay
silinmese de, sistem düzelen ödeme performansının da fark edilebilmesini
sağlıyor.
İşte kredi notunuzu etkileyen başlıca değişkenler
KKB Skoru: Kredi kayıt bürosunda bankaların kredi müşterilerinin durumlarını birbirleri ile paylaştığı bir veri havuzu
bulunuyor. Kişinin ödeme performansı, diğer bankalara olan kredi
başvuruları, bunların onay ya da ret bilgileri gibi birçok bilginin yer
aldığı bu sistemde kredi müşterilerinin bir KKB skoru bulunuyor. Bu skor
da kredi notunu oluştururken kullanılıyor.
Aylık net gelir:
Bazı bankalar bunu toplam gelirin %30-35’i gibi yaklaşık bir rakam
olarak hesaplarken; bazıları ise aylık gelirden gider kalemlerini
çıkararak buluyor. Aile gelirleri de işin için dâhil edilebiliyor.
Yaş:
Yasal olarak 18 yaşın altındakilere zaten kredi açılmıyor. 65 yaşın
üzerindeki kişilere kredi verilmesi çok tercih edilmeyen bir durum
olduğundan, 18-65 yaş arasında ve kariyer olarak biraz daha yukarılara
çıkıldığından 35-50 yaş arasına genellikle en yüksek puanın verildiği
bir hesaplama yapılıyor.
Meslek:
Kişinin yaşam standardı, eğitimi, geliri gibi birçok bilgiye erişim
imkânı tanıdığından bu değişken de önemli bir parametre olarak
değerlendiriliyor.
Toplam iş deneyimi: Kıdem, birikim, tecrübe gibi konularda bankaya tahmin olanağı sunduğundan bu da etkili parametreler arasında.
Son işte çalışma süresi: Kişinin kararlarındaki istikrarı ya da son işinde kalıcılığı gibi bilgiler içeriyor.
Öğrenim durumu: Tahmin edileceği gibi daha yüksek öğrenim seviyesi daha yüksek puan demek.
Medeni hali:
Belirli bir düzeni olma, yerleşik olma, sorumlulukların artması gibi
sebeplerle evliler, bekârlara göre daha avantajlı olabiliyor.
İkamet edilen evin mülkiyeti:
Kirada oturmakla ya da kendi evinde oturmak geliri etkileyen bir unsur
olduğundan puanlamada rol alıyor. Ayrıca bir gayrimenkule sahip olmak
kişinin malvarlığının göstergesi olarak kredibilitesini artırıyor.
Sahip olunan taşıt/taşıtlar: Yine mal varlığını gösteriyor. Hatta bazen sahip olunan aracın markası bile puanlamayı etkileyebiliyor.
Sahip olunan kredi kartları: Başka bankaların size kredi açıp açmadığı konusunda bilgi verdiğinden kredi kartı varlığı olumlu olarak değerlendiriliyor.
Çek/Senet Kayıtları: Yazılmış çek, vadesinde ödenmemiş senet sayısı gibi sorgulamalar yapılıyor. Puanlamaya dahil ediliyor.
Kanuni/İdari Takip Sorgusu:
Bankaya olan herhangi bir borcundan dolayı daha önce kanuni ya da idari
takibe alınıp alınmadığı bilgisi de kredi notunu oluşturan veriler
arasında
Betül Sungurlu
KAYNAK : http://bilgi.enuygun.com/kredi-notunuz-nasil-hesaplaniyor?affiliate=10&utm_source=newsletter&utm_medium=Sep28&utm_campaign=Haftalik_Bulten
SGK, imam nikâhlıların yetim aylığını kesmez
SGK, sadece boşandığı eşiyle aynı çatı altında yaşayan kadınların yetim aylıklarını keser; nikâhsız, imam nikâhlı veya eşinden boşandıktan sonra (veya bekâr kızlardan) başka erkeklerle yaşayanların yetim aylıklarını kesmez
Annem dul bir kadın. İki sene önce dedemin emekli maaşını almaya başladı. Bir yıl boyunca anneannemle birlikte aldılar ve sonra anneannem vefat etti, maaşının tümü anneme devredildi. Evli fakat nüfusta bekâr yani sadece imam nikâhlı bir teyzem var. Beş ay önce maaş almak için o da başvurmuş ve şimdi teyzem de maaş alıyor. Teyzemin aldığı maaşı iptal ettirmek için ne yapmalıyız? Dediğim gibi, teyzem evli fakat imam nikâhıyla yani nüfusta hiç evlenmemiş olarak görünüyor. Atike Demir
Sayın okurum, bu konuda yapabileceğiniz bir işlem yok. Teyzeniz gerek imam nikahıyla gerekse de imama gitmemiş bile olsa beraber yaşadığı erkekle arasında resmi nikâh olmadığı sürece babasından (dedenizden) gelen yetim aylığını alabilir. Bu sebeple ne yaparsanız yapın teyzenizin aldığı aylığı durduramazsınız.
***
İmam nikâhında doğan çocuğa nüfus cüzdanı verilir
Ali Bey, ben iki evliyim; bir resmi bir de imam nikâhlı eşim var. İmam nikâhlı eşimin babasından almış olduğu bir maaşı var. Çocuk olduktan sonra maaşından kesilme olur mu? Bir de çocuğun kimliğinde anne ve baba ismi nasıl olacak? Sami Akcan
İmam nikâhlı eşinizden çocuğunuz olsa bile bu durumu değiştirmez.
İmam nikâhlı eşinizden çocuğunuz olursa, sizin senet imzalamanız şartıyla nüfusa sizin babası olarak kaydedilmeniz mümkündür. Resmi evlilik dışı olarak doğmuş ve annenin kütüğüne kızlık soyadıyla kaydedilmiş olan çocuğun nesebi, ana ve babanın birbirleriyle evlenmesi sonucu herhangi bir ek işleme gerek duymadan düzeltilir.
ÇOCUĞA SENET İMZALARSINIZ
Ama anne ve babanın her ikisinin de bekâr olması halinde, çocuğun babasının noterde yapacağı 5 nüsha "babalığı tanıma senedi"ne istinaden babanın soyadı ile babanın kütüğüne "evlilik dışı olarak" kaydedilir. Tıpkı sizin durumunuzda olduğu gibi babanın evli, annenin bekâr olması halinde ise, Anayasa Mahkemesi'nin 28.2.1991 tarih ve 1990/15 Esas 1991/15 sayılı kararı sonrasında Medeni Kanun'umuzun 292. Maddesi'nde yapılan değişiklik gereğince, evli erkeklerin evlilik dışında doğan çocuklarını yine 5 nüsha düzenlenecek "babalığı tanıma senedi" ile çocuğa ana-babalı nüfus cüzdanı çıkarılır. Bu arada SGK, yukarıda ifade ettiğimiz gibi sadece eşinden boşanıp ana-babasından yetim aylığı (veya önceki kocasından dul aylığı) almaya başlayan kadınların dul ve yetim aylıklarını kesip bir de savcılıklara dolandırıcılık gibi suç duyurusunda bulunmaktaydı. Mahkemeler, babasının (veya eski kocasının) emekli maaşını alabilmek için eşinden boşanıp birlikte yaşamaya devam ettikleri belirlenen kişilerle ilgili, "Birlikte yaşamak suç değil" diyerek beraat kararı vermeye başladı.
Zonguldak'ın Sivriler Beldesi'nde, eşinden boşandıktan sonra ölen babasından yetim aylığı almaya başlayan Güler Demiral konusunda SGK denetmenleri, "Güler Hanım boşandığı eşiyle (Cemal ile) birlikte yaşıyor" diyerek aylığını kesip borç çıkarmıştı. Ayrıca haklarında, Zonguldak 1 inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dolandırıcılıktan ceza davası açılmıştı. Mahkeme sonunda çiftin, üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair herhangi bir delil bulunamadığı gerekçesiyle beraatlerine karar verdi. Olacağı da zaten buydu. SGK 2008 yılından beri "Emeklilere ve sigortalılara nasıl eziyet ederim" mantığıyla hareket ediyordu, ama sonunda adalet yerini buldu.
***
Teşekkürler Ödemiş Devlet Hastanesi
Annem, 10 günden beri Ödemiş Devlet Hastanesi'nde dahiliye hekimi, halk ve çalışanlarca "Baba" lakabını alan Dr. Baran Aral tarafından tedavi edilmekte, bir haftadır da ben yanındayım. Hastane tüm personeliyle o kadar güzel hizmet veriyor ve o kadar da
mükemmel ki, buradan 8 yıldır başhekimliğini yürüten Dr. Ziya Yurdakonar'a ve başhemşire Gül Sevim Elol'un şahsında hepsine tek tek teşekkür ediyorum. Bu arada hastanenin unvanı da "10 kuruşluk hastane". Neden biliyor musunuz, halkın 10'ar kuruşluk bağışlarıyla inşa edilmiş.
ALİ TEZEL
http://www.bloomberght.com/ht-yazarlar/ali-tezel/980005-sgk-imam-nikahlilarin-yetim-ayligini-kesmez
Doğal afetler sebebiyle vergi borcunun silinmesi
Doğal afetler sebebiyle vergi borcunun silinmesi
Devlet ve vergi yükümlüsü arasındaki borç-alacak ilişkisini sona erdiren nedenlerden birisi 'terkin'dir. Silinme anlamına gelen terkin, bazı koşulların varlığı durumunda devletin vergi alacağını bütün hukuki sonuçları ile birlikte ortadan kaldıran bir idari işlemdir.
Doğal afetler nedeniyle yapılacak terkin VUK'un 115. maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde hükmüne göre;
'Yangın, yer sarsıntısı, yer kayması, su basması, kuraklık, don, muzır
hayvan ve haşarat istilası ve buna benzer afetler yüzünden;
1. Varlıklarının en az üçte birini kaybeden mükelleflerin bu afetlerin zarar verdikleri gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi borçları ve vergi cezaları;
2. Mahsullerinin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin, afete maruz arazi için zararın tahakkuk ettiği hasat ve devşirme zamanına tesadüf eden yıla ait olarak tahakkuk ettirilen Arazi Vergisi borçları ve vergi cezaları;
Maliye Bakanlığınca zararla mütenasip olmak üzere, kısmen veya tamamen terkin olunur. Maliye Bakanlığı terkin yetkisini mahalline devredebilir.
Zarar derecesini ve ilgili bulunduğu gelir kaynağını mahalli idare
heyetleri yaptıracağı tahkikat üzerine tespit eder.'
.
GELİR VE KURUMLAR VERGİSİNDE
VUK'un 115. maddesinin 1. bendinde yer alan; 'afetlerin zarar verdiği gelir kaynakları ile ilgili bulunan vergi' ifadesi, gelir ve kurumlar vergilerini kapsıyor. Gelir ve kurumlar vergilerinde terkinden yararlanma durumu, mükellefin doğal afet nedeniyle varlıklarının en az üçte birini kaybetmiş olmasına bağlanmıştır.
Burada dikkat edilmesi gereken ilk husus, zararın gelir kaynaklarıyla ilgili varlıklar için söz konusu olmasıdır. Mükellefin gelir kaynaklarıyla hiçbir ilgisi olmayan; oturduğu konutun veya kullandığı otomobilin zarar görmesi halinde terkin söz konusu olmayacaktır.
İkinci husus ise terkin koşullarının sağlanması halinde, terkinin tüm vergiler için değil sadece gelir kaynaklarıyla ilgili vergiler için söz konusu olması. Mükelleflerin gelir kaynağı ile ilgili bulunmayan vergilerin (ÖTV, KDV, sorumlu sıfatıyla ödenen tevkifatlar) terkin kapsamında değerlendirilmesi ve terkin uygulamasına konu olması söz konusu değildir.
.
ARAZİ VERGİSİNDE TERKİN
Arazi vergilerinde, terkinden yararlanma durumunun tespiti doğal afete uğrayarak kaybedilen varlıklara değil, kaybedilen mahsullere (zirai ürünlere) bağlanmıştır. Buna göre doğal afetler nedeniyle mahsullerin en az üçte birini kaybeden mükelleflerin afete uğrayan arazi için zararın meydana geldiği hasat veya devşirme yılına ait tahakkuk ettirilen arazi vergisi borcu ve cezaları terkin edilir. Terkin edilecek miktar mahsuldeki kayıp oranı dikkate alınarak belirleniyor.
.
BİR ÖRNEK
Her iki vergi türünde de terkin için ön şart toplam varlıklardaki kayıp oranının en az 1/3 olmasıdır. Bu oran sağlandıktan sonra terkin edilecek vergiye uygulanacak oran belirleniyor. Bunun için de söz konusu verginin kaynağını oluşturan değerde (ticari malvarlığı veya ürün) meydana gelen kaybın oranı dikkate alınıyor.
Ticari varlığı 200.000 TL, özel varlığı 80.000 TL olan bir mükellefin, meydana gelen bir depremde ticari varlığın 100.000 TL'lik kısmı tamamen yok olmuştur. Mükellefin ticari varlıkla ilgili gelir vergisine ilişkin 40.000 TL'lik vergi borcu ve cezası vardır.
.
Bu mükellef, 100.000 TL'lik zararının 280.000 TL'lik toplam mal varlığı içindeki oranı üçte birden fazla olması koşulunu sağladığı için terkinden yararlanabiliyor. Mükellefin vergi borcuyla ilgili gelir kaynaklarında meydana gelen zararın ticari varlıklarına oranı yüzde 50 olduğundan, mükellefin ticari varlıklarına ilişkin gelir (veya kurumlar) vergisi borcu ve bunlara ilişkin cezaların yarısı silinecektir.
AKLINIZDA BULUNSUN
Çekte keşide yerinin yazmaması
Keşide yeri, çekin zorunlu unsurları arasındadır. Çekte keşide yeri yazmaması halinde, evrak çek vasfında değildir. Böyle bir durumda muhtap banka keşide yeri yazılı olmayan ve karşılığı da bulunmayan çek yaprağı için ödeme yapmakla yükümlü değildir. (Yargıtay 11. H.D. E: 2009/11458, K: 2011/4034)
Kıdem tazminatı 10 yıllık zamanaşımı süresine tabi
.
1977 Nisan ayında eşimle evlendim ve eşim işten ayrıldı. Daha sonra emeklilik şartlarını çeşitli şekillerde sağlayarak 1 Mart 2011 tarihinde emekli oldu. Tekel Yaprak Tütün İşletmesinde 1971-1977 tarihleri arasında çalıştığı 1990 güne ilişin kıdem tazminatını almak için başvurdu ve zaman aşımından dolayı talebi reddedildi. İş mahkemesinde dava açsa kıdem tazminatını alabilir mi? M. Sadunoğlu
İş sözleşmesinin sona erdiği tarih, kıdem tazminatına hak kazanılan tarih olup, kıdem tazminatı 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Kıdem tazminatına hak kazanan işçi bu süreyi geçirmeden talepte bulunmalı ve gerekiyorsa dava açmalıdır.
Eşinizin iş sözleşmesi 1977 Nisan ayında sona ermiş ve 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmuş. Bu nedenle de talebi reddedilmiş. Dava açmanız halinde de işveren zamanaşımı savunmasında bulunacaktır. Dolayısıyla dava açmanız bir yarar sağlamaz.
GÜNÜN SÖZÜ
'İki mükemmel insan asla birlikte olamaz. Çünkü mükemmel kadın birinci seferde evet demez; mükemmel erkekse ikinci şansı vermez.' Anton Çehov'
Akşam
Metin Taş-Sezgin Özcan
http://www.aksam.com.tr/dogal-afetler-sebebiyle-vergi-borcunun-silinmesi-3973y.html
6111 Sayılı Torba Yasa Çifte Sigortalılığı Mümkün Hale Getirdi
6111 Sayılı Torba Yasa Çifte Sigortalılığı Mümkün Hale Getirdi
Kamuoyunda tarihi Prim Affı Yasası veya Torba Yasa olarak adlandırılan ve 25.02.2011 tarih ve 27857 sayılı 1. mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6111 sayılı kanun, sosyal güvenlik hayatımıza prim affı dışında bir çok yeni düzenleme ve hüküm getirmiştir.
I- GİRİŞ
6111 sayılı Torba Yasa’nın sosyal güvenlik hayatımıza getirdiği en önemli yenilik ve değişikliklerden birisi de, sigortalılık hizmet çakışmaları alanında olmuştur. 6111 sayılı Torba Yasa’nın hizmet çakışmalarıyla ilgili 33. maddesinin yürürlük tarihi olan 1 Mart 2011’den sonra, hizmet çakışmalarında itibar edilecek sigortalılık statüsü değişmiştir. Buna paralel olarak, kişilere aynı devrede hem 4/a sigortalılığına hem de 4/b sigortalılığına prim ödeme imkânı verilmiştir. Bu çalışmamızda, 6111 sayılı Torba Yasa ile getirilen ve adeta çifte sigortalılık gibi değerlendirilebilecek henüz yeni olan bir düzenlemeyi izah etmeye çalışacağız.
II- 6111 SAYILI TORBA YASA İLE HİZMET ÇAKIŞMASIYLA İLGİLİ GELEN YENİLİKLER:
Bir kişinin aynı anda birden fazla sigortalılık hâli kapsamında çalışması durumunda hangi sigortalılık hali kapsamındaki hizmet sürelerinin geçerli sayılacağı, 5510 sayılı Kanun’un “Sigortalılık Hâllerinin Birleşmesi” başlıklı 53. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
25.02.2011 tarihli 6111 sayılı Torba Yasa’nın 33. maddesiyle, 5510 sayılı Kanun’un “Sigortalılık Hâllerinin Birleşmesi” başlıklı 53. maddesi hükümleri değiştirilmiştir. 53. maddede yapılan değişikliğin konumuzla ilgili hükümleri; “Sigortalının 4. maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statüleri ile (c) bendinde yer alan sigortalılık statüsüne aynı anda tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde öncelikle aynı maddenin birinci fıkrasının (c) bendi kapsamında, (a) ve (b) bentlerinde yer alan sigortalılık statülerine tabi olacak şekilde Kanun kapsamına girmesi halinde ise aynı maddenin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalı sayılır. …4. maddenin birinci fıkrasının (b) bendinin (4) numaralı alt bendi ile aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendindeki diğer sigortalılık statülerine aynı anda tabi olacak şekilde çalışılması durumunda, (b) bendinin (4) numaralı alt bendi dışındaki diğer sigortalılık durumu dikkate alınır.” şeklindedir. 5510 sayılı Kanun’un 53. maddesindeki değişikliği gerçekleştiren 6111 sayılı Torba Yasa’nın 33. maddesi, 1 Mart 2011’den itibaren yürürlüğe girmiştir.
Kanun metnindeki hükümlere göre, 01.03.2011’den sonra 4/a sigortalılık hali kapsamındaki işçiler, 4/b sigortalılık hali kapsamındaki bağımsız çalışan esnaf ve çiftçiler ile 4/c sigortalılık hali kapsamındaki kamu görevlilerinin hizmet süreleri birbiriyle çakıştığında, öncelikle 4/c sigortalılık hali kapsamındaki hizmet sürelerine itibar edilecektir. 4/a sigortalılık statüsü ile 4/b sigortalılık statüsü kapsamındaki hizmet süreleri birbiriyle çakıştığında ise, 4/a sigortalılık statüsü kapsamındaki hizmet sürelerine itibar edilecektir.
6111 sayılı Torba Yasayla birlikte, 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin (1), (2) ve (3) no.lu alt bentleri (gelir vergisi mükellefleri, vergiden muaf olanlar, şirket ortakları köy ve mahalle muhtarları) ile (4) no.lu (kendi nam ve hesabına bağımsız çalışan çiftçiler) alt bendi kapsamındaki sigortalı sayılanların hizmet çakışması durumlarında, hangi alt bent kapsamındaki sigortalılık sürelerine geçerlilik tanınacağı, yasal dayanak ve düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Buna göre, 1 Mart 2011 tarihinden sonra 5510 sayılı Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin; (1) numaralı alt bendi kapsamındaki gelir vergisi mükellefiyetine istinaden kurulan sigortalılık süreleri, (2) numaralı alt bendi kapsamındaki vergiden muaf mesleklere istinaden kurulan sigortalılık süreleri, (3) numaralı alt bendi kapsamındaki şirket ortaklığına istinaden kurulan sigortalılık süreleri ile (4) numaralı alt bendi kapsamındaki tarımda kendi nam ve hesabına bağımsız çalışmaya istinaden kurulan sigortalılık süreleri birbiriyle çakıştığında, tarım 4/b sigortalılığı (4. md. I. Fık. 4 no.lu alt bendi) sona erdirilecek ve diğer alt bentler (vergi mükellefleri, muhtarlar, vergiden muaf meslek sahipleri ve şirket ortakları) kapsamındaki sigortalılık sürelerine itibar edilecektir.
Hizmet çakışmaları konusunda, 6111 sayılı Yasa ile getirilen ve 1 Mart 2011’den itibaren SGK tarafından uygulanan üstte izah ettiğimiz hususlar, kamuoyunda az çok bilinmektedir. Bu konunun kamuoyunda az bilinen yönü yazımızın (III) numaralı alt başlığında detaylıca izah edilecektir.
III- 6111 SAYILI YASA İLE ÇİFTE SİGORTALILIK ADETA MÜMKÜN HALE GELDİ
6111 sayılı Torba Yasa’nın 33. maddesiyle değişik 5510 sayılı Yasa’nın 53. maddesi birinci fıkrasında; “…Ancak, sigortalılık hallerinin çakışması nedeniyle Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamındaki sigortalılığı esas alınanlar, yazılı talepte bulunmak ve Kanun’un 82. maddesine göre belirlenen prime esas kazanç alt sınırı ve üst sınırına ilişkin hükümler saklı olmak kaydıyla, esas alınmayan sigortalılık statüsü kapsamında talep tarihinden itibaren prim ödeyebilirler. Bu şekilde ödenen primler; iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden, Kanunun 4. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan diğer yardımlar ile uzun vadeli sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden ise Kanun’un 4. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi kapsamında sigortalılık statüsünde değerlendirilir. Bu fıkra hükümlerine göre ödeme talebinde bulunulduğu halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar ödenmeyen primlerin ödenme hakkı düşer.” hükümleri bulunmaktadır.
Üstte madde metnini verdiğimiz hükümlere göre, 1 Mart 2011 tarihinden itibaren artık çifte sigortalılık statüsüne prim ödemenin, yani adeta çifte sigorta olmanın mümkün hale geldiğini söyleyebiliriz. Bu durumun nasıl olacağını bir örnekle açıklayalım.
Örnek olarak, kendi nam ve hesabına bağımsız çalışan ve inşaat mühendisi olan Bay (A)’nın 2009 yılında başlayan 4/b sigortalılığı bulunmaktadır. Bay A, 2010 yılından beri zorunlu olarak bir inşaatta inşaat şefi olarak 4/a sigortalısı gösterilmektedir. Bilindiği üzere, 6111 sayılı Torba Yasa’dan önce, 4/b sigortalılığı sona ermediği sürece 4/a sigortalısı olunamıyordu. 6111 sayılı Yasayla birlikte, Bay (A)’nın 4/b sigortalılığı 28.02.2011 tarihi itibariyle sona erecek ve 1 Mart 2011’den itibaren 4/a sigortalılığına geçerlik tanınacaktır. Eğer Bay (A), kendi mesleki mevzuatı gereği 4/b sigortalılığını devam ettirmek isterse, 4/b sigortalılığına prim ödeyip sigortalılığını devam ettirebilecektir. Yani Bay (A), hem 4/a sigortalılığına prim ödeyecek, hem de 4/b sigortalılığına prim ödeyebilecektir. Ancak bu sigortalılık statülerinden yalnızca bir tanesi 5510 sayılı Yasa’nın 53. maddesine göre emeklilik için esas alınacaktır.
Örnekte görüldüğü üzere, 6111 sayılı Yasa ile 1 Mart 2011’den sonra çifte sigortalı olup her iki sigortalılık statüsüne prim ödemek mümkün hale gelmiştir.
6111 sayılı Torba Yasa ile gelen bu düzenleme en çok kendi mesleki mevzuatı gereği 4/b sigortasına tescil olmak zorunda bulunan meslek mensuplarını (mühendisler, mimarlar, muhasebeciler ve mali müşavirler gibi) etkilemektedir. Çünkü, özellikle mühendisler ve mimarlar gibi meslek mensupları, kendi alanlarında mesleki faaliyetlerini icra etmek için, 4/b sigortasına kayıt olmaları kendi meslek odalarınca veya ilgili bakanlıkça bir ön şart olarak istenilmektedir.
Ancak, mühendis ve mimarlar bir taraftan da 4/a (SSK) sigortalılığının avantajlı emeklilik ve diğer kısa vadeli sigorta kolları yardımlarından yararlanmaktan vazgeçmek istememektedirler. İşte 6111 sayılı Yasa ile getirilen ve üstte madde metnini verdiğimiz bu yasal düzenleme sayesinde, bu tip sıkıntıları yaşayanlara çözüm getirilmiştir. Şimdi bu konuyu uygulamadan bir örnek vererek somut bir şekilde izah etmeye çalışalım.
Örnek olarak; çevre mühendisi olan Bay (B), özel bir hidra elektrik santralinde 4/a sigortalısı olarak çalışmaktadır. Bay (B), 4/a sigortalılığını sona erdirmeden bir çevre danışmanlık limited şirketi kurmuştur. Çevre bakanlığı ile çevre mühendisleri meslek odası, çevre danışmanlık şirketinin faaliyette bulunabilmesi için mutlaka 4/b sigortalılık tescil kaydı istemektedir.
Bu durumda, 6111 sayılı Yasa’dan önce olsa idi, Bay (B)’nin SSK çıkışını yapması ve daha sonra Bağ-Kur (4/b) sigortalılık kapsamına girmesi gerekirdi. Ancak, 6111 sayılı Yasa ile getirilen üstteki düzenleme sayesinde, Bay (B), 4/a sigortalılığını sona erdirmeden SGK’dan yazılı talepte bulunarak danışmanlık şirketine istinaden 4/b sigortalısı olabilecektir. Bu şekilde hem 4/a sigortalılığına hem de 4/b sigortalılığına birlikte prim ödeyebilecektir. Ancak Bay (B)’nin emekliliğinde esas alınacak sigortalılık statüsü tek yani 4/a olacak ve 4/a sigortalılık statüsü şartlarında emekli olacaktır.
Bu örnekten de anlaşılacağı üzere, 6111 sayılı Yasa ile birlikte aktif çalışma dönemlerinde çifte sigortalı olmak ve çifte sigortalılığa prim ödemek mümkün hale gelmiştir. Ancak, bu şekilde çifte sigortalılığa prim ödeyenlerin, emeklilikte tek bir sigortalılık statüleri esas alınacaktır.
IV- 6111 SAYILI YASA İLE GELEN AYNI DEVREDE HEM 4/a HEM 4/b STATÜSÜNE PRİM ÖDEME İMKÂNININ DETAYLARI
6111 sayılı Yasa ile gelen aynı devrede hem 4/a hem 4/b sigortalılık statüsüne prim ödeme yani bir anlamda çifte sigortalı olabilme imkânının detayları aşağıda maddeler halinde açıklanmıştır.
a) Aynı devrede hem 4/a ve hem de 4/b sigortalılık statüsüne tabi olarak çalışanların, kesinlikle 4/a sigortalılık statüleri geçerli sayılacaktır. Ancak, bu durumdaki kişiler SGK’dan yazılı olarak talep ederlerse, 4/b sigortalılık tescilleri yapılıp aynı devrede 4/b sigortalılığına da prim ödeyebileceklerdir.
b) 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri çakıştığı için 4/a sigortalılığına geçerlik tanınanlardan 4/b sigortalısı olup bu sigortalılık statüsüne prim ödeyenlerin 4/b sigortalılıkları, sigortalılığa esas faaliyetin (vergi mükellefiyeti gibi) başlangıcından itibaren değil, yazılı talep tarihinden itibaren başlatılacaktır.
c) 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri çakıştığı için 4/a sigortalılığına geçerlik tanınanlardan 4/b sigortalılığına prim ödeyenlerin ödedikleri primler iş kazası ve meslek hastalığı açısından 4/b sigortalılığına ödenmiş primler gibi kabul edilecektir.
d) 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri çakıştığı için, 4/a sigortalılığına geçerlik tanınanlardan 4/b sigortalılığına prim ödeyenler, iş kazası ve meslek hastalığı sigortasından sağlanan haklar yönünden 4/b sigortalılarına sağlanan yardımlardan yararlanacaklardır.
e) 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri çakıştığı için, 4/a sigortalılığına geçerlik tanınanlardan 4/b sigortalılığına prim ödeyenler, kısa vadeli sigorta kollarından sağlanan hastalık ve analık gibi yardımlar ile malûllük, yaşlılık ve ölüm sigorta kollarından sağlanan yardımlar yönünden 4/a sigortalılarına sağlanan yardımlardan yararlanacaklardır.
f) 4/a ve 4/b sigortalılık statüleri çakıştığı için, 4/a sigortalılığına geçerlik tanınanlardan 4/b sigortalılığına prim ödeme talebinde bulunanlar, ödeme talebinde bulundukları halde ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar primlerini ödemezlerse prim ödeme hakları ve sigortalılıkları sona erdirilmektedir. Yani, 6111 sayılı Yasa ile getirilen bu düzenleme, normal 4/b sigortalılığında olduğu gibi prim borçlarının birikmesine imkan vermemektedir. Ait olduğu ayı izleyen ayın sonuna kadar primler ödenmezse 4/b sigortalılığı sona ermektedir. Ancak, yeniden prim ödeme talebi hakları bulunmaktadır.
V- SONUÇ
6111 sayılı Torba Yasa’nın 33. maddesiyle, 1 Mart 2011’den itibaren sosyal güvenlik hizmet çakışmalarında geçerli sayılacak sigortalılık statüsü yeniden belirlenmiştir. Buna göre, 4/a ve 4/b sigortalılık statüsüne tabi hizmet süreleri birbiriyle çakıştığında mutlaka 4/a sigortalılığına itibar edilmesi gerekecektir.
Ancak, 4/a ve 4/b sigortalılık hizmet süresi çakışanların 4/b sigortalılıkları (vergi 4/b, şirket 4/b, tarım 4/b gibi) iptal edilmeyecektir. Çakışan hizmeti olanlar SGK’dan yazılı olarak talep ederlerse, 4/b sigortalılığına prim ödemeye devam edebileceklerdir. Bu şekilde hem 4/a’ya hem 4/b’ye prim ödeyenlerin prime esas kazançları yükselecek ve emekli aylıkları artacaktır.
6111 sayılı Yasa ile gelen bu düzenleme, emekli olmayıp aktif çalışan kişiler için aktif çalışma hayatlarında çifte sigortalılığı mümkün hale getirmiştir. Ancak, iki kere prim ödeyen bu kişiler kesinlikle çift emekli aylığı alamayacaklardır. Emekli aylıkları tek bir sigortalılık statüsü yani 4/a sigortalılığı şartlarında bağlanacaktır.
Derda AKCAN*
Yaklaşım
kaynak : http://www.ozdogrular.com/content/view/16945/
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
SON BİR AYDA EN ÇOK OKUNANLAR
Blog Arşivi
-
▼
2011
(3770)
-
▼
Eylül
(348)
- SPK Lisanslama sınavı sonuçları açıklandı
- SPK Lisanslama sınavı sonuçları açıklandı
- Doğum Borçlanması Şoku Yaşayanlar Borçlanmalarını ...
- SGK’nın Prim Affına Halen Başvurabilinir Mi?
- Büyük Projeler İçin İş Ortaklığı Nasıl Kurulur?
- Hafta tatili ve yıllık izin işçinin hakkıdır
- Ölüm Sigortasından Hak Sahiplerine Bağlanan Aylıkl...
- İş yerinizi kapatmadan başka yerde sigortalı çalış...
- ANALIK SİGORTASINDAN GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK ALAN ÇAL...
- 6111 ile Yapılandırılan Taksidimizi % 10 Eksik Öde...
- Ot-Çöp ilaçları neden artıyor biliyor musunuz?/ALİ...
- Kredi notunuz nasıl hesaplanıyor?
- SGK, imam nikâhlıların yetim aylığını kesmez
- Doğal afetler sebebiyle vergi borcunun silinmesi
- 6111 Sayılı Torba Yasa Çifte Sigortalılığı Mümkün ...
- Sakatlığı nedeniyle vergi indiriminden yararlananl...
- ODA AİDAT BORÇLARI İÇİN SON SÜRE 30 EYLÜL FIRSATI ...
- BİLİRKİŞİ BAŞVURULARI BAŞLIYOR
- SGK’da neler oluyor?
- Berber kalfasının tazminat hakkı var mı?
- Kendi şirketinizden ücret alıyor musunuz / Prof. D...
- Askerlik borçlanması ödemelerinin ücretin safi tut...
- Zarar ediyorsanız muhasebeci suçlu değildir
- Mahkeme bankanın ekspertiz ücretini iade etmesine ...
- 9 milyon vatandaşın yararlanmakta olduğu Yeşil Kar...
- Sağlık Bakanlığı bu afişi tüm hastanelere asacak
- Aylık brüt ücret miktarını oluşturan gelir kalemle...
- Değer Artış Kazancı
- Okul forması ve okul ayakkabıları şeklindeki eğiti...
- Fazla Çalışma, Fazla Sürelerle Çalışma ve Denkleşt...
- İş Sözleşmesinin Feshinde Ödenecek Yıllık İzin Ücr...
- -Sendika aidatları vergi matrahından indirilebilir...
- Stajyerlik sigortası niçin emeklilikten sayılmıyor?
- 144 bin yerine 98 bin ödeyin!
- Özel Hastaneler Yönetmeliğinde Değişiklik Yapılmas...
- Türkiye İstirahat raporu geçerli olur mu?
- Yeni Çek Kanunun Getirdiği Yenilikler
- Bilirkişi olmak isteyenler, başvuru koşulları açık...
- İhbar süresi içinde rapor alınması
- Bankadan Yapılan Maaş Ödemelerinde Maaş Alındığına...
- İşçinin haklı sebeple tazminatlı işi bırakma halle...
- İsteğe Bağlı Sigortalıların Dikkat Etmesi Gereken ...
- CİNSEL TACİZ GENEL MÜDÜR'DEN GELİRSE SONUÇ NE OLUR?
- Psikolojik baskı tazminat sebebi sayılır
- Kendi isteğimle işten ayrılırsam kıdem tazminatı a...
- Prim borcunu eksik yapılandırana yeni fırsat
- Prim belgesi verilmeyen sigortalının emekliliği
- Hizmet Akdine Dayalı Tazminatta KDV
- Hediye olarak çalışana verilen maç biletinin gider...
- Tazminat ve Benzeri Ödemelerde K.d.v (Teslim veya ...
- Eksik Günlerinizi Kendiniz Ödeyip Sağlık Hizmetler...
- OKUR YAZAR OLMAYAN İŞÇİYE İMZALATILAN İBRANAME
- Yeni Yatırımlarda Sağlanan Sigorta Prim Teşviki
- sgk soru ve cevaplar ‘Kademeli Yaş’a girenin 18 ya...
- İşveren kurallara uymuyorsa
- 6111 Sayılı Kanunla Getirilen Düzenlemeler Sonrası...
- Teşvik sistemini çözen beri gelsin
- İBRANAME İLE SAVUNMANIN ÇELİŞMEMESİ GEREĞİ
- ESNAFLAR YÜKSEK ORANDA UYGULANAN SGDP KESİNTİSİNDE...
- Vardiyalı Çalışan Kadın İşçinin Gece Çalışmasında ...
- Parasını altın hesabında değerlendirenden vergi al...
- ssk soru ve cevaplar : Anneme ölüm aylığı bağlanır...
- MALİYE BAKANI İLE YAPILAN GÖRÜŞMELERDEN BEKLENEN S...
- Öğretim üyesi olmanın dayanılmaz cazibesi
- Kötü yönetici olma rehberi
- Bütün Yönleriyle Sigortalıların İntibak İşlemi -1-...
- Tatil mesaisi 2.5 yevmiyedir
- Yapılandırma taksitleri dışında “cari ay prim borç...
- İnşaatlarda asgari işçilik uygulaması
- Neden mi F klavye
- İŞYERİ DEVRİNDE İŞÇİ HAKLARI, İŞ SÖZLEŞMESİNİN DEVRİ
- İşte dünyanın EN ZENGİN ÜLKESİ
- Kötü sürpriz yaşamamak için
- Mahkemeler, dava dilekçelerini elektronik ortamda ...
- Mahkeme yemininden ‘Allah’ın üzerine yemin ediyoru...
- Aile hekimi neden doğum izni raporu veremiyor
- Kıdem tazminatı fonu’nun olumlu ve olumsuz yönleri
- Yaş büyütme emekliliği etkiler mi?
- . Başka iş bulup ayrılanlar tazminat alamaz
- Forex işlemleri
- Torba Yasasına Başvuru Yanlışlığı Yapan İşverenler...
- ÇALIŞMA SÜRESİNDEN SAYILAN HALLER
- Çiftçiler de kayıt altına alınıyor
- YAŞLILIK AYLIĞI ŞARTLARI
- Yatırım teşvikleri yeniden düzenlenirken
- Yaşınızı beklerken düşük prim öderseniz maaşınız d...
- SGK'yı anlayan beri gelsin
- Kredi teminatı sağlamak üzere kurulmuş olan kurumlar
- İş Sözleşmesinin Feshi Geçerli Bir Sebebe Dayandır...
- DOĞUM BORÇLANMASI HAKKINDA
- Malûlen Emeklilik Hakkı Olmayan Malûller - Kısmi Z...
- Kira Sözleşmesinin Damga Vergisi Hangi Oranda, Ner...
- Ücretin Belirlenmesine İlişkin İlke ve Esaslar
- İşe İade Sistemi ve Sonuçları
- İşte Amerika’nın en zengin 10 adamı
- Kıdem tazminatına yeni model!
- AHİLİK HAFTASINDA SOSYAL GÜVENLİKLERİNE BAKIŞ (3)
- SGK prim affında son şans
- Vergi ayarı yağ kullanımını engeller mi?
- Gündemde iki tartışma Kıdem Tazminatı ve Esnek Çal...
-
▼
Eylül
(348)