28 Kasım 2011 Pazartesi

Faiz ve Gecikme Zammı Uygulamasında Aciz Vesikasının Rolü

Faiz ve Gecikme Zammı Uygulamasında Aciz Vesikasının Rolü


Gerek genel ekonomide yaşanan çalkantılar gerekse çeşitli bireysel problemler nedeniyle mükellefler ödeme güçlerini kaybetmekte buna bağlı olarak da vergi borçlarını ödeyemez hale gelmektedirler.

.

.






I- GİRİŞ6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanun’un 75. maddesine göre, kamu borçlusunun haczi mümkün malı olmaması veya sahip olduğu malların satış bedelinin vergi borcunu karşılayamaması durumu, borçlunun aciz halinde olduğunu gösterir. Ancak kamu borçlusunun “aciz hali”nin neticelerine tabi olabilmesi için aciz halinin vergi idaresi tarafından bir aciz fişi düzenlenerek tespit edilmesi gerekmektedir.

Biz de bu yazımızda aciz hali müessesesinin hem mükellef hem de idare açısından doğurduğu sonuçlar ile aciz vesikasının faiz ve gecikme zammı üzerindeki etkisini irdelemeye çalışacağız.

II- 6183 SAYILI KANUN’DA YER ALAN “ACİZ HALİ”NE İLİŞKİN YASAL DÜZENLEMELER

6183 sayılı Kanun’un 75. maddesinde “Aciz Hali” “Yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılır. Yapılan takip safhalariyle bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz hali tespit olunur.” şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Kanun hükmüne göre, kamu borçlusu hakkında yapılan takip sonucunda borçlunun haczedilebilecek malı tespit edilemediği ya da sahip olduğu varlığın satış bedeli vergi borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılmaktadır.

Diğer bir ifadeyle kamu borçlusunun aciz halinde olması, onun hiç malvarlığının olmadığı anlamına gelmemektedir. Borçlunun mal varlığı olsa dahi, bu mal varlığının haczi olanaklı değilse veya haczi olanaklı olmasına karşın, satılması halinde satış bedelinin kamu alacağını karşılamadığı anlaşılırsa kamu borçlusu yine aciz halinde sayılır.

Diğer taraftan, maddenin düzenlenmesine göre; haczi caiz malı bulunduğu anlaşılan kamu borçlusunun, bu malının 6183 sayılı Kanun’un 81 ve 91. maddeleri uyarınca değerlemesi sonucunda kamu alacağını karşılamadığı anlaşılsa dahi, satış işlemi gerçekleştirilmeden aciz halinde olduğunun kabulü olanaklı değildir. Borçlunun aciz halinde sayılabilmesi için, haczedilen mallarının satışının yapılması şarttır. Haczi caiz malı bulunan borçlu ancak bu malının satışından elde edilen bedelin kamu alacağını karşılayamaması durumunda aciz halinde sayılır([1]).

Aciz halinde sayılan borçlu için, bir aciz fişi düzenlenir. Aciz fişinde, yapılan takibin safhalarıyla kalan borç miktarının gösterilmesi gerekmektedir. Aciz fişinin düzenlenmesi borçlunun aciz halinde olduğunun tespiti niteliğindedir.

Dikkat edileceği üzere kanun maddesinde aciz halinin tespiti “Yapılan takip safhalariyle bakiye borç miktarı bir aciz fişinde gösterilerek aciz hali tespit olunur.” şeklinde ifade edilmiştir. Yani “tespit olunabilir” denilmemektedir. Bu ifadeden bizim anlayışımız idarenin, aciz halindeki borçlunun aciz halinin tespiti ve vesikaya bağlama görevi bulunmaktadır. Diğer bir değişle idarenin bu konuda takdir hakkı bulunmamaktadır. Çünkü “aciz hali”ne bir takım hukuki sonuçlar bağlanmıştır. Bu hukuki sonuçlar aciz halindeki borçlu kadar idare açısından da oldukça önem arz etmektedir.

Bahsettiğimiz hukuki sonuçlar 6183 sayılı Kanun’un “Aczin Neticeleri” başlıklı 76. maddesi ile “Gecikme Zammında Tatbik Müddeti ve Diğer Hükümler” başlıklı 52. maddesinde hüküm altına alınmıştır.

Söz konusu 76. maddede, aciz halindeki borçlu hakkında teminat ve faiz aranmadan aynı Kanun’un 48. maddesinin tatbik olunabileceği yani borcun tecil faizi uygulanmaksızın tecil edilebileceği hükme bağlanmıştır.

Seri: A 1 Sıra No.lu Tahsilat Genel Tebliği’nde([2]), tecil talebinin aciz hali tespit edilmiş mükellef tarafından yapılacağı; mükellefin mal edindiğinin tespiti halinde ise aciz halinin ortadan kalkacağı ve takibat işlemlerine devam edileceği belirtilmiştir.

Alacaklı kamu idaresi tecil müessesesini uygulamak zorunda değildir. Bu konuda takdir hakkına sahiptir. Bu hak Kanun’un 76. maddesinin ilk fıkrasının sonundaki “tatbik olunabilir” ifadesinden anlaşılmaktadır. Alacaklı kamu idaresinin tecil uygulamasını kabul etmesi durumunda, anılan madde hükmü, aciz halindeki kamu borçlusundan teminat ve tecil faizi aranmaksızın uygulanır([3]).

Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanun’un 52. maddesinde gecikme zammının tatbik müddeti hüküm altına alınmış olup, bunlardan birisi de kamu borçlusunun aciz halinde bu durumun tespit edildiği tarihtir. Diğer bir ifadeyle kamu borçlusu hakkında aciz fişi düzenlenmesi durumunda borçlunun aciz hali tespit edilmiş olacağından gecikme zammı bu durumun yani aciz halinin sabit olduğu güne kadar uygulanacak, bu tarihten sonra gecikme zammı işletilmeyecektir.

Dolayısıyla kamu borçlusu aciz hali tespit edilmesine rağmen tecil talep etmemiş olsa ya da borçlunun tecil talebi vergi dairesince kabul edilmese dahi, mevcut vadesi geçmiş borç için aciz halinin tespit edildiği tarihten itibaren gecikme zammı uygulanmayacaktır.

Ancak yukarıda bahsi geçen Tahsilat Genel Tebliği’nde, borçlunun alacaklıları tarafından genel icrada yapılan takipler sonucunda icra dairelerince düzenlenmiş aciz vesikaları, 6183 sayılı Kanun’un 75. maddesine göre borçlunun aciz halini göstermediğinden, bu vesikaların alınması üzerine borçlunun aciz hali tespit edilmeyeceği ve bu alacaklara gecikme zammı uygulaması da durdurulmayacağı belirtilmiştir.

III- KONUYA İLİŞKİN KİŞİSEL GÖRÜŞÜMÜZ

6183 sayılı Kanun’un 75. maddesinde yapılan düzenleme ile haczi mümkün mal varlığı itibariyle borcunu ödeyemeyecek olanlar hakkında aciz vesikası düzenlenmek suretiyle bu borçları tecil faizi işletilmeksizin ertelenme imkanı öngörülmüştür.

Aciz halinde bulunan kamu borçlusunun bu halinin tespiti ile birlikte söz konusu borçlu içinde bulunduğu ekonomik imkansızlığın devam ettiği sürece borcunu ödemesi için zorlanamayacağı gibi tecil süresince herhangi bir cebren takibat da yapılamayacaktır. Ancak günümüzde vergi idaresi gerçekten aciz halinde bulunan kamu borçluları için aciz halinin tespitinden kaçınmakta ve dolayısıyla bu kişiler hakkında fiilen aciz durumu söz konusuyken mevcut borçlarına faiz yürütmek suretiyle borç miktarının artmasına yol açan bir uygulamayı tercih etmektedir.

Oysa aciz halinde bulunan mükelleflere aciz hali tespiti ile yasal olarak sağlanacak aciz hali durumu ile hem mükelleflerin faaliyetlerini sürdürme imkanı sağlanacak hem de vergi borçlarını ödeme imkanı bulacaktır.

Öte yandan kamu borçlusunun aciz halinin tespitiyle birlikte tecil talep etmemiş olsa da mevcut borcuna gecikme zammı yürütülmeyecektir.

Aciz halinde bulunan borçlulardan olan kamu alacağının gereksiz yere artması aslında kamu idaresi açısından da istenilen bir durum değildir. Çünkü tahsil edilemeyen alacak stokunun artması tahakkuk tahsilat oranlarına olumsuz olarak yansıyacağı gibi bu durum daha çok evrak sirkülasyonu, daha çok takip gideri anlamı taşır ki bu da gereksiz kaynak israfı anlamına gelir.

Sonuç olarak vergi borcu mal varlıklarından değerinden fazla olan mükelleflerin yani aciz halinde bulunan mükelleflerin vergi dairesine başvurarak aciz hallerini tespit ettirerek aciz halini vesikaya bağlamak suretiyle borçlarının faizsiz tecilini talep edebilecekleri gibi tecil talebinin reddedilmesi halinde mevcut borçlarına uygulanan gecikme zammının durdurulmasını sağlayabilirler.

IV- SONUÇ

Yapılan takip sonunda, borçlunun haczi caiz malı olmadığı veya bulunan malların satış bedeli borcunu karşılamadığı takdirde borçlu aciz halinde sayılır. Ancak aciz halinin vergi dairesi tarafından aciz vesikasına bağlanmaksızın aciz haline bağlanan hukuki sonuçlar doğmaz.

Yazımızda da belirttiğimiz üzere vergi idaresinin, aciz halindeki borçlunun aciz halinin tespiti ve vesikaya bağlama görevi bulunmaktadır ve bu konuda takdir hakkına sahip değildir. Ancak aciz halindeki mükellefin borcunu faizsiz tecilini talep etmesi halinde kabul etmek zorunda değildir. Bununla birlikte aciz halinin vesikaya bağlanmasıyla vadesi geçmiş mevcut borca gecikme zammı yürütülmesini durduracaktır.

Sonuç olarak vergi borcu mal varlıklarından değerinden fazla olan mükelleflerin yani aciz halinde bulunan mükelleflerin vergi dairesine başvurarak aciz hallerini tespit ettirerek aciz halini vesikaya bağlamak suretiyle borçlarının faizsiz tecilini talep edebilecekleri gibi tecil talebinin reddedilmesi halinde mevcut borçlarına uygulanan gecikme zammının durdurulmasını sağlayabilirler.

 

Celalettin AKÇATAŞ*

E-Yaklaşım

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Blog Arşivi

Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı