663 SAYILI KHK HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME
Bilindiği gibi, 663 sayılı Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşlarının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname Hükümet tarafından Kurban
Bayramı’nın arifesinde, 2 Kasım 2011 gece yarısı 28103 (Mükerrer) sayılı Resmi
Gazete’de yayınlandı.
663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşlarının teşkilat yapısı
esaslı şekilde değiştirilmiş, Sağlık Bakanlığına bağlı yeni genel müdürlükler,
Kurullar ihdas edilmiş, personel rejimine ilişkin düzenlemeler yapılmış; Kamu
Hastane Birlikleri kurulması, Sağlık Serbest Bölgeleri oluşturulması, yabancı
hekim ve hemşire çalıştırılması, meslek örgütlerinin yetkilerinin kısıtlanması,
sağlık personelinin meslekten geçici veya sürekli men edilmesi yönünde
düzenlemeler yapılmıştır. Hükümetin 663 Sayılı KHK ile sağlık alanında sosyal
devleti benimseyen sosyal politikalara son verdiğini söylemenin yanlış
olmayacağını düşünüyoruz.
Öncelikle belirtmek isterim ki her gün kamu hastanelerine başvuran 1 milyon
civarında vatandaşımızı,700.000’e yaklaşan sağlık çalışanını, ülkemizde yaşayan
74 milyon insanı direkt olarak etkileyen bu yasa meclisin açık olduğu bir
dönemde Kanun Hükmünde Kararname ile çıkartılmıştır. Bu kararname çıkartılırken
sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, sendikaların, kamu yararına
kurulmuş sağlık örgütlerinin fikirleri alınmadığı gibi, yetki vererek
gönderdiğimiz milletvekillerinden ve siyasal partilerden de görüş alınmamıştır.
Tüm ülkenin sağlığını etkileyen bu önemli konunun oldu bittiyle, yangından mal
kaçırır gibi ülke gündeminden kaçırılmasında kimsenin yararı olamayacağını
düşünüyoruz.
Demokratik geleneklerin tersine, ne yazık ki kanun hükmünde kararname
çıkarıldıktan sonra tartışma olanağı bulabildiğimiz bu yasanın toplumun değişik
kesimlerine iyi anlatılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu amaçla Tabip Odası
Yönetim Kurulu olarak 663 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ilgili
görüşlerimizi, kamuoyu oluşmasında etkin rol aldığını düşündüğümüz değerli basın
mensupları ile paylaşmak istedik.
Çalışmalarınızda başarılar diler, saygılar sunarım.
Dr.M.Kemal DEMİRKIRKAN
Tabip Odası Başkanı
Anayasaın 6.maddesinde, egemenliğin kayıtsız şartsız
milletin olduğu; 7. maddesinde, yasama yetkisinin Türk Milleti adına TBMM’ne ait
olduğu ve yasama yetkisinin devredilemeyeceği; 8. maddesinde yürütme yetkisi ve
görevinin, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu tarafından, anayasaya ve kanunlara
uygun olarak kullanılacağı ve yerine getirileceği düzenlenmiştir. Anayasanın
temel olarak benimsediği ilkeler ve hukuk devleti ilkesinin gereği olarak,
yasama yetkisi asli olarak TBMM’ne verilmiştir. TBMM’nin asli yasama yetkisinin
bazı istisnai durumlarda yetki kanunları ile Bakanlar Kuruluna devri
Anayasa’mızın 91.maddesinde düzenlenmiştir. Anayasamızın 91.maddesinde,
istisnalara değinmek suretiyle Kanun Hükmünde Kararname çıkarma konusunda
Bakanlar Kuruluna yetki verilebileceği düzenlenmiştir. Anayasanın 91.
maddesinde, Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan
temel haklar, kişi hakları ve ödevleri ile dördüncü bölümünde yer alan siyasî
haklar ve ödevlerin kanun hükmünde kararnamelerle düzenlenemeyeceği
belirtilmiştir. Bu istisnalar dışında yer alan konularda TBMM tarafından
verilecek bir yetki ile Bakanlar Kurulu’nun KHK çıkarma yetkisi olduğu
düzenlenmiştir. Anayasanın 91. maddesi ile Bakanlar Kurulu’na KHK çıkarma
yetkisi tanınmış ise de, bu yetki, TBMM’nin yasama yetkisine göre tali ve
istisnai bir nitelik taşımakla asıl olan TBMM’nin yasama yetkisidir.
Anayasa’mızın 6. Maddesinde düzenlenen yasama yetkisi ile 7. maddesinde
düzenlenen yürütme yetkisi yer değistirmiş, Bakanlar Kurulu, devletin temel
kurumlarını KHK’ler ile şekillendirmeye başlamıştır. Kuvvetler ayrılığı
ilkesinin yok sayıldığı bu düzenlemelerle, KHK çıkarma yetkisi Anayasa’nın
91.maddesinde yer verilen düzenleme amacından uzaklasmış, KHK çıkarma yetkisi
yasama yetkisinin üzerinde bir yetki olarak kullanılmıştır.
663 sayılı KHK ile sağlık sisteminde köklü bir anlayış değişikliği
ortaya çıkmıstır. Cumhuriyet döneminin toplumcu anlayışı ve koruyucu sağlık
hizmetlerini önceleyen sağlık politikası terk edilmiştir. 663 sayılı KHK’nin
tamamına, kar-zarar hesabını önceleyen, tüccar mantığı ile sağlık hizmetlerinin
organizasyonunu oluşturan bir anlayış hâkimdir. Yöneticilik görevlerine atamada
liyakat ve objektif kriterler yerine, işini bilen ( ! ) personel kriteri
getirilmiştir. Merkez ve teşkilatı yönetici kadroları sözleşmelilik esasına göre
oluşturulmuştur. İdari yapılanma açısından çerçevesi belli olmayan bir yönetim
anlayışı getirilmiş, kar hedefi ile görev yapan sözleşmeli yöneticilerin emrinde
çalışan devlet memuru personelin istihdamının önüaçılmıştır.
SSK’nun devri, Genel Sağlık Siğortası, Aile Hekimliği ve Tam Gün
düzenlemeleri ile şekillenen Sağlıkta Dönüşüm Projesinin son aşamalarından
birisi Sağlık Bakanlığı’nın yeniden yapılanmasıdır. Sağlık Bakanlığı
yapılanmasında, bakanlık bünyesinde özerk ve yarı özerk kurullar ve kurumlar
oluşturulmuş, sağlık hizmetleri ve sağlık personeli bu kurulların kaderine
bırakılmıştır. Sağlık serbest bölgeleri ve yabancı hekim düzenlemeleri ile yerli
ve yabancı sermayenin karlı sağlık hizmetlerinden daha fazla pay almasının önü
açılmaktadır. Yapılan şey hekim emeğinin değersizleştirilerek yerli ve yabancı
sermayenin ucuz işgücü ihtiyacının karşılanmasıdır. Aynı zamanda kamu sağlık
kurulumlarında görev yapan hekimlerin de emeğini değersizleştirilerek hekimleri
istediği kosullarda çalıştırmayı kolaylaştırmak istemektedir. Eğitim ve
araştırma hastanelerinde görevli klinik şef ve şef yardımcılarının eğitim
yetkileri kaldırılarak eğitim sorumlusu hekimler, işletmeci hastane
yöneticilerin emrine amade edilmektedir. Birlikte kullanım ve işbirliği
görüntüsü altında, üniversitelerde uzmanlık eğitimine, eğitim ve araştırma
hizmetlerine darbe vurulmakta, tıp fakülteleri, eğitim ve araştırma hastaneleri
ve eğitim sorumlusu hekimler, eğitim ve araştırma hizmetlerinden ziyade hizmet
ağırlıklı bir örev üstlenmeye zorlanmaktadır. Üniversitelerin bilimsel özerkliği
yok sayılmaktadır.
“Kar ve performans” gibi sağlık hizmetinin doğası ile bağdaşmayan bir
işletmecilik anlayışı ile Kamu Hastane Birlikleri olusturulmaktadır. Devlet
memuru sağlık personelinin atama, özlük, ücret vb. hakları, performans ve kar
hedefi ile yükümlü sözleşmeli yöneticilerin insiyatifine bırakılmaktadır.
Kamu Hastane Birliğinin kar ve performans hedefine uymayan sağlık
personelinin hukuki güvenliği ve mesleki bağımsızlığı ise, atama, geçici
görevlendirme ve ek ödeme kısıtlamaları ile tehdit altındadır.
663 SAYILI KHK’NİN HUKUKA AYKIRILIĞINA iLiŞKiN
DEĞERLENDiRMELER
I-Sağlık Bakanlığı Teşkilatındaki Köklü Değişiklikler ve Halk
Sağlığı Kurumu ile Kamu Hastane Birliklerine İliskin Düzenlemeler
663 sayılı KHK ile yürürlükten kaldırılan 181 sayılı Sağlık
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında KHK’nın “Görev” başlıklı 2.
maddesinde Sağlık Bakanlığının koruyucu, tedavi ve rehabilite edici hizmetlerle
ilgili görevleri sayılırken:
- Bulaşıcı, salgın ve sosyal hastalıklarla savaşarak koruyucu, tedavi edici
hekimlik ve rehabilitasyon hizmetlerini yapmak,
- Ana ve çocuk sağlığının korunması ve aile planlaması hizmetlerini
yapmak,
…..
- Kanser, verem ve sıtma ile savaş hizmetlerini yürütmek ve bu alanda hizmet
veren kurum ve kuruluşların çalışmalarının koordinasyon ve denetimini
sağlamak,…” gibi ifadelere yer verilmiş ve bu hizmetlerin doğrudan bakanlık
tarafından verileceği düzenlenmişti. Buna bağlı olarak bakanlığın teşkilat
yapısı içinde (Madde Ana
Hizmet Birimleri arasında Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Tedavi
Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel
Müdürlüğü, Sıtma Savaş Daire Başkanlığı, Verem Savaşı Daire Başkanlığı ve
Kanserle Savaş Daire Başkanlığı yer almaktaydı. Anılan genel müdürlükler ve
daire başkanlıkları yukarıda sayılan hizmetleri bizzat yürütmekle görevliydiler.
181 sayılı KHK’nın 39. maddesinde de Hudut Sahiller Sağlık Genel Müdürlüğü ve
Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Baskanlığı olmak üzere iki bağlı kuruluş
sayılmıştı.
663 sayılı KHK’nın “Görevler” başlıklı 2. maddesinde :
“….
(2) /b) Teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmetlerinin yürütülmesi
ile ilgili olarak sağlık sistemini yönetir ve politikaları belirler.
(3) Bakanlık bu amaçla;
a) Strateji ve hedefleri belirler, planlama, düzenleme ve koordinasyon
yapar.
…
c) Rehberlik, izleme, değerlendirme, teşvik, yönlendirme ve denetleme yapar,
müeyyide uygular.
ç) Acil durum ve afet hallerinde sağlık hizmetlerini planlar ve yürütür.”
ifadelerine yer verilmistir. Bu ifadelere paralel olarak bakanlığın teşkilat
yapısı içinde (Madde 7) Hizmet Birimleri arasında bu hizmetlerle ilgili olarak
Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Acil Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü
sayılmış ancak Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Genel Müdürlüğü, Sıtma Savaş
Daire Başkanlığı, Verem Savaşı Daire Başkanlığı ve Kanserle Savaş Daire
Başkanlığı kaldırılmıştır. Kaldırılan genel müdürlük ve başkanlıkların hizmet
alanları Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünün görevleri arasında “Her türlü
koruyucu, teshiş, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmeti” gibi genel bir
ifade ile düzenlenmiş ancak anılan genel müdürlük bu hizmetleri yürütmekten
bizzat sorumlu olmayıp bu hizmetleri planlamak, teknik düzenleme yapmak,
standartları belirlemek ve bu hizmetler ile sunucularını sınıflandırmak, bununla
ilgili iş ve işlemleri yaptırmakla görevlendirilmiştir. Yeni düzenlemeye göre
Sağlık Bakanlığının “Her türlü koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici
sağlık hizmeti” ni bizzat yürütme görevi bulunmamakta, sistemi yönetme ve sağlık
politikalarını belirleme görevi bulunmakta, sadece acil durum ve afet hallerinde
sağlık hizmetini yürütme görevi bulunmaktadır. Bu düzenlemenin 5258 sayılı Aile
Hekimliği Kanunu’ndaki düzenlemeye benzer bir uygulama olduğu görülmektedir.
Aile hekimliği uygulamasında kısmen birinci basamak sağlık hizmetleri ile ilgili
sarf malzemesi temin etme, binaların tadilatı, ısıtılması ve temizliği için
yapılan harcamalar ğibi giderleri aile hekimlerine yükleyen Bakanlık bu
düzenleme ile de temel görevi olan sağlık hizmetlerinin yürütülmesini bağlı
kuruluşlara bırakmış bulunmaktadır.
“Her türlü koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmeti”
ise Bağlı Kuruluşlar adı verilen ve kendilerine has teşkilat yapıları ve
bütçeleri bulunan, kendi personellerinin atama, nakil, özlük, ücret, emeklilik
ve benzeri işlemleri ile kamu hizmetlerinin gerektirdiği her türlü satın alma,
kiralama, bakım ve onarım, arşiv, idari ve mali hizmetleri yürütme yetkileri
bulunan Türkiye Halk Sağlığı Kurumu ve Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
tarafından yürütülecektir. Bu bağlı kuruluşların merkez teşkilatında Bakan
tarafından atanan ve Genel İdari Hizmetler sınıfına mensup (bu görevler için
Sağlık Hizmetleri sınıfından kadro ihdas edilmemiş) birer başkan, beşer başkan
yardımcısı, daire başkanlıkları, ihtiyaca göre kurulacak danışma ve denetim
birimleri ile strateji geliştirme daire başkanları, teşkilatlarında ise birinci
basamak sağlık hizmetlerini yürütecek olan Halk Sağlığı Müdürlükleri ile ikinci
ve üçüncü basamak sağlık hizmetlerini yürütecek olan Kamu Hastane Birlikleri
bulunmaktadır.
663 sayılı KHK’nin yayımlandığı tarihte Sağlık Bakanlığının
teşkilatında bulunan İl Sağlık Müdürlerinin kadroları kaldırılarak Bakanlık
müşaviri olarak atanmışlar, İl Sağlık Müdür Yardımcılığı ve Şube Müdürlüğü
kadroları da kaldırılarak anılan kadrolardaki kişiler de araştırmacı unvanı ile
atanmışlardır. Ancak kaldırılan bu kadroların yerine yeniden fakat Sağlık
Hizmetleri sınıfından değil de Genel İdari Hizmetler sınıfından olmak üzere
Bakan tarafından atanan toplam 81 İl Sağlık Müdürü kadrosu, 280 İl Sağlık Müdür
Yardımcılığı kadrosu, 650 İlçe Sağlık Müdürlüğü kadrosu ve 750 Şube Müdürlüğü
kadrosu ihdas edilmiştir. Bu düzenlemeden de anlaşılacağı üzere anılan yönetici
kadrolarına tabip veya sağlık personeli atanamayacaktır. teşkilatını oluşturan
il ve ilçe sağlık müdürlüklerinin de acil sağlık hizmetlerinin yürütülmesi
dışında sadece koordinasyon görevleri bulunmaktadır. İl ve ilçelerde “Her türlü
koruyucu, teşhis, tedavi ve rehabilite edici sağlık hizmeti” ni yine Halk
Sağlığı Müdürlükleri ve Kamu Hastane Birlikleri yürütecektir.
Türkiye Halk Sağlığı Kurumu kendi personelinin yani birinci basamaktaki
personelin atama, nakil, özlük, ücret, emeklilik ve benzeri işlemlerini, Türkiye
Kamu Hastaneleri Kurumu da kendi kurumlarındaki personelin yani ikinci ve üçüncü
basamaktaki personelin atama, nakil, özlük, ücret, emeklilik ve benzeri
işlemlerini yürütecektir. Dolayısıyla bir Kamu Hastane Birliği içinde personelin
ihtiyaç olan bir hastaneden diğerine görevlendirilmesi de oldukça
kolaylaşacaktır. Ayrıca bağlı kuruluşların teskilatında çalısan personel,
lüzumu halinde bir yılı aşmamak üzere bağlı kuruluşlar arasında (Türkiye Halk
Sağlığı Kurumundan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumuna yani birinci basamaktan
ikinci ve üçüncü basamağa) 5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu çerçevesinde geçici
olarak görevlendirilebilecek. Yapılacak bu görevlendirmelerde personelin
muvafakati aranmayacak sadece görevlendirme personelin kurumuna bildirilecek, 10
gün içinde kurumun itirazda bulunmaması halinde (gecikmesinde sakınca bulunmayan
hallerde bu 10 günlük süre de beklenmeyecek) görevlendirilen personel
görevlendirildiği yere gitmek zorunda kalacaktır. Bu düzenleme idarecilerin
geçici görevlendirmelerde keyfi davranmalarını kolaylaştıracak niteliktedir.
Bunun dışında bakanlık kamu ve özel bütün sağlık kuruluşlarında çalışmakta olan
sağlık personeli için görevli olduğu kuruluşun bulunduğu yerleşim yeri sınırları
içinde ikamet etme mecburiyeti getirilebilecek.
Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumunun taşra teşkilatı olan Kamu Hastaneleri
Birliklerinin en üst karar ve yürütme organı olan genel sekreterlik bünyesinde
tıbbi hizmetler, idari hizmetler ve mali hizmetler başkanlıkları bulunmaktadır.
Genel sekreterin başında bulunduğu Birliğe bağlı hastaneler, hastane yönetici
tarafından yönetilir. Başhekimlik ile idari işler, mali işler ve sağlık bakım
hizmetleri müdürlükleri hastane yöneticisine bağlı olarak çalısacaktır. Kamu
Hastaneleri Birliklerinde görev yapmak üzere sözleşmeli statüde toplam 100 genel
sekreter ve yukarıda sayılan her bir başkanlık için yine sözleşmeli statüde 100
er başkan, 500 hastane yöneticisi, 850 başhekim, 2000 başhekim yardımcısı, 1700
müdür, 2400 müdür yardımcısı, 2000 uzman ve 450 büro görevlisi kadrosu ihdas
edilmiştir. Bu düzenlemeye göre hastaneler, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu
başkanının sözleşme imzalayacağı genel sekreter, hastane yöneticileri, hizmet
başkanlıkları, başhekim ve müdürler eliyle yönetilecektir.
Bütün bu düzenlemeler, kamu sağlık hizmetlerinin organizasyonunda
özerkleşme ve daha sonra özelleştirme uygulamalarının önünü açacak olup sağlık
hizmetlerinin ücretli hale getirilmesinde atılan adımlar bu düzenlemelerle
hızlanacaktır. Bu düzenlemeler, bir bütün olarak Anayasa’nın 2, 17, 56, 128
maddelerine aykırılık taşımaktadır.
Kararnamede yer alan Kamu Hastane Birlikleri ile birlikte, ücretlendirme
sisteminde de çalışma barışını zedeleyecek şekilde derin uçurumlar açılmıştır.
Üst düzey yöneticilerin maaşları yüksek tutulurken, sağlık çalışanları açısından
adil bir ücretlendirme yapılmamıştır. Ayrıca sağlık çalışanları açısından en
önemli sıkıntılardan birisi döner sermaye ödemelerindeki adaletsiz dağılım iken,
bu konu ile ilgili de herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Örneğin bu
hususta birçok kez dile getirilen döner sermaye ödemelerinin emekliliğe
yansıtılması, üst yönetime yüksek döner sermaye geliri sağlanırken, diğer sağlık
çalışanlarına düşük döner sermaye ödemelerinin yapılması gibi büyük sıkıntılar
devam ederken, bu konuda hiçbir iyileştirme yapılmaması, yukarıda bahsettiğimiz
yeni ücretlendirme politikasında da sağlık çalışanları açısından adil bir maaş
ödemesi öngörülmemesi, var olan sıkıntılara yenilerini ekleyerek, ileride ciddi
sıkıntıların yaşanmasının önünü açmıştır.
II-Sağlık Bakanlığı Bünyesinde İstihdam Edilecek Personelin
Niteliğine İlişkin Hukuka Aykırılıklar
663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı bünyesinde Sağlık
Politikaları Kurulu olusturulmuş, bu kurulun 11 üyesinin Bakan tarafından en az
4 yıllık yüksek okul mezunu ve 8 yıl iş tecrübesi bulunanlar arasından
görevlendirileceği, bu üyelerin görev süresinin iki yıl olacağı düzenlenmiştir.
Kurul bünyesinde de bilimsel ve uzmanlık gerektiren konularda çalışma yapmak ve
görüş bildirmek üzere danışma kurulları ve komisyonlar oluşturulacağı
düzenlenmiştir. Düzenlemeye göre, Sağlık Politikaları Kurulu’nun Bakanlık
bünyesinde sürekli bir kurul niteliği olduğu görülmektedir. Kurulun yapısının
incelenmesinde, kurulda görev yapmak üzere kamu görevlisi olmayan kişilerin
görevlendirilebileceği düzenlenmiş, kamu görevlisi olsa dahi bu kişilerin hangi
kriterlere göre belirleneceği açık olarak düzenlenmemiştir. Bu açıklamalar,
büyük oranda, Yüksek Sağlık Şurası, Tıpta Uzmanlık Kurulu, Sağlık Meslekleri
Kurulu, Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu, Kamu Hastane Birlikleri, Türkiye Halk
Sağlığı Kurumu, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu, Sözleşmeli Uzmanlar için de
geçerlidir. Özel sektörün işletmecilik anlayışını sağlık hizmetlerinde de hakim
kılmak için özel sektör iş tecrübesine sahip, işini bilen ( ! ) kişilerin
yöneticilik görevine getirilmesi, kamu hizmetlerinin ve kamu görevlilerinin adım
adım taşeronlastırılmasıdır. Bununla birlikte devlet memuru olarak hastanelerde
görev yapacak sağlık personelinin atama, nakil, özlük, ücret ve emeklilik
hizmetleri, işletmenin kar etmesi temel hedefiyle görev yapan işletmeci
sözleşmeli yöneticilerin insiyatifinde olacaktır. Anayasamızın 128.maddesinin
1.fıkrasında, devletin, kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel
kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu
hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevleri, memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürüteceği düzenlenmiştir. Anayasanın 128.maddesinin
2.fıkrasında da, memurların ve diğer kamu görevlilerinin niteliklerinin, atanma,
görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin, aylık, ödenekleri ve diğer
özlük işlerinin kanunla düzenleneceği belirtilmiş; 128. maddenin 3. fıkrasında
da üst kademe yöneticilerinin yetitirilme usul ve esaslarının kanunla özel
olarak düzenleneceği belirtilmiştir. Bakanlık bünyesinde oluşturulan, asli ve
sürekli niteliği olan Kurul ve Kurumların üyeleri ve yöneticilerinin niteliği
incelendiğinde, bu üyelerin memur ve kamu görevlisi olmayan kişilerden de
seçilebileceği görülmektedir. Dolayısıyla, bu düzenlemeler, kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin memurlar ve diğer kamu görevlileri
eliyle yürütüleceğine dair Anayasa’nın 128.maddesinin 1.fıkrasına açıkça
aykırıdır. Ayrıca, Kurul ve Kurumlarda görev alacak üyelerin seçiminde hiçbir
objektif ve denetlenebilir kriter belirlenmeksizin üyelerin seçimini Bakan’ın
tercihine bırakan düzenleme, memurların ve diğer kamu görevlilerinin
niteliklerinin, atanma, görev ve yetkilerinin, hakları ve yükümlülüklerinin,
aylık, ödenek ve diğer özlük işlerinin kanunla düzenleneceği yönündeki
Anayasa’nın 128.maddesinin 2. ve 3. Fıkrasına açıkça aykırıdır.
III- Kamu Kurumu Niteliğinde Meslek Örgütü Olan Türk Tabipleri
Birliği ve Tabip Odalarının Görev ve Yetki Alanına İlişkin Düzenlemelerin Hukuka
Aykırılığı
6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’nun 1.maddesinde Türk
Tabipleri Birliği’nin tabipler arasında mesleki deontolojiyi ve dayanışmayı
korumak, tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak ve
meslek mensuplarının hak ve yararlarını korumak amacıyla kurulmuş kamu kurumu
niteliğinde mesleki bir kuruluş olduğu düzenlenmistir. 6023 sayılı Kanun’un
4.maddesinde de, birliğin görevleri şu şekilde sıralanmıştır.
a) Halk sağlığına ve hastalara fedakârlık ve feragatle hizmeti ideal bilen
meslek geleneklerini muhafaza ve gelistirmeye çalısmak,
b)Azalarının maddi ve manevi hak ve menfaatlerini korumak ve bunları halkın
ve Devletin menfaati ile en iyi bir şekilde denkleştirmeye çalışmak,
c) Halkın sağlığını korumaya, azalarını muayyen refah seviyesine ulaştıracak
gerekli iş sahaları bulmaya, İs Kanunu ile sosyal kanunların ve bunlara bağlı
nizamname ve talimatname hükümlerinin tatbikatında meslek ve meslektaşların hak
ve menfaatlerini korumaya ve her türlü iş tevziinin âdilâne bir surette
düzenlenmesine çalışmak,
d) Halk sağlığı ve tıp meslekleri ile ilgili meseleler için resmi makamlarla
karşılıklı işbirliği yapmak,
e)Halk sağlığını ve tıp meslekini ilğilendiren islerde resmi makamlardan
yardım sağlamak.
663 sayılı KHK ile, 6023 sayılı Kanunun 1.maddesinde yer alan,
“tabipliğin kamu ve kişi yararına uygulanıp geliştirilmesini sağlamak” ibaresi
çıkarılmış, ayrıca meslek örgütünün disiplin cezası verme yetkisi
kısıtlanmıştır.
Hangi çağdaş hukuk devleti vardır ki, meslek örgütlerinin toplum
yararına faaliyet göstermesini engellesin. Hangi anayasal kuruluş vardır ki kamu
yararını sağlamak görevi olmasın ve kamu yararını sağlamak için mücadele
etmesin. Kamu kurumu niteliğindeki meslek örgütlerine yönelik tahammülsüzlüğün
bu şekilde tezahür etmesi, en nazik yaklaşımla vicdansızlıktır.
Anayasamızın 135. maddesi ile kamu kurumu niteliğinde meslek örgütleri
düzenlenmiştir. Anayasamızın 135. maddesinde, kamu kurumu niteliğindeki meslek
kuruluşları, “…belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını
karşsılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere
uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk
ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini
ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri
tarafından kanunda gösterilen usullere göre yarğı gözetimi altında, gizli oyla
seçilen kamu tüzelkişilikleri” olarak tanımlanmıştır. Anayasanın 135. maddesinde
yer verilen açık düzenleme karşısında, 663 sayılı KHK ile getirilen
düzenlemelerin hukuka uygunluğunu tartışmanın dahi yanlış ve gereksiz olduğu
değerlendirilmektedir.
Türk Tabipleri Birliğine kamu yararına çalışma, mesleki disiplini ve
ahlakı koruma görevi, Anayasa’nın 135. maddesi ile verilmiştir. Anayasa’nın 135.
maddesi ile verilen hak ve yetkinin KHK ile tartışmaya açılması talihsizlik ve
aymazlıktır. Bu nedenle, 663 sayılı KHK’nin ilgili hükümleri Anayasanın 135.
maddesine açıkça aykırıdır.
IV-Sağlık Personelinin Meslekten Geçici veya Sürekli Men Edilmesi
Konusunda Sağlık Meslekleri Kuruluna Verilen Yetkinin Hukuka
Aykırılığı
663 sayılı KHK ile, Sağlık Meslekleri Kurulu adı altında bir kurul
teşkil edilerek bu kurula, bazı koşulların gerçeklesmesi halinde sağlık
personelini geçici veya sürekli
meslekten men etme yetkisi tanınmıstır. Sağlık personelinin meslekten geçici
veya sürekli men edilmesine karar verecek kurulun yapısına ilişkin hukuka
aykırılıklar ayrı bir tartışma konusu olmakla birlikte kurula verilen olağanüstü
yetki ile sağlık personelinin mesleğini uygulama ve çalısma hakkı, anayasanın
temel ilkelerine aykırı şekilde ölçüsüz ve bilimsel olmayan yöntemlerle ortadan
kaldırılmaktadır. Sağlık Meslekleri Kurulu, mesleki yetersizliği olan sağlık
personelinin mesleki yeterlilik eğitimine tabi tutulmasına; meslekte ihmal ve
gecikme göstererek bir kişinin ağır derecede olmayan özürlülüğüne sebebiyet
verenlerin üç aydan 1 yıla kadar meslekten geçici mennine; meslekte ihmal ve
gecikme göstererek bir kisinin ağır derecede özürlülüğüne veya ölümüne sebebiyet
verenlerin1 yıldan 3 yıla kadar meslekten geçici mennine; fiillerin 5 yıl içinde
tekrarı halinde meslekten sürekli menine karar verebilecek. Kurul ayrıca, olayla
ilgili başlatılan ceza ve disiplin soruşturmasının sonucu ile bağlı olmaksızın
ve bu soruşturma sonuçlarını beklemeksizin karar verme yetkisine sahip
olacaktır. Sağlık personelini meslekten geçici veya sürekli men etme yetkisine,
meslek içi eğitime tabi tutma yetkisi olan Kurulun yapısı dikkat çekicidir. İlk
bakışta, sağlık personelinin meslek içi eğitime tabi tutulması gibi algılanan bu
düzenleme, sağlık personelinin mesleğini hukuki güvenlik ve mesleki bağımsızlık
içinde uygulama hakkı açısından bir tehdit oluşturmaktadır. Anayasamızın 38.
maddesinde suç ve cezaya ilişkin temel kurallara yer verilmis, suçluluğu hükmen
sabit oluncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağı, kanunsuz
suç ve ceza olamayacağı düzenlenmistir. 663 sayılı KHK ile Kurula, ceza
soruşturması sonucunu beklemeden sağlık personelini meslekten men etme yetkisi
verilmiştir. Meslekten men edilen sağlık personelinin ceza soruşturması veya
kovuşturması sonunda kusursuz olduğunun ispatı ihtimali ve masumiyet karinesi
göz ardı edilerek yapılan bu düzenleme, Anayasa’nın 48. ve 49. maddesinde
düzenlenen çalısma hakkının ve 38. maddesinde düzenlenen masumiyet karinesinin
açıkça ihlalidir. Ayrıca, mesleki yeterlilik değerlendirmesi yapacak kurul,
komisyon ve alt birimlerin hangi kriterlere, hangi niteliğe sahip sağlık
personeli tarafından oluşturulacağı, mesleki yeterlilik değerlendirmesinin hangi
kriterlere göre yapılacağı konusunda düzenlemelere yer verilmeyerek sağlık
personelinin hukuki güvenliğini ve mesleki bağımsızlığını tehdit eden bir
uygulamanın önü açılmaktadır. Kurulun inceleme alanına giren eylemin meslek
örgütünün kurallarına göre de yaptırım gerektirmesi halinde meslek örgütünün
devre dışı bırakılacağına dair düzenleme, Anayasa’nın 135.maddesi ile meslek
örgütlerine verilen mesleki deontolojiyi koruma, bu çerçevede mesleki
yaptırımlar uygulama yetkisinin kısıtlanmasıdır. Düzenleme bütün bu yönleriyle
Anayasa’nın 2., 38., 48., 49., 128. Ve 135. maddelerine aykırılıklar
taşımaktadır.
V-Yabancı Hekim Çalıştırılmasına İliskin Düzenlemenin Hukuka
Aykırılığı
Benzer bir düzenleme, daha önceki yasama döneminde de yapılmış ancak
dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in veto etmesi nedeniyle yasalaşma
imkanı bulmamıştır. Veto gerekçesinde, yabancı hekim çalıştırılmasının ülkemizin
sosyo-kültürel yapısına uygun olmadığı, yabancı hekimlerin hangi kriterlere göre
istihdam edileceği konusunda belirsizlikler olduğu, yabancı bir doktorun
toplumsal gerekçeleri ve koşulları bilmeden sağlık alanında hizmet vermesinin
nitelikli hizmet üretilmesi yönünden sakıncalı olduğu, yabancı doktorların dil
sorunlarının da bu olumsuzluğu arttırıcı bir öğe olduğu, ülkemizde doktor
sayısının yetersizliğinden çok dengeli ve adil olmayan bir dağılım olduğu,
sağlıkta alt yapı eksikliği olduğu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı doktorların
henüz istihdam sorunu çözülmemişken, yabancı uyruklu doktorların Türkiye’de
çalışmasını olanaklı kılmanın yerinde olmayacağı, Avrupa Birliği’ne henüz üye
olmadığımız için, doktorların serbest dolaşım hakkına sahip bulunmadıkları
gerçeği bir yana, düzenleme ile yalnızca Avrupa Birliği ülkelerinin değil, tüm
ülkelerin doktorlarına ülkemizde çalışma olanağı sağlanacağı, eğitim ve çalışma
kosulları kötü olan ülkelerden, düşük ücretle çalışmaya istekli doktorların
ülkemize gelmesinin sağlık kalitesini daha da düşüreceği görüşü
belirtilmiştir.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in 2007 yılında ortaya koyduğu veto
gerekçeleri, günümüzde halen geçerliliğini korumaktadır. Kaldı ki, tıp
fakültelerinde kontenjanların artırılması ve devlet hizmeti yükümlülüğü
uygulaması nedeniyle 2007 yılından bu yana Türkiye’deki hekim sayısında ve kamu
kurum ve kuruluşlarında istihdam edilen hekim sayısında anlamlı bir artış
olmuştur. Ülkemizde, sorunun hekim sayısındaki yetersizlik olmadığı, sorunun
hekim dağılımındaki dengesizlik olduğu açıktır. Yabancı hekim istihdamının
ülkemizdeki sağlık sorunlarını çözmeyeceği açıktır. Yabancı hekimlerin hangi
koşsullarda, hangi bölgelerde çalıştırılacağı, niteliğinin ne olacağı ise
belirsizliğini korumaktadır. Ayrıca, 663 sayılı KHK ile getirilen sağlık serbest
bölgeleri uygulaması ile birlikte değerlendirildiğinde, yabancı hekim
çalıştırılmasına izin verilmesinin amacının genis halk kitlelerine sağlık
hizmeti sunmak olmadığı, yabancı sermayenin ucuz iş gücü ihtiyacının
karşılanmasına yönelik bir amaç olduğu görülmektedir. Bu nedenle, halk sağlığı
yönünden ülkemiz sağlık sistemine hiçbir katkısı olmayan, aksine uyum sorunları
nedeniyle halk sağlığını tehdit eder nitelikte olan yabancı hekim istihdamının
çalışma koşulları ve niteliğinin de kanunla düzenlenmemiş olması nedeniyle söz
konusu düzenleme, Anayasa’nın 2., 17. ve 56. Maddesine aykırıdır. Ayrıca, halk
sağlığını, sağlık hakkını ve dolayısıyla temel haklardan olan yaşam hakkını
ilgilendiren bir konunun KHK ile düzenlenmesi Anayasa’nın 91.maddesine de ayrıca
aykırıdır.
VI-Sözlesmeli Aile Hekimlerine Uzmanlık Yetkisi
Verilmesi
Aile hekimliği uzmanlığı, bir tıp disiplin olarak tıpta uzmanlık
dallarından birisidir. Aile hekimliği uzmanlık yetkisi, 6 yıllık tıp fakültesi
eğitimi sonrasında, Tıpta Uzmanlık Sınavı sonucunda hak kazanılan 3 yıllık
uzmanlık eğitimi sonrasında elde edilen bir yetkidir. Aile hekimliği uzmanlık
eğitimi, teorik bilimsel eğitimin yanı sıra uygulamalı tıp eğitimini de
içermekte olup uzmanlık eğitiminin bir bölümü de farklı uzmanlık dallarında
rotasyonlarla gerçekleşmektedir. 1219 sayılı Kanun’un 8. maddesine göre, bir tıp
disiplininde uzman olabilmek ve bu ünvanı kullanabilmek için uzmanlık eğitimi
sonucunda alınmış uzmanlık belgesine sahip olmak gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesi’nin hekimlik mesleği ve sağlık hizmetlerine ilişkin
değerlendirmelerini içeren 2010 / 29 E. sayılı kararında, şöyle bir
değerlendirmeye yer verilmistir.
“….Kişinin sahip olduğu hak ve hürriyetler önem dereceleri göz önünde
bulundurularak Anayasa’da yer almıştır. Bu bağlamda hekimlik, Anayasanın 17.
maddesinde yer alan ve bireyin en önemli hakkı olan yaşama, maddi ve manevi
varlığını koruma ve geliştirme hakkı ile doğrudan ilgili bir meslektir.
Kişilerin maddi ve manevi varlıklarını gelistirebilmelerinin mutlu ve huzurlu
olabilmelerinin başlıca şartı, ihtiyaç duydukları anda sağlık hizmetlerine
ulaşıp bu hizmetlerden yararlanabilmeleridir. Devlet için bir görev ve kişiler
için de bir hak olan bu amacın gerçeklestirilmesine bu haktan yararlanmayı
zorlastırıcı ya da zayıflatıcı düzenlemeler Anayasa’ya aykırı düşer.
Sağlık hizmetleri doğrudan yaşam hakkı ile ilgili olması nedeniyle
diğer kamu hizmetlerinden farklıdır. Sağlık hizmetinin temel hedefi olan insan
sağlığı, mahiyeti itibarıyla ertelenemez ve ikame edilemez bir özelliğe
sahiptir. İnsanın en temel hakkı olan sağlıklı yaşam hakkı ile bu yaşamın
sürdürülmesindeki yeri tartışmasız olan hekimin statüsünün de bu çerçevede
değerlendirilerek diğer kamu görevlileri ile bu yönden farklılığının gözetilmesi
gerekir.”
Anayasa Mahkemesi kararında da vurgulandığı üzere, yaşam hakkı ile
doğrudan ilgili olan hekimlik mesleğine ilişkin düzenlemelerin mesleğin önemine
ve niteliğine uygun şekilde yapılması gerekmektedir. Tıpta uzmanlık dalı olan
aile hekimliği uzmanlık yetkisinin, verilecek hizmet içi eğitim ile aile
hekimliği uzmanı olmayan hekimlere tanınması birçok yönden hukuka aykırılık
taşımaktadır. Uzmanlık yetkisi, Tıpta Uzmanlık Sınavı ile başlayan ve 3 yıllık
uzmanlık eğitimi sonunda elde edilen bir yetkidir. Aile hekimi uzmanı olmayan
hekimlerin aynı koşullara tabi tutulmaksızın, hizmet içi eğitim sonunda uzmanlık
yetkisi tanınması Anayasanın 10.maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesine
aykırıdır. Uzmanlık eğitimi hekimlerin sunduğu sağlık hizmetinin temelini
oluşturmaktadır. Uzmanlık eğitiminin niteliği ile sunulan sağlık hizmetinin
niteliği paraleldir. Anayasanın 17.maddesinde düzenlenen temel haklardan olan
yaşama, maddi ve manevi varlığını sürdürme hakkı ile doğrudan bağlantılı olan
sağlık hakkı ile ilgili bir düzenlemenin de KHK ile düzenlenmiş olması
Anayasa’nın 91.maddesine, 2. ve 56. Maddelerine
aykırıdır.
VII-Klinik Şef ve Şef Yardımcılarının Eğitim Yetkisi
ve Ünvanının Kaldırılması
663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığı eğitim ve araştırma hastanelerinde
klinik şefi ve şef yardımcısı olarak uzmanlık eğitimi verme hak ve yetkisine
sahip hekimlerin
klinik şefi ve şef yardımcısı ünvanı kaldırılmakta, bu hekimlerin ünvanının
eğitim görevlisi olacağı düzenlenmektedir. Klinik şef ve şef yardımcılarının
kliniklerdeki tıbbi ve idari sorumluluğu ayrılmakta, uzmanlık eğitimi ve
hizmetleri konusunda bilgi ve görgüsü olmayan hastane yöneticilerine ( !) eğitim
kliniklerine eğitim sorumlusu ve idari sorumlu olarak atama yetkisi
tanınmaktadır. Sağlık hizmetlerine ve uzmanlık eğitimine işletmecilik anlayışı
ile bakan anlayışın ürünü olarak karşımıza çıkan bu düzenlemede, eğitim
sorumlusu hekimlere yasalarla tanınan klinik şef ve şef yardımcısı yetkisinin
kaldırılması, kamu görevlisi bu hekimlerin hukuki güvenliğini tehdit eden bir
düzenlemedir. Ayrıca hekim yetiştiren klinik şef ve şef yardımcıları ile
uzmanlık eğitiminin kaderinin hastane yöneticilerinin insiyatifine bırakılması
uzmanlık eğitiminin bilimsel niteliğini zedeleyici niteliktedir. Kar hedefini ve
işletmecilik anlayışını ön planda tutan Kamu Hastane Birlikleri yapılanması
içinde nitelikli uzmanlık eğitiminin bu koşullarda sunulması mümkün değildir.
Uzmanlık eğitiminde yaşanan sorunların halk sağlığı üzerine olumsuz etkilerinin
etkileri ise bilimsel bir gerçekliktir. Klinik şef ve şef yardımcılarının
yasalarla güvence altına alınan eğitim yetkisini kısıtlayan, sonuçları
itibarıyla uzmanlık eğitimini ve halk sağlığını etkileyen bu düzenleme,
Anayasanın 2., 17., 56. ve 128.maddelerine aykırıdır.
http://www.afyonhaber.com/genel/663-sayili-khk-hakkinda-genel-degerlendirme.htm
29 Kasım 2011 Salı
663 SAYILI KHK HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME
Etiketler:
663 SAYILI
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
SON BİR AYDA EN ÇOK OKUNANLAR
Blog Arşivi
-
▼
2011
(3770)
-
▼
Kasım
(856)
- Vergide uzlaşma müessesesi (3)
- GİB DUYURU : Vergi Daireleri 30 Kasım 2011 Çarşamb...
- HUKUK MUHAKEMELERİ KANUNUNDA BİLİRKİŞİLİK
- 'Bedelli'ye Anayasa mahkemesi yolu gözüktü!
- Memura zamlı maaş netleşti
- Memur zamlı maaşı 15 Ocak'ta alacak
- Sigaraya vergi, enflasyona 0.2 puan katkı yapacak
- Finansal kiralama işleminden sonra oluşan ana para...
- Yabancı çalışanların gelir vergisi yükümlülüğü
- Ecrimisil bedeli ile gecikme zammının kurum kazanc...
- Alkollü içkilerin Türkiye Gümrük Bölgesine giriş i...
- SEVK ZİNCİRİ GELİR Mİ 3 / Ali TEZEL
- Maliye’den yapılandırma taksitleri için son uyarı
- Kira ödemeleri B formuna dahil edilecek mi?
- Yeşil kart 1 Ocak'ta kalkıyor!
- Dünyadan vergi haberleri
- Müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgelerin ...
- Dünya ihracatında yerimiz
- Vergi mükellefi olmayan nihai tüketiciden hurda al...
- Etin KDV indirimi fiyatlara yansır mı? / Osman Arı...
- Artık Kirada Vergiyi Maliye Belirleyecek
- Değirmenin suyu vergisi mi geliyor /Şükrü Kızılot
- BAĞ-KUR TESCİL SÜRELERİNİ KAÇIRANLAR 01.10.2008'DE...
- Aman dikkat! Son gün / Ekrem Sarısu
- Kadın işçiler gece çalıştırılabilir mi? /İbrahim I...
- Yeni Düzenlemelere Göre Yapım İşleri İhalelerinde ...
- Yap-İşlet-Devret Modeli İle Yapılan İşlerin Asgari...
- Çiftçiye 290 Milyon Liralık Destek
- Doğum borçlanması emekli yaşını değiştirir mi?
- Kullanılmamış (Boş) Faturaların Kaybedilmesi Halin...
- Ablam emekli olmak için nasıl bir yol izlemeli?..
- Sosyal güvenlik 'cep'e indi
- VAKIFLAR YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİ...
- İntibak Yasası herkesi kapsayacak
- Bedelli askerlik tasarısı değişti Bedelli askerlik...
- Zamlı maaş 15 Ocak'a yetişmeyecek gibi
- Memuriyette 53 yaşı, SSK'da 50 yaşı doldurmanız gerek
- Doğru beslenmek neden çok önemli?
- İntibak Yasası herkesi kapsayacak
- Kanun çıkmadı, memur zamlı maaşını 2012'de alacak
- 8 yılda muayene olmayı çok sevdik
- Aylığını Türkiye'ye gönderten prim ödemez
- SEVK ZİNCİRİ GELİR Mİ 2 / ALİ TEZEL
- Canlı kümes hayvanları ve et tesliminde KDV oranı ...
- Örtülü sermaye düzenlemeleri kapsamında sermaye ar...
- Bedellide yaş sınırı düşüyor
- Asgari ücret zam pazarlığı başlıyor
- YENİ TÜRK TİCARET KANUNUNUN GETİRDİĞİ HAPİS VE ADL...
- Enflasyon Hesaplama Verileri Nelerdir?
- Enflasyon Hesaplama Verileri Nelerdir?
- Fiili Hizmet Süresi Zammı emekli olacağınız yaşı 5...
- Deprem ve diğer Afet durumlarında APHB SGK’ya ne z...
- Gelir Vergisi Reformu 2012'de Tamam
- SİGORTALILARDAN PRİM KESİLECEK KAZANÇLAR NELERDİR?
- Diyabette karbonhidrat rehberi
- Sürekli Görevle Yurt Dışında Bulunan Memurlara Öde...
- Zayıflamak iyileşmenin ilk şartı
- Özel Hastaneler İle Vakıf Üniversite Hastanelerini...
- 15 yıl sigortalı olmak, kıdem tazminatını almak iç...
- Muayene Katılım Payı
- 2011 Sonbahar Dönemi Tıpta Uzmanlık Eğitimi Giriş ...
- Önemli Ölçüde Daha Az Çalışma Koşulları
- Sigortalı çalışmanızla 930 gün daha prim ödemelisiniz
- 663 SAYILI KHK HAKKINDA GENEL DEĞERLENDİRME
- Mali müşavirlerin KDV sini önceden ödedikleri anca...
- Hizmet tespit davasını kazananlar tazminat alır
- Ölüm aylığı için borçlanma hariç 900 gün prim şart...
- Yüksek Gelir Elde Eden Pilotla Asgari Ücret Elde E...
- Emekli esnafa iş kazası maaşı yoktur
- 2011'de satılan gayrimenkulün vergisi
- Şarta bağlı istifa dilekçesi ve ikale (bozma) sözl...
- Yeni Türk Ticaret Kanunu’na Göre Denetçilerin Atan...
- 15 YIL 3600 GÜN İLE EMEKLİLİK DE KADEMELİ YAŞ VAR
- İTHAL VE İHRAÇ EDİLECEK GIDALARIN GİRİŞ VE ÇIKIŞ K...
- Acil hasta için SGK ile sözleşme aranmayacak
- Küçük işletmelerin krediye ulaşımı zorlaşacak
- Önümüzdeki 10 yılda sağlık sektöründe devrim nitel...
- Evini satana kötü haber!
- GİB DUYURU iTürev Ürünler ile Diğer Bazı Sermaye P...
- GİB DUYURU: Gelir Vergisi Kanununun Geçici 67 nci ...
- SON ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE SONUÇU (SONUÇSUZLUĞU)
- Sevk zinciri gelir mi 1-Sevk zinciri GSS’nin temel...
- GÜNLÜK ÜCRETLE ÇALIŞAN İŞÇİLERE 31 ÇEKEN AYLARDA 3...
- SON ANAYASA MAHKEMESİ KARARI VE SONUÇU (SONUÇSUZLUĞU)
- Yazar Kasa Fişi Yerine Her Satışa Fatura Kesilebil...
- Yeni Türk Ticaret Kanununun Mevcut Vergi ve Muhase...
- BEDELLİ 30 DEĞİL 52 BİN LİRA OLDU
- Vergi yoklama memurlarının arama yetkisi var mıdır?
- 5 yıldan sonra ölüm maaşı talep edene sadece son 5...
- Bedelli askerlik yapanın kıdem tazminatı
- İşyerinde 1 yılını dolduran 14 gün izin hakkı kazanır
- Sürekli bakıma muhtaç çocuğu olanlar dikkat!
- İnşaat ruhsatı arsa sahibine ait olan ve arsa sahi...
- GİB DUYURU: Kağıt Ortamında Düzenlenen 2A Numaralı...
- Deprem mağdurlarına vergi ve prim kolaylığı
- Bağımsız denetçi tarafından düzenlenecek olan görü...
- Yanlış defter tutma KDV indirimlerinin reddini ger...
- Vazgeçilen Alacakların Muhasebe Kaydı
- Kamulaştırmasız El Atma Bedellerinin Ödenmesi Sıra...
- Faiz ve Gecikme Zammı Uygulamasında Aciz Vesikasın...
-
▼
Kasım
(856)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder